Bu senin hakkın tradutor Português
263 parallel translation
Güzellik ve zarafet içinde takman için bir taç bu senin hakkın ve görevindir.
Uma coroa para usar com graça e beleza, o que é por seu direito e dever real.
Ve bu senin hakkın.
E é direito seu.
Bu senin hakkın.
É uma prerrogativa sua.
Bu senin hakkın. Ama bunu artık uygulayamayacaksın.
Tens esse direito, mas não irás exercê-lo durante muito mais tempo.
Bu senin hakkın.
Mas tens esse privilégio.
Bu senin hakkın.
É um direito teu.
Bu senin hakkın.
É o seu direito.
Bu senin hakkın.
Estás no teu direito.
Bu senin hakkın, Pilar!
- Mas pertence-lhe por direito!
- Bu senin hakkın.
Problema seu.
Tüm havayolu şirketine ve... asıl sorumlu kişi olarak, sana 30 milyon... dolarlık dava açabileceğimin farkındasınız. - Bu senin hakkın, bayım...
Posso processar a companhia e indicá-lo como responsável.
Ailemizin reisi olarak bu senin hakkın.
Como representante da nossa nova casa é teu direito.
Bana bak, sen hayatını seçtin. Bu senin hakkındı.
Ouve, tinhas o direito de escolher a tua vida.
Bana göre, bu senin hakkın.
Para mim, essa é a prioridade.
Bu inanılmaz, ülkedeki en gerçekçi kişiyle 11 yıl geçirmek senin iyi insanlar hakkındaki yanlış inancını değiştirmemiş.
É surpreendente como 11 anos de casamento com o melhor advogado do país não tenham mudado as tuas ilusões sobre as pessoas simpáticas.
Kendi ölümünü istedin, ve bu da senin hakkın... ama başkalarınınkini de istemen yanlış.
Pediu a morte para si mesmo, e esse é seu direito... mas pronunciá-la sobre outros está errado.
Önümüzde tüm dünya dururken biz burada süprüntülerle dolu bu küçük dükkanda ayakta dikiliyoruz istediğimiz her şeyi dileme hakkımız varken senin tek yaptığın arkamda dikilmek!
Sem termos nada para desejar, e ficaste em cima de mim...
Kocam olarak bana sahip olmak senin hakkın. Bu doğru.
É verdade que se me deseja é seu direito como marido, ter-me.
Senin Tanrın hakkında bildiğim bu işte.
É tudo o que saberás por mim sobre o teu Deus.
Her kasabalının, senin hakkındaki hislerini de hesaba katarsan bu konuyu düşünmelisin.
Tu devias gostar disso, tendo em consideração o que tu e aquela cidade sentem um pelo outro.
Bu kasabanın senin hakkında ne hissettiği belliyken sen hala buraya bizi uyarmaya geliyorsun.
Sabendo o que sentes pela cidade, ainda vens aqui para nos avisar.
Senin bu konuda söz hakkın yok.
Não tem voto aqui.
Anlarsınız, telefon şirketi bile hata yapıyor, ve, uh, çünkü bu numara senin hakkında herhangi bir kişinin bulduğu tek şeydi...
Até a companhia dos telefones comete erros e este número foi a única coisa relacionada consigo que encontraram.
Bu senin hayatın ve biz onun hakkında konuşuyoruz.
A tua carreira é tão importante como a tua vida?
Bugün sana hayat ve ölüm arasında ve lütuf ve lanet arasında bir seçim yapma hakkını veriyorum. cenneti ve dünyayı size karsı tanıklık etmeye çağırıyorum... ... Ve şimdi cenneti ve dünyayı senin yapacağın bu seçimin şahidi olmaya çağırıyorum.
'Invoco o Céu e a Terra para que testemunhem que neste dia, te dei a escolher entre a vida e a morte, a bênção e a maldição.
Bu davranışının bedelini dört duvar arasına kapanarak ödeyeceksin. Senin cüretinin hakkından da darağacı gelecek.
Quatro grossas paredes servir-te-ão de castigo, e uma boa forca irá fazer-te pagar a tua audácia!
Bu orospu çocuklarının senin hakkında söylediği her şey burada. - Durum görüşmem için mi?
Tudo que esses putos já disseram sobre você.
Meslektaşın Dr. Mulligan, donanımın bu pahalı parçasıyla kaçtığı zaman, senin vergi mükellefleri hakkında...
Quando o Dr. Mulligan fugiu, não o ouvi chorar pelos contribuintes.
Efendi Jiro, şu anda Ichimonji ailesinin başı sen olduğuna göre bu miğfer de senin en tabii hakkın!
Senhor Jiro, vós sois agora chefe da Casa de Ichimonji. Este elmo pertence-vos por direito.
Harika. Anneme söyleyeyim de Anderson'larla senin hakkında konuşsun. - Belki bu sayede bana da bakıcılık yaparsın.
Vou dizer à minha mãe para falar com os Anderson, sobre ti.
Tek istediğin senin bile tanımadığın bu adam hakkında konuşmak.
Tudo o que queres fazer é falar sobre este tipo que nem sequer conheces.
Senin bu mutlu kaçamaklar dediğin sadece erkeklerin değil... toplumumuzdaki kadınların da hakkı.
já não são apenas uma prerrogativa dos homens. " " Tendo-se estendido também ao universo feminino. "
Bu adam hakkında senin bilebileceğinden daha fazlasını biliyorum. O yapmadı.
Sei mais que tu deste homem e sei que não é ele.
- Anayasal hakkın bu senin.
É um direito constitucional.
Bu sadece, Komutan Riker'ın öğleden sonra beni görmeye gelmiş olmasıyla ilgili. Senin hakkında.
É que o Comandante Riker veio ver-me para falar de você.
Tanrım... Senin, bu nehrin, bu dağın ve hakkında hiçbir şey bilmediğimiz her şeyin önünde Mickey, Mallory'yi ölüm sizi ayırana kadar hastalıkta ve sağlıkta, karın olarak kabul ediyor musun?
Deus, perante Ti, este rio e esta montanha e tudo o que não conhecemos Mickey, aceitas a Mallory como...
Bu Nestor olarak senin ilk görevin bu yüzden belki de sana bu mahkemeye hitap etme hakkın olmadığını belirtmek zorundayım.
É a primeira vez que age como nestor, por isso, devo explicar que não tem autoridade para se dirigir ao tribunal.
- Yalan mı? - Senin konuşmaya hakkın yok! Bu doğru değil!
E não é verdade, mas até a porcaria tem direito a defender-se!
Ama bu tamamen senin inanılmaz yanlışın hakkında.
Mas estamos a falar do teu erro terrível.
Bu bir oyun değil. Biz senin hayatın hakkında konuşuyoruz.
Mas não estamos a falar de um jogo, mas sim da tua vida.
Senin yalanların hakkında birşeyler yapmam gerektiğini hissettim. Sanırım bütün bu insanlara doğruyu söyleyip... kendi sınıfına geçirmek için nasıl kandırdığını anlatmanın zamanı.
Decidi fazer algo quanto às tuas mentiras, e tens de lhes dizer que os enganaste para que fossem às tuas aulas.
Şu an bu kasaba halkının bildiği her şeyi biliyor. Senin ve benim hakkımda da Doktor.
Então, sabe tudo o que sabiam os habitantes da aldeia... sobre você, Dr. Flyte,... e sobre mim.
Bu beni hiç etkilemedi Senin hakkında duyduklarımdan sonra senin daha çok benim gibi biri olacağını düşünmüştüm.
Depois de tudo o que ouvi falar de ti pensei que ias ser mais... ... parecido comigo. Mas és apenas mais uma ovelha como as outras.
Bu senin en doğal hakkın.
É o teu aniversário, pá.
Al Padre. Bu salam senin hakkın.
O cuzinho pertence-lhe por direito.
Bu konuda senin söz hakkın yok.
Não tem poder de decisão neste assunto.
... sana söylemem ve senin öğrenmen hakkın. Bu sabah kan testlerinin sonucunu aldı... ... ve HlV pozitif çıktı.
Acho que seria justo contar-lhe que ela recebeu esta manhã o resultado de uma análise ao sangue e é HIV positivo.
Aeryn, bu konuda senin de söz hakkın var.
Aeryn, sua opinião também conta.
Ve bu nedenle Hastings, ödül de senin hakkın oluyor.
E, portanto, é a si que a recompensa pertence por direito.
- Bu bizim kelimemiz, Senin bunu söylemeye hakkın yok
Essa palavra é nossa. Não tens direito a usa-la.
Bu buluşmalar hep senin hakkında oluyor. Bizim buraya toplanmamızın nedeni sensin
Essas reuniões são sempre sobre vocês, você é a razão por nos termos vindo.
bu senin sorunun 70
bu senin mi 96
bu senin hayatın 30
bu senin 195
bu seninle benim aramda 18
bu senin için 282
bu senin düşüncen 27
bu senin fikrin 31
bu senin problemin 26
bu senin son şansın 40
bu senin mi 96
bu senin hayatın 30
bu senin 195
bu seninle benim aramda 18
bu senin için 282
bu senin düşüncen 27
bu senin fikrin 31
bu senin problemin 26
bu senin son şansın 40
bu senin için de geçerli 20
bu senin işin 74
bu senin fikrindi 50
bu senin seçimin 22
bu senin araban mı 29
bu senin hatan 79
bu senin işin değil 28
bu senin suçun değil 43
bu senin payın 24
bu senin hatan değil 72
bu senin işin 74
bu senin fikrindi 50
bu senin seçimin 22
bu senin araban mı 29
bu senin hatan 79
bu senin işin değil 28
bu senin suçun değil 43
bu senin payın 24
bu senin hatan değil 72