Bu sanki tradutor Português
3,179 parallel translation
Bu sanki paten kayan maymun görmek gibi bir şey.
É como ver um macaco de patins.
Bu sanki...
Quero dizer, isto é só, tipo...
Bu sanki...
Isso é como...
Evet, bir değişiklik var. Bu sanki bir kamuflaj gibi.
Sim, parece que alguma coisa mudou, como se isto fosse uma cortina de fumo.
Bu sanki Asyalı atasözü gibi.
É como um provérbio asiático.
Yok artık, bu sanki Jack Bauer'ın Chloe'yle çıkması gibi bir şey.
Seria como o Jack Bauer namorar com a Chloe.
Em, bu sanki yalan olayı gibi.
Em, isto parece um jogo de mentira.
Bu sanki otobanda süratle giderken arabanızın aküsünü değiştirmek gibi.
É o mesmo que mudar a bateria ao vosso carro enquanto aceleram na autoestrada.
Aşktır bu, merhaba merhaba bayanlar, eğlence burada eğlence heryerde fırıncı ekmek yoğurur öyle güzeldir ki ekmeği, düşününce acıkırım postacıyı uçarken görürüz sanki mavi bir melek tanrıya mektupları götüren isimsiz bir mucize dilenci istasyonunda onu metrodan çıkarken görürüz güneşle ve şarkılarla sarhoş olmuş
É o amor, bom dia, bom-dia, meninas Há alegria, por todo o lado, há alegria O padeiro, de humor cinzento, amassa o pão a mão
Sanki hayatım boyunca Bu geceyi bekledim
É como se tivesse esperado toda a vida Por esta noite
Sanki kuralları çiğniyormuş gibiyim bu durumdaki kuralları bilmiyorum.
Sinto-me a quebrar o código, não sei quais são as regras, nesta situação.
Hem, son konuştuğumuzdan bu yana sanki biraz kırgın ayrıIdık
E também tenho algo a dizer sobre a última que vez que falámos.
Farkına varmalısın ki Eddy ve ben gibileri bizler bu şehirde sanki görünmeziz.
Tipos como eu e o Eddy somos invisivéis nesta cidade.
Bu kadar korktuğumuz insanlardan daha mı iyiyiz sanki?
Acham-nos melhores do que essas pessoas de quem temos tanto medo?
Sanki tek tek bu meşakkatli olayları tecrübe ederek direk olgunlaştığı noktaya atlamaya çalışıyor.
É como se ela quisesse experimentar as dificuldades. Que pode saltar para o ponto das suas experiências de amadurecimento.
Bu işi, işin ucunda sanki Polonya ile bir bağlantı varmış gibi yaptın.
Fizestes acreditar que a assassino tem laços com a Polónia.
Mesela, "En iyi profesör" ya da "yeryüzünde ki en iyi köfteli sandviç bu" sanki her bir köfteli sandviçi tatmışlar ya da her bir profesörü görmüşler de öyle diyorlar ki biliyoruz ki böyle bir şey imkansız.
Exemplo : "Ele é o melhor professor de todos", ou, "Esta é a melhor empada doce do planeta", como se tivessem experimentado todas as hipótese possíveis, de professores e de empadas doces, o que é, logicamente impossível.
Bazen kendime tepeden bakıyormuşum gibi hissediyorum sanki benim daha yaşlı, daha akıllı halim oldukça büyük potansiyele sahip ama daha fazla yaşayıp bir şekilde diğer benliğine yetişmesi gereken bu 19 yaşındaki müsveddeyi kolluyormuş gibi.
Às vezes acho que estou a olhar para mim mesma, como se o eu mais velho e experiente, estivesse a vigiar este rascunho de 19 anos cheio de potencial, que precisa de viver mais para conseguir acompanhar o outro eu mais velho.
Ama sanki onlar onun ve o onların... Aslında bu...
E é como ela e eles se fundiram em umo só... é difícil de explicar...
Sanki bütün bu olanlar benim suçummuş gibi davranıyorsun.
Estás a agir como se tudo isso fosse por minha culpa
Gerçek olamaz bu, sanki lanet olası bir kabus.
Isto não é real, parece um maldito pesadelo.
Sanki yağmur damlaları ve çikolata parçacıkları sevişmiş ve bu küçük, tatlı, öpülesi bebek kekleri yapmış gibi.
É como se os "sprinkles" e os "crumbs" se juntassem... Fizessem amor.... E tivessem estes pequenos e amorosos queques.
Ben her zaman çok fazla endişeliyimdir, yani bu sadece, sanki...
Estou quase sempre ansioso, por isso...
Eğer öpmek zorunda kalırsa, bu tamamen baştan savma olur sanki biriyle tokalaşması gibi veya bir köpeği besler gibi.
Se tivesse de o fazer, seria rápido, como um aperto de mão ou fazer uma festa a um cão.
Bu sabah sanki aramız çok iyi gibiydi.
E decerto que voltarão a estar assim que te sentares e falares mesmo com ela.
Bilirin sanki bu olay onu gençleştiriyordu.
É como se o acto em si, para ela, fosse rejuvenescedor.
Sanki bu gece senin yerine buradaymış gibiydi.
Ele estava a tentar ser tu.
Bu bize gereken hikâyeden sanki biraz daha fazla oldu gibi.
É uma história maior do que precisávamos de saber.
Yaşadığımız bunca zaman sanki şey gibi anlıyorsun, bu yaşamları sürdürmek bu günler, sadece geriliyor ama sana yemin ediyorum Stevie, biz değil.
Parece que temos todo este tempo para viver a vida, como se os dias esticassem, mas juro-te que não temos, Stevie.
Bu çok hızlı olmuş sanki.
Parece-me muito rápido.
Tişörtünü kastediyorum, sanki başka birinin gibi. Ama onu kendinden emin görünce diyorum ki evet evin reisi bu adam.
Sem o fato de treino, ele parece outro, mas ao vê-lo usar o comando da TV, deduzo que sim, ele é bem o chefe da família.
Rafa'nın parkındaki bankta sanki en ön sıradaki bir izleyici gibiydim. Şöyle bir baktım ve düşündüm ki : "Bu evlerdeki gibi bir hayat nasıl olurdu acaba?"
Quando estava no banco do parque do Rapha, sentia-me um pouco como um espectador na primeira fila, olhava e pensava, como será a vida nestas casas?
Kadın sanki kardeşiymiş gibi bu kişiyi hoş karşıladı.
Ela deu as boas vindas a casa a esta pessoa, como se fosse mesmo o seu irmão.
Sonra yataktan atlamaya çalıştım, Ama bu yatak Sanki NASA tarafından yapılmış.
Não conseguia encontrar uma artéria com um copo de café, então eu estava a tentar tirar uma mola para fora deste colchão aqui, mas este colchão é como se fosse feito pela NASA ou algo assim, meu.
Bu Jane'de işe yaradı sanki...
Funcionou muito bem com a Jane.
Sanki bu seksiymiş gibi konuşmalısın.
Tu alinhas e finges que é sensual.
Seni niye bu yolcuğa aldım ki sanki?
Porque é que te trouxe nesta expedição?
Sanki pantolonsuz yakalanmış gibi hissediyorum, bu yüzden size küçük bir şey aldım.
E agora sinto que fui apanhada desprevenida, por isso... Comprei-lhe uma coisinha.
Bıktım usandım bu durumdan. - Sanki kendimi...
Estou cansada dessa merda, eu me sinto como se estivesse...
Sanki bana bu düşünceyi hatırlatmaya çalışıyor gibiydi.
Era como se ela estivesse a ajudar-me a lembrar de algo.
2 saat sonra, bu sanki,
E duas horas mais tarde pensamos :
Bu "Hey" "Bir şeye ihtiyacım var." demek sanki.
Esse é o "olá" que significa "preciso de algo".
Sanki kemiklerim acıyor ve bu acı her sabah beni inletiyor.
Os meus ossos doeram-me e gemeram a manhã toda.
Ama bu defa farklı sanki.
Mas acho que Ele deu desta vez.
sanki ahlak değerlerimiz yıkıldı bu senin suçun değil
É como se a nossa bússola moral tivesse partido. Não tens culpa de nada.
Bir süredir bu işteyim. Ama sanki bu şehir gittikçe tuhaflaşıyor.
Sabes, já estou neste trabalho há algum tempo, mas parece que esta cidade está a ficar cada vez mais estranha.
Bu biraz sert olmuş sanki.
Isso parece um pouco cruel.
Bu ayak izleri, sanki yarı kurt izi, yarı ayakkabı gibi.
Esta pegada... Parece... Metade lobo, metade bota.
Bu, şey gibi... Sanki derimin altında yumru gibi bir şey var.
É como... se tivesse um coroço sob a minha pele.
Beraber geçirdiğimiz her anı hatırlıyorum ama sanki bu bir filmdeymiş gibi.
Lembro-me de todos os minutos que passámos juntos, mas como se fosse um filme,
Evet, sadece sanki bu tamamen farklı bir zamandaymış gibi geliyor.
Sim, apenas... Sinto que estamos em um tempo diferente. Nós estamos diferentes.
sanki 465
sanki bilmiyorsun 17
bu sabah 343
bu sabah nasılsın 16
bu şarkı 23
bu sana 142
bu sana ders olsun 23
bu saçmalık da ne 22
bu saçmalık 450
bu sayede 46
sanki bilmiyorsun 17
bu sabah 343
bu sabah nasılsın 16
bu şarkı 23
bu sana 142
bu sana ders olsun 23
bu saçmalık da ne 22
bu saçmalık 450
bu sayede 46
bu saatte 37
bu sadece bir oyun 48
bu saatte mi 92
bu sadece başlangıç 61
bu sadece 212
bu şartlar altında 79
bu sadece bir rüya 16
bu sahte 24
bu saçma 71
bu sabah geldi 27
bu sadece bir oyun 48
bu saatte mi 92
bu sadece başlangıç 61
bu sadece 212
bu şartlar altında 79
bu sadece bir rüya 16
bu sahte 24
bu saçma 71
bu sabah geldi 27