Belki değil tradutor Português
3,088 parallel translation
Evet, belki değil ama hiç değilse insancıl.
Pode não ser, mas, pelo menos, é humano.
Belki değil, ama şansımı denemek istiyorum.
Provavelmente não, mas eu estou disposta a arriscar.
Bunu gösterebilecek bir birlik belki de sonunda... Hangi kabileye ait olduğumuz önemli değil, hepimiz Mars'lıyız.
Uma unidade, que poderia mostrar que... talvez, no final, não importa qual a tribo a que pertençamos, somos todos marcianos.
- Sizin için, belki de onun için değil di.
Talvez para si, mas não para ela.
Kolay değil belki ama ilginç aslında.
Sim, talvez seja difícil, mas é interessante.
Evet, belki de artık yıllardır arkadaşlarının arabasıyla işe gidip-giden Tom değildir, Ama şu anki Tom, bu şirkette yükseliyor öyle değil mi?
Talvez não seja o Tom que tem contribuído com a boleia dos miúdos nos últimos anos, mas o Tom que dirige esta empresa?
Arkadaşın buralı değil, şehri bilmiyor, ben de öyle, bundan dolayı bana öyle geldi ki belki onu etrafı göstermek için alabilirim, hem hoş bir gün geçirmiş oluruz.
Nem eu. Então ocorreu-me que podia levá-lo por aí e mostrar-lhe as coisas bonitas que existem e passear um pouco.
Belki öyle... Belki de değil.
Talvez sim, talvez não.
- Belki. Belki de değil.
- Talvez sim, talvez não.
Belki İsanın ya da İbrahiminki gibi büyük değil ama adamak önemlidir.
Não tão extremos como os de Jesus e Abraão mas igualmente importantes.
- Belki tam olarak ben değil ama.
Que o meu ponto de vista deveria ser ouvido.
Gitmek istememin sebebi diğer insanların eğlenip iyi vakit geçirmesine katılmak isteyişim değil. Gitmemin tek sebebi Alison'ın tanıdığım en taş hatun olması. - Ve belki...
Não é que eu prefira ir a uma festa que aumente a minha sensação de estranheza com o resto do mundo, é só que Alison é a miúda mais bonita que conheço,
- Yeter. Belki de bir sonraki saçmalamanda onur madalyası takarlar değil mi?
Da próxima vez que fizeres asneira, talvez recebas a medalha de honra.
İyi bir fikir değil miydi acaba? Belki de gitmeliyim. Yani bu can sıkıcı olmaya başladı.
Vou andando, estou a ficar incomodado.
Belki onu rahatsız eden sorun tükürük değişimi değil onu dinlemiyor olduğun gerçeğidir.
Talvez não seja a troca de cuspo que a incomoda, mas o facto de que não a ouve.
Tamam, belki birazcık. - Eğleniyorsun, değil mi?
Está bem, talvez um bocado.
- Yani, belki sonra ama şimdi değil.
Lamento. Talvez mais tarde.
Değil belki ama..
Estraguei todo mesmo.
Belki birkaçı ama hepsi değil.
Alguns, talvez, mas não todos.
Belki de bekleseydim, değil mi?
Talvez se tivesse esperado, não é?
Belki bir Ziyaretçi olabilir, ancak senin gibi değil.
Ele pode até ser um Visitante, mas não se compara a ti.
- Yani, belki kötü bir fikirdi.. - Kötü bir fikir değil.
- Talvez seja má ideia.
- Tamam. Belki o kadar yakından değil.
Talvez não tão próximo...
Belki de değil.
Talvez não.
Belki de pek değil.
Talvez não tanto. Sim!
Bugün pek uzlaşmacı gününde değil aslında. Ama felçli çocuklar fikrini değiştirir belki.
Ele não está a cooperar hoje mas vou ver se as crianças paralíticas conseguem fazê-lo mudar de ideia.
Belki sadece onu da değil.
Talvez não apenas com ele.
Sonsuza dek birlikte olmamızı ve yan yana gömülmemizi belki mezarlarımızın arasında bir ağacın yetişmesini ve iki çocuğun o ağacın altında ilk defa öpüşmelerini istemem hiç de saçma değil.
Não acho ridículo querer que fiquemos juntos para sempre. E sermos enterrados juntos. E, talvez, uma árvore cresça entre os nossos túmulos, e talvez duas crianças se beijem pela primeira vez debaixo dela.
Sadece bir dolandırıcı değil, aynı zamanda bu işte çok iyi. Hatta belki senden bile iyi.
Não que ela seja uma impostora, mas ela é boa nisso.
Yani, demek istedigim : mukemmel degil ama belki benim bunu saglamam, hayattaki kaderimde onemli bir parca.
Quero dizer... não é algo ideal, mas é uma peça importante que talvez seja o meu destino fornecer a esta família.
Belki eger ben uzgun olursam, onlar olmak zorunda degil.
Talvez se eu me sentir mal, elas não tenham de se sentir.
- Sophia, belki biz... - Hayır, önemli değil.
- Sophia, talvez devêssemos...
Belki şimdi değil, ama yakında.
Talvez não agora, mas em breve.
Belki tam bir milyon değil.
Talvez não um milhão, senhor.
Belki bu dünya çocuklara göre değil artık.
Talvez este mundo não seja mais para crianças.
Artık değil. Sonra da "belki de Jenner haklıydı" dedim.
E depois pensei :
Herkesten daha özverili bakıyorum belki arkadaşım Dennis kadar değil.
Mais do que qualquer um, está bem, excepto talvez o meu amigo Dennis, aqui.
Ancak fark etmeye başlıyorum ki, belki de yanımda olmayacaksın ki bu sorun değil.
Mas estou a começar a achar que talvez não tenho... o que é bom.
Belki de içinde bulunduğu durumla yüzleşecek kadar güçlü değildir ya da Danny'i durdurması gereken Bridget değil, sensindir.
Talvez ela não seja forte que baste para ver esse problema ou talvez sejas tu, e não a Bridget, que tem que deter o Danny.
Ama belki bir orta yol buluruz. Bir dahaki sefere sen yine arkada olursun, değil mi?
Como ires na garupa na próxima?
Yani, belki de düşüp, kafasını vurmuştur, değil mi?
Se calhar caiu e bateu com a cabeça, certo?
Belki ama o bir suçluya verilen ikinci şanstan dolayı öldürülen ilk kişi değil.
Talvez, mas não seria a primeira a ser assassinada por dar uma segunda oportunidade a um criminoso.
Tamam, belki başta öyle olduğunu sanıyordum. Ama artık öyle değil.
Pensei que sim, mas não é nada disso.
Evet, belki gerçek bir popülarite eleştirisi olarak sonuçlanmadı ama umurumda değil.
Sim, talvez a verdade possa não servir para ser uma denúncia contundente sobre a popularidade, mas não quero saber.
Belki dünyanın en büyük veya en moderni değil ama sembolik bir yer işte. Onu görmeyi isteyerek büyüdüm.
É claro que não é o maior do mundo, ou o mais moderna, mas é icônico e cresci a querer vê-lo.
Belki tetikçi değil, ama bu adamlar sokaklarda olanları bilir. Üzerinde çalış.
Talvez não seja o atirador, mas tipos assim sabem de tudo das ruas.
Belki de o kadar çok beklememiz gerekmez, değil mi?
Não tivemos que esperar muito tempo, pois não?
Belki ama uzun süre için değil.
Talvez, mas não durante muito tempo.
Belki, beklediğiniz gibi değil ama... Hala sizin çocuğunuz.
Talvez não a que esperavam, mas é vossa na mesma.
Bunu biliyorsun. - Belki şimdi değil. Ama yakın zamanda.
Não "já", mas num futuro próximo.
Belki 300 trilyon değildir ama kesinlikle trilyonersin, değil mi?
Bem, talvez não sejam cem biliões. Mas o senhor é mesmo trilionário, não é?
belki değildir 19
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56