English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ B ] / Bu boş

Bu boş tradutor Português

2,111 parallel translation
Bırakın bu boş işleri de icraata geçin... Bu çocuğu iyice araştırın.
Pára de andar às voltas e traz-me esse tipo.
Bu boş.
Está vazía.
Bu boş bir pozisyon.
A posição está livre.
Bu boş sayfaya bir kişilik yazarak yeni bir birey yarattığımızı düşünün.
Agora imagine o processo de impressão a enche-la, a criar uma nova personalidade.
Bu boş.
Está vazia.
Bu boş, efendim.
Está vazio, senhor.
Bu boş
Tom.
Peter, tam 7 haftadır bu boş-beleş radyoyla uğraşıyorsun.
Peter, tens andado a mexer nesse rádio de frequências há já sete semanas.
Bu Çirkinella, diğerinin adını boş ver.
A Feiosa e a não sei quantas.
Nasıl bu kadar boş kaldın?
Como conseguiu passar tanto tempo sem um Temporizador?
Çünkü biz bu ünitenin en son ne zaman boş olduğunu biliriz.
Que é muito importante para nós, porque sabemos quando esvaziaram esta unidade.
Bu işi de beni de boş ver.
Para o inferno com tudo isto e comigo.
Bu muhabbeti boş verelim.
Não quero falar nisso.
Bu hafta boş musun diye düşünüyordum... büyük maça iki biletim var da...
Se estiveres livre neste fim de semana, tenho dois ingressos para a luta.
En azından bu ülkede bir sürü boş kafalı kadın olmasındansa, bunu yapmak daha iyi
Espantado com algumas mentes desta cidade serem enganadas por um bando de patetas, de miudinhas, de cabeças ocas!
Bu duruma "Boş Sayfa Durumu" adını veriyoruz.
Chamamos-lhe tabula rasa.
Evet ama bu planlara göre boruların yöneldiği oda boş.
Pois, mas de acordo com os projectos, a sala à qual eles conduzem está vazia.
Bu tamamen boş.
Está completamente vazio.
Boş ver, bu durumda bile nefret edilen Angus'tır.
Esquece isso. Ainda é a Agness que odiamos, mesmo neste cenário.
Bu kadar hoş ve boş konuşan bir filozofla asla karşılaşmazsın.
Você nunca vai encontrar um maior eloquente filósofo de pura loucura.
Bu yüzden boş verin gitsin.
Por isso esquece.
Kendi doğanı değiştirmek için çok fazla çaba harcadın ki bu da muhtemelen boş yere bir teşebbüstü.
Tens-te esforçado para mudar a tua natureza. Provavelmente é um esforço fútil
Bu bir boş laf diyaloğu ve boş laf diyaloğu tüm sportif aktivitelerde geleneksel bir yer edinmiştir.
É conversa intimidatória, uma componente tradicional de todos os eventos desportivos.
Grandview'a taşındığımda. Merkezdeki boş dükkânı bulduğumda bu şarkı çalıyordu.
Estava a tocar quando encontrei a a loja vaga em frente à praça.
Bak, bunu asla anlayamayabilirsin. Çünkü gerçekten senin hiç seçeneğin yoktu. Ama her şeyi boş vermek istediğinde, hep inandıkların da dâhil, bu kolay değil.
Podes nunca vir a ser capaz de entender isto porque nunca tiveste escolha, mas quando te pedem para te esqueceres de tudo em que alguma vez acreditaste, não é fácil.
Bu galaksi, patlama işlerinden anlamam ama, şu güneş odası boş oda gibi kullanılacak kadar güzelmiş.
Gosto mais de algo intergaláctico, explorador, mas acho que a sala do sol é muito bonita para ser usada apenas como quarto branco.
Bu işi kabul edebilirsin ve hayırseverliğini de boş zamanlarında yaparsın.
Pode pegar esse emprego, e fazer a caridade no seu tempo livre.
Ama insanlar seni işte bu yüzden soğuk buluyor, bunu bilmelisin. Çünkü boş verip, eğlencene bakmıyorsun.
Mas devias saber que é por isso que as pessoas te acham tão rígida, porque nunca sabes desprender-te e divertir-te.
Bu çöp torbasında neler olduğunu tamı tamına sayabilirim. Boş yumurta kutusu, çekilmiş kahve, şampuan şişesi..
Um pacote vazio de ovos, café moído, uma embalagem de champô...
Bu aptallar boş boş konuşuyorlardı, ben de onların arasında "saplanıp kaldım".
Estes idiotas não paravam com as piadas e eu... deixei-me ir.
Boş işlerle uğraşmayı bırakmalısın. Çünkü sen yanımda olmazsan bu hastanenin geleceği olmak istemiyorum.
Tens que parar de andar a brincar porque eu não quero ser o futuro deste hospital se não estiveres lá comigo.
Boş versene, Jack. Ağabeyin oldukça kaba, hırsızlık yapan biri, bu şekilde yaşamak zorunda değilsin.
O teu irmão é um tarado ladrão, não tens de viver assim.
Üstelik, bu gece boş gecem.
Além disso, é a minha noite de folga.
Bu gece boş gecem.
É minha noite de folga.
Bu takımın maçını izledim, ve hepsi ağır, boş şut atmak istiyorsanız, etraflarından dolaşmanız kolay olacak.
São todas defesas, é fácil de dar a volta se procurarem uma aberta.
- Boş ver. - Bu gece için hazır mıyız?
- Ah, nada de especial.
Selam güzelim. Bu gece boş musun?
Olá, linda.
Boş zamanını her zaman bu şekilde mi geçirirsin, koca göt? Sabahın 11.30'un da, siyah çoraplarınla yarı çıplak yatarak mı?
Dou-lhe as boas-vindas, pois pertencemos ao mesmo jardim.
Yaa... Erkekler, Brent şöhretli boş yere sığmıyor, ve biz de Brent'i bu yüzden seviyoruz.
Rapazes, o Brent não cabe no buraco glorioso
Tabii bu bardak bayağı bir boş.
Claro que este já está muito vazio.
Senin şansızlığına, bu gün hükümetimde satılacak boş bir pozisyon yok ama açık sözlülüğüne hayran kaldım bu yüzden bir hükümdara ıslakken rüşvet vermeye çalıştığını görmezden geleceğim.
Infelizmente para si, hoje não há cargos à venda no meu governo. Mas admiro a franqueza. Por isso, vou perdoá-la por tentar subornar um rei enquanto está molhado.
Amacınızdan kuşkulandığım yok ama işinize duyduğunuz bu yoğun ilgi hayatınızın diğer bölümlerini boş bırakabilir bu da sizin sömürülmenize sebep olabilir.
Não duvido das suas intenções, mas tanto empenho no trabalho pode deixar outras partes da sua vida vazias... e abertas à exploração.
Bir başka enteresan görüş ise, zaman çarkının artık hiç jant teli olmadığı, yani çark durmuş. Ve bu çizimdeki üçüncü endişe verici görüş, Yaşam Kitabının boş olması, hiçbir yazı olmaması.
Há outro aspecto interessante, a roda do tempo, já não tem mais raios, o que significa que a roda cairá, e o terceiro aspecto perturbador desta imagem é que o Livro da Vida está vazio, não há nada escrito nele.
Bu herif boş değil. Alt ettiği herifler de profesyonelmiş.
Esses tipos não estavam connosco Quem os apanhou é um profissional.
Bu taş, büyüyü tersine çevirse iyi olur yoksa boş yere saçıma yarasa kakası bulaşmış demektir.
É bom que esta piedra consiga reverter o feitiço ou então vou ter caça de morcego no cabelo para nada.
Parkın bu kısmı yılın bu zamanında genellikle boş olur.
Este parque normalmente está vazio nesta altura do ano.
Biraz boş zamanım vardı Bu yüzden düşündüm ki belki aile yurduma bir uğrayabilirim.
Tive umas férias então pensei em visitar a minha velha casa.
Bu kurulu idare ediyorum. Ama çok boş geliyor. Bütün öğretmenler bir ara böyle mi hissediyor acaba?
e depois dê um nó simples.
Elinde kalan tek şey, bu makineler ve boş umutların.
Só te resta estas máquinas e falsas esperanças.
Bu adamları, iddia ettikleri gibi tüm dünyevi mal varlıklarından vazgeçmiş iyi dindarlar olarak kabul etmemeliyiz. Onun yerine, başıboş ve dayanıklı serseriler olarak görmeliyiz.
Não devíamos tomar estes homens como bons religiosos que abandonaram todos os bens terrenos conforme afirmam, mas sim como vagabundos robustos e ociosos.
Ama boş yatağımız yok diye bekleme odasında biri ölürse bu da senin suçun olur.
Mas se alguém naquela sala de espera morrer porque não temos uma cama, a culpa é tua.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]