Do tradutor Português
1,080,739 parallel translation
Beyninle bu kadar çok takılmayı bırakman gerek.
Devia afastar-te um pouco do teu cérebro.
Onların buharlı duşlarında hissettiğimden daha mı iyi olur?
Melhor do que no chuveiro deles?
" Howard'lara taşınıyorum.
Vou ficar na casa do Howard.
Bebeğin hakkında böyle konuşma.
Isso não é maneira de falares do teu bebé.
Evet, Penny ve Leonard'ın Raj'ı yanlarına alması ve Stuart'ın Howard ve Bernadette ile yaşamasının ardından sosyal grubumuzda, ilişkisindeki boşlukları üçüncü bir kişi ile doldurma ihtiyacı duymayan tek çift biz kaldık.
A Penny e o Leonard ficaram com o Raj, o Stuart está a morar com o Howard e a Bernadette, e somos o único casal do nosso grupo que não precisa de preencher o vazio na relação com mais alguém de fora.
İşe gitmeden önce kahvaltı edeceğiz sanıyordum. Doğru ya.
Pensei que íamos tomar o pequeno almoço antes do trabalho.
Tabii ki vücudum yerine düşlerimin gıdıklanmasında bir sorun yok.
Que, ao contrário do meu corpo, é um bom lugar para cócegas.
Ama fizikle birleşince atımı hazırlayın, sefere çıkacağım havası oluyor.
Mas, quando se conecta à física, enche o depósito do Ford, Martha, vamos passear.
Karar verme mekanizması üzerine yaptığın sinirbilimsel deneyi düşünüyordum. Fark ettim ki eğer kuantum mekaniğindeki ölçüm sorunuyla ilişkilendirebilirsek bilincin Kopenhag Yorumu'ndaki rolünün aksini ispat edebiliriz.
Estava a pensar na tua experiência de neurociência do processo decisório e percebi que se o conectarmos com o problema de medição da Mecânica Quântica podemos refutar o papel da consciência na Interpretação de Copenhague.
Gökkuşağının yedide ikisini içmek gibiydi.
Foi como beber 33 % do arco-íris.
Valla burnundan akan sümük kadar beyninden iyi fikir aksa çok iyi durumda olurduk.
Ena, se boas ideias saíssem do teu cérebro como ranho sai do teu nariz, estaríamos óptimos.
Sihirbazlık dükkanı. Doctor Who kongresi. Ulusal Kemer İğnesi Koleksiyoncuları buluşması.
A loja de magia, a convenção do Doctor Who, o Encontro Nacional dos Coleccionadores de Fivelas.
Peki ya ilerleme kaydetmemizin nedeni kavga etmemizse?
E se as discussões são o motivo do nosso progresso?
Bak, "yakın bir zaman içinde" diyebilirdim ama demedim çünkü "yakın bir zamanda içinde", "yakında" sözcüğünden 3 kelime daha uzun.
Podia ter dito : "num futuro muito próximo", mas não disse, porque tem três palavras a mais do que "brevemente."
Merkez eksenindeki santrifüj için dönme hızı saniyede dört devir olmalı.
A taxa de rotação centrífuga do eixo central tem de ser 4 RPM / S.
- Geri dönmeden önce ofisten gelen e-postaları okuyorum.
Estou só a rever e-mails do escritório antes de voltar.
Ve dürüst olmak gerekirse, rulo köfteni pek beğenmiyorum.
E para ser honesto, não sou muito fã do teu rolo de carne.
Bilmiyorum, işten eve geldik ve seni burada bulduk.
Não sei, viemos do trabalho e encontramos-te.
İşten eve mi geldiniz?
Do trabalho? Que horas são?
Büyütecek ne mi var? Hava kuvvetleri projesi ile alakalı gizli bilgilerle doluydu!
Tem informações confidenciais do projecto da Força Aérea!
Özel retrospektifimize hoş geldiniz. Bayraklarla Eğlence'nin geçmiş tarihine bir bakış atacağımız bu bölümün adı...
Bem-vindos a uma retrospectiva especial, onde vamos ver a história do "Diversão com Bandeiras"
Ne söylediğini de hatırladın mı?
- Lembras-te do que disseste?
Şimdi sözü siz izleyicilerimize bırakıyoruz. Bizi arayın ve en sevdiğiniz Bayraklarla Eğlence anılarınızı bizimle paylaşın.
E agora vamos até vocês, espectadores, para nos contarem e partilharem o vosso momento favorito do "Diversão com Bandeiras".
Günlük çocuk bakımının web sitesindeyim.
- É o site do infantário.
Ofisime iki dakikalık uzaklıkta.
A dois minutos do meu trabalho.
Peki ya orada çalışanları bizden daha çok severse?
E se ela gostar mais dos educadores do que de nós?
Zaten sabun köpüğünü bile bizden daha çok seviyor.
Ela já gosta mais de bolhas de sabão mais do que nós.
Çocuğum yerine kariyerimi seçiyorum.
Escolho a minha carreira, em vez do meu bebé.
Ondan daha genç ve çok daha çekici.
Ela é mais jovem e bem mais atraente do que ele.
Howard'ın annesi sabah akşam yanındaydı. Bak şimdi dünya çapında bir ana kuzusu oldu.
A mãe do Howard ficou perto dele o tempo todo e ele é o maior filhinho da mamã do mundo.
Senin büyütüldüğün gibi olmasın. Kızımız biraz daha bağımsız yetişsin.
Seria bom criar a Halley para ser mais independente do que tu.
Kusura bakma Bert ama seninle paran için birlikte olmasından rahatsız olmuyor musun?
Bert, não achas que ela só está contigo por causa do teu dinheiro? Espero que sim.
Sonra paradan vazgeçtim ve bir baktım ki yalnızım. Arkadaşlarımın evinde yaşıyorum. Galiba şimdi başka biri konuşsa daha iyi olacak.
E desisti do dinheiro, agora estou solteiro, morando com amigos e alguém devia falar agora.
Bil bakalım günlük bakımdan eve kim gelmiş?
Adivinha quem voltou do infantário?
Tabii başka biri çocuğunun ayağının tabanına X işareti koymadıysa.
A menos que mais alguém tenha colocado um "X" no pé do filho.
Bil bakalım akvaryumdan eve kim gelmiş?
Adivinha quem voltou do aquário?
Bert'in parası bir gün bitebilir. Ama ben sonsuza dek yalvarabilirim.
O dinheiro do Bert acabará, mas eu posso suplicar até ao fim dos tempos.
Hepsi dahil. Ayrıca benden kısa.
Tudo isso e ele ainda é mais baixo do que eu.
Kan grubumuz aynı.
Somos do mesmo tipo sanguíneo.
Bayrakların Arkasının Arkasında :
Atrás do Por trás das Bandeiras :
Telefonuma yeni OS güncellemesini indirdim ve herkese yanlışlıkla öpücük suratı atmayı bırakmam bir haftamı aldı.
Fiz download do novo SO do meu telemóvel e demorou uma semana para parar de mandar beijinhos sem querer para toda a gente.
Ayrıca nişanlısı da orada olacak, o yüzden eğer sohbet tıkanırsa, onların düğününden bahsedebiliriz.
A noiva dele vai estar lá, portanto, se não tivermos assunto, falamos do casamento deles.
Hadi ama, koca bir uçak yolculuğu boyunca Deadpool 2'nin fragmanı hakkında konuşmanı dinledim.
Vá lá, passei uma viagem toda de avião contigo a falar do trailer de Deadpool 2.
Çok gizli bir devlet projesinde çalışmak...
Estás a trabalhar num projecto secreto do Governo?
Evet, yalan söylemek işimin en sevdiğim kısmı değil.
Mentir não é a minha parte favorita do trabalho.
Aynı Leonard'dan bahsediyoruz, değil mi?
Estamos a falar do mesmo Leonard, certo?
- Leonard'dan daha çekici birisi.
Bem, ele é mais atraente do que o Leonard.
- Hokkabazlığın da saçmalık olduğunu söylemiştin.
- Disseste o mesmo do malabarismo. - Porque é verdade.
Bundan ne şimdi ne de seksten sonra hoşlanıyorum.
Não gosto disso depois do sexo e não gosto agora.
Bu makale, Nobel Ödüllü bir keşif yapmak için sınır yaşının 40 olduğunu söylüyor.
Este artigo diz que a idade do auge para fazer uma descoberta digna de prémio Nobel é 40.
İlk olarak, sesi böyle değil. O Güney Carolina'lı.
Primeiro, ela não fala assim, ela é da Carolina do Sul.