Diyeceğim şu ki tradutor Português
106 parallel translation
Diyeceğim şu ki, ihtiyacımız olan şey artık elimizde :
O que estou a dizer é que temos agora o que sempre precisámos :
Sadece diyeceğim şu ki, kocası asla karısını geri alamadı.
Só ia dizer que o marido nunca teve a mulher de volta.
Diyeceğim şu ki... bana bir şey olursa, patronunun kızı için hiç de iyi olmaz.
Fará o que eu disser e meu chefe será bom para ela.
Diyeceğim şu ki, DuBois, General yaveri olmanın iyi ve kötü yanları var.
A sério, DuBois. Há aspectos positivos e negativos em ser assistente de general.
Diyeceğim şu ki, düşüncelerinize katılıyorum ve normalde asla yanılamayacağınıza inanıyorum.
No fundo, concordo convosco e acho que tendes razão.
Crosby, sana diyeceğim şu ki... bu küçük robot bozuntusu tepemi iyiden iyiye attırdı.
Crosby, estou avisando agora mesmo... este maldito robot está me dando dor de cabeça.
Diyeceğim şu ki, fazla orman kalmadı!
Eu vos digo que já não há mais floresta!
Diyeceğim şu ki boş zamanlarımızda... öğrenebiliriz.
Então penso que vai ter que aprender... como todos nós.
Sana diyeceğim şu ki... Burada birileri onu geri istiyor.
- A questão é... que, ahn... alguém por aqui quer que ela volte.
Pekala, siz ikinizi yalnız bırakacağım. Çünkü ben... Diyeceğim şu ki ateşte bir şey unuttun.
Bom, deixo-vos a sós, porque... vejo bem... que têm algo na forja.
Diyeceğim şu ki, bir de bakmışsın, piyasa'nın tam ortasına dalmışsın.
Quero dizer que, sem dar por isso, isto apanha-nos. Bem apanhados.
Diyeceğim şu ki : "ölmek istemene neden olacak o kısmı bir kere aşarsan aslında gerçekten iyi biridir."
Mas, garanto, que passada esta parte em que sentimos que queremos morrer ele é uma excelente pessoa.
Diyeceğim şu ki Memphis ; bu herif beni bile korkutuyor.
mas devo dizer-te, meu, que este gajo... mata-me de medo.
Diyeceğim şu ki ; bundan sonra yaya geçidini kullanmazsan dur levhasını es geçersen, bir deodorantı kullanma talimatının dışında kullanırsan... Umrumda değil.
Se paras na faixa de pedestres, se passas um sinal vermelho... se usas uma lata de aerosol sem seguir as instruções... devo dizer, não me importa, se cometes um erro...
Diyeceğim şu ki...
Vamos concentrar-nos nos de última geração.
Diyeceğim şu ki... Bunu engelleyemiyor.
O que quero dizer é..... que ele não consegue evitar.
Diyeceğim şu ki, onlar...
Um assunto meu, não precisavam...
Diyeceğim şu ki. Takımındaki bu gençler Çekoslovakya karşısında öyle bir başarı kazandılar ki, ülkenin buna ihtiyacı vardı.
Ouve, Herb, resumindo, o que se passou foi que tu e os teus rapazes, deram uma tareia à Checoslováquia, e isso é algo para o qual este país está preparado.
Ama diyeceğim şu ki beyler, tavsiye etmemeniz zaten sizin hayrınıza olur.
Adivinhem lá, meus? Não queiram sugerir o aborto.
Diyeceğim şu ki, konu ilişkiler oldu mu, hazırlıklı değilizdir.
Vejam, é o seguinte, nós estamos mal preparados no que toca a relacionamentos.
Diyeceğim şu ki...
É assim... - Sim.
Diyeceğim şu ki, siz ve ben yanlış evrakları imzalamışız, bu da demektir ki, teknik olarak ikiniz hâlâ evlisiniz, tabii ki ben de.
O que interessa é que você e eu assinámos os papéis errados, o que tecnicamente significa que vocês dois ainda são casados e eu também.
Aslında diyeceğim şu ki, Almanlar bizim gibi davranmıyor, bizim gibi de düşünmüyor, çünkü onlar bizim gibi Tanrı'nın çocukları değil.
Em verdade vos digo os alemães não são como nós, muito menos pensam como nós porque eles não são como nós...
Diyeceğim şu ki, neden birisini parçalara ayırasın ki?
Só me pergunto : Porque cortar alguém aos bocados?
Diyeceğim şu ki, kendisi sabit fikirlidir.
Ele já se decidiu.
Diyeceğim şu ki kalbim kırık. Dünyanın, yaşadığım şehrin bu hâline üzülüyorum. Ve eğer arayan katılımcılar...
Só queria dizer, que fico com o coração despedaçado ao ver o estado em que o Mundo e esta cidade se encontram, e se aqueles que têm telefonado...
Diyeceğim şu ki ona dürüst ol ve konuş onunla.
Vou dizer que devias ser honesta com ele. Fala com ele.
Diyeceğim şu ki ; Doğruyu bizden görüyorlar.
Credo, eles... sabem o que queremos.
Pekala, aslında, diyeceğim şu ki sanırım kocan aklını kaçırmış.
Certo. Eu ia dizer que acho que o teu marido está maluco.
Her neyse, diyeceğim şu ki, ona kızma ve lütfen onu öldürme.
De qualquer maneira, só te estou a dizer para não ficares zangado com ela e por favor, não a mates.
Yani, diyeceğim şu ki Chris bu konuda çok üzgün.
Então, ouçam, o Chris está bastante chateado com o que aconteceu.
Diyeceğim şu ki, Banks bu gece seni hücrenden çıkarttıracak.
Dizem por aí que o Banks vai arrancar-te da cela esta noite.
Peki o zaman, diyeceğim şu ki hatanı telafi edebilirsin.
Bem, então, adivinha. Podes emendar o que fizeste.
Diyeceğim şu ki ; dünya üzerindeki herhangi bir yer de buradan daha rahatsız edici olabilir.
O ponto é que, será mais incómodo do que estar no meio do mato.
Sana diyeceğim şu ki, hayatımda kimsecikler yok.
Digo-te... Não tenho amor.
Şimdi. Ben, Cher Nung diyeceğim şu ki şimdi ve bundan sonra ileride benin yerime Teean geçecek.
E agora, eu, Cher Nung, anuncio que, de hoje em diante, e nos tempos futuros... eu dou a Teean, a posição de segundo no comando, a seguir a mim!
Diyeceğim şu ki, eğer Bayan Marshall ile tekrardan başlarsan dikkatli ol, çünkü her an...
Eu direi que, se voltares para a Menina Marshall, sê cuidadoso, porque...
Diyeceğim şu ki, sizin NASA'dan veya Hava Kuvvetlerinden birine gitmeniz gerek.
Mas... mas vocês os dois precisam de alguém... da... da NASA, ou... ou da força Aérea, não eu.
Diyeceğim şu ki, bilmiyorum tatlım. Bir şey sanki ikimizi ayırıyor gibi.
Não sei, querida, sinto que há alguma coisa a afastar-nos.
Diyeceğim şu ki, ya "Benden Bu Kadar" * sa..
E se melhor é impossível?
Diyeceğim su ki, ihtiyacımız olan şey artık elimizde :
O que estou a dizer é que temos agora o que sempre precisámos :
- Teklifin için teşekkürler. Ama şu var ki... - Bak ne diyeceğim.
- Obrigado por perguntares, é só que...
Bak ne diyeceğim, gerçek şu ki eğer gidersem...
Digo-te isto, a verdade é que, se eu me for, eu...
Rakibime diyeceğim o ki o da makyaj yapsın. Ben şu ana kadar 22 maçın 18 ini kazandım.
No combate em Bangkok, como planeias manter a maquiagem?
Diyeceğim o ki, şu anda ne şans getiriyorsa, onunla devam etmeliyim.
Tenho de ficar pelo que está a dar.
Ama Kyle'a nasıl baktığını görüyorum ve beni, dramatik anlatımları anlayacak kadar tanımadığını biliyorum ama sana diyeceğim şu ki en cici elbiselerini giy en tatlı gülümsemeni takın kıçını kaldırıp buraya gel ve şu erkek arkadaş hırsızına kendini göster.
Mas eu vi a maneira como ela olha para ele. Sei que não me conheces suficientemente bem para decifrares as minhas tendências melodramáticas. Mas dou-te um conselho :
Ne var biliyor musun, olay şu ki gün boyunca Darlingler için yaptığın onca iş ve geceleri onların paralarıyla yaptığın hayır işleri arasında artık "bize" yer yokmuş gibi hissediyorum. - Sadece Darlingler var. - Bak ne diyeceğim.
- Acontece que, entre... o trabalho para os Darling de dia e a caridade com o dinheiro deles à noite, sinto que "nós" já não existimos, só os Darling.
Diyeceğim şu ki.
"M-X" é de Maxwell.
Diyeceğim şu ki :
Só quero dizer, tocaram durante vinte minutos.
Ve şu Zen Ustası beni acayip ürkütüyor. Diyeceğim o ki...
E ele, o raio do mestre Zen, dá-me calafrios.
Diyeceğim ki, " Oğlan, fırçala şu dişlerini!
Vai ser, tipo, "Meu, vai lavar os dentes!"