Bence öyle değil tradutor Português
269 parallel translation
Bence öyle değil.
Não penso assim
Zaten kim olduğunu sanıyorsun? Bence öyle değil. O demek istediğini söylemiyor.
Peço perdão, Sir, mas não foi bem assim que as coisas se passaram.
Hayır, bence öyle değil.
Não ; não penso assim.
- Bence öyle değil.
- Para mim não é.
Bazı insanlar utangaçlığın hastalık olduğunu söylüyor, ama bence öyle değil.
Há gente que acha a timidez uma doença, a mim não me chateia nada.
- Bence öyle değil.
Não acho.
Bence öyle değil.
Não me parece.
- Bence öyle değil.
! - Não acho isso.
Bence öyle değil.
Eu não acredito.
Bence öyle değil. Bu adam o otobüste yüzüstü yatarak bunu yapabilirdi.
Este tipo pode aparecer morto no autocarro.
Bence öyle değil.
Acho que não.
Bence öyle değil.
Não diria tal.
Bence sadece merak ediyorlar, öyle değil mi?
Acho que só têm curiosidade, não achas?
Bence Stubby akor değişimlerini çok abartmış, öyle değil mi?
Acredito que Stubby exagerou com esses acordes alterados, não?
Kulağa fazla Freudyen geldiğini biliyorum ama bence bu durumda öyle değil.
Bem sei que isto soa Freudiano demais, mas neste caso, não creio que seja.
Bence bu çok iyi bir işaret, öyle değil mi?
Acho que é bastante bom sinal, não acha?
Bence değil. Evet öyle.
Vão, sim!
Bence yukarıda bir yerdesin, öyle değil mi?
Cheira-me que estás lá em cima, não estás?
Bence benim en iyi şiirlerimden biri, sence de öyle değil mi?
Acho que é um dos meus melhores poemas. Não achas?
Bence, Sihirli Flüt, Mozart'ın en müthiş operası. Evet, muhteşem. Öyle değil mi?
Vais ver que a A Flauta Mágica é a melhor ópera de Mozart.
Yaşlılar için öyle belki ama, bizler için öyle değil bence.
Os mais velhos, talvez. Mas aos jovens isso não interessa.
Bence bir şeyleri uzak tutmaya çalışıyormuş. Öyle değil mi?
Acho que tentava manter algo afastado, não acha?
- Bence de öyle. Harika değil mi?
Não é maravilhoso?
Bence kesinlikle üç dakikanın hakkını vermeliyiz, öyle değil mi?
Devíamos aproveitar os três minutos, não achas?
Bence özgür kalarak payını çoktan aldın, öyle değil mi?
Penso que já sentiste o gosto da liberdade, não?
Bence vakit geldi, öyle değil mi?
Está na hora, não é?
Bence peygamber çiçeği çiçeklerin en güzeli, sizce de öyle değil mi Bayan Lavish?
Acho a flôr de milho a mais maravilhosa das flores.
Bence çok sıkıyorlar, öyle değil mi?
São muito incómodos, não acha?
- Bence hiç de öyle değil.
- Não é verdade. - É, sim.
- Bu bence aptalca, sence de öyle değil mi?
Parece-me ser uma imbecilidade.
Öyle, bence asıl konudan biraz uzaklaşıyoruz efendim, kaldı ki, maalesef, ve daimi teessürlerimle, Yüzbaşı Darling casus değil.
Sim, penso que talvez nos estejamos a afastar um pouco do assunto, Sir, que é, infelizmente, e para meu profundo arrependimento, que o Capitão Darling não é o espião.
Bence iyi bir adaya benziyor öyle değil mi, Tony?
É um forte candidato, certo, Tony?
Bence onun bir sebebi var, öyle değil mi?
Mas ela teria um motivo, não lhe parece?
Çok güzel, öyle değil mi? Bence çok sıradan.
Não é linda?
Bence hiç de öyle değil tatlım.
Para mim, não, fofinho.
Biliyorsun bence de öyle değil.
Não é o que ele é para mim.
Bence tamamen öyle değil.
Não necessariamente.
Hayır, ama bence öyle olsa ne kötü olurdu değil mi?
Ah, não! Só estou a dizer que seria mau se acontecesse.
Bence bu iyi bir işaret, öyle değil mi? Artık ne düşündüğümü bilmiyorum.
- eu acho que isso foi um bom sinal. não achas?
Hayır öyle değil, yani bence bayağı zor bir piyes seçmişsin.
Não, achei só ser um papel estranho para tu escolheres.
Ama ikinizin arasında güçlü bir bağ var öyle değil mi? Bence bu harika bir şey!
Mas tiveste sorte, porque parecem ser almas gémeas.
Umarım bu belgeseli beğenirsiniz ki bence içinde siz Hollywoodluların sevdiği her türlü öğe var, öyle değil mi?
Espero que gostem deste documentário que pode servir de base para o pessoal de Hollywood.
Bence çok önemli, öyle değil mi?
Não, não. Isto é importante. Verdade?
Biliyor musun, bence hiç de öyle değil. Savaşlarını kendi kazanan bir adama benzemiyorsun.
Não me parece, pois tu não és do tipo que trava as suas batalhas.
Birkeresinde ben de uzun süre yalnız kalmıştım. Bence arkadaşlarının olması daha iyi, öyle değil mi?
Eu já estive sózinho há muito tempo atrás eu acho que é muito mais agradável ter amigos, não achas?
- Bu da onlardan biri. - Bence pek öyle degil.
- É um velho truque. - Não vou contradizê-lo.
Bence, fahişe, uyuşturucu ve porno dolu bir ev öyle değil.
Não acho que era uma casa de prostituição, drogas e pornografia seja isso.
- Bence birçok güzel şey vardı. - Öyle değil mi?
Eu acho que houve várias coisas boas.
- Bence öyle. - Bence değil.
- Mas não estou.
Hayır, bence öyle değil.
Não me parece.
Bence bu garip bir şey... Her şeyi sen de hatırlıyorsun, öyle değil mi?
Lembras-te de tudo, não é?
bence öyle 97
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle değil 521
öyle değilmi 21
öyle değil miydi 23
öyle değildi 30
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle değil 521
öyle değilmi 21
öyle değil miydi 23
öyle değildi 30
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28