English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ D ] / Dogru

Dogru tradutor Português

154,005 parallel translation
Doğru adamı seçersin. Sonra onu kendi yolundan çekersin ki insanlar onu görebilsin.
Escolhe-se o homem certo e faz-se com que ele saia do seu caminho para as pessoas o verem.
Ben doğru adamım.
Sou o homem certo.
Doğru yoldayız. Yerleştirme kurulu, kumar komisyonu...
Comissão de localização, comissão de jogos.
Bana doğru soruları soran bir adamdı.
Um tipo a fazer-me as perguntas certas.
Doğru idare edilirse adını yıllarca taşıyıp Camegie ve Vanderbilt'in yanına koyacak. Sonuçtan doğan bir yaratı.
Se for bem gerida, vai colocar o seu nome benevolente ao lado de Carnegie, Vanderbilt...
Dolar Bill doğru söylüyormuş. Temiz görünüyor.
O Dollar Bill está a dizer a verdade.
Belki doğru gelecek, belki de yanlış ama bunu anlamak için balıklama atlaman gerek.
Ou vais sentir-te bem ou não... mas... tens de avançar para descobrir.
Doğru mu bu?
É verdade?
Bu hikayeyi sana anlatayım, sen de bana anlat. Doğruysa tabii. Doğru da.
Conto-ta a ti, tu contas-me a mim, se for verdade, é claro, e é.
Seni doğru tarafta tutmama izin ver.
Deixa-me ajudar-te a fazer o correto.
Ira söylüyorsa doğru olacağını biliyordum.
Se o Ira disse, sabia que sim...
Buna inanmakta güçlük çekiyorum. Elimdeki nakit birkaç emlak anlaşmasına gitti ve şu an mülk satmak için doğru zaman değil.
Os meus fundos disponíveis estão presos em imóveis no momento e não está na hora de vender.
Doğru ya.
Merda!
Doğru. İyi bir noktaya değindin.
Certo, bem visto...
Hızlı bir atış geldi ve sopayı geriye doğru savurdum. Sola doğru.
Numa bola rápida, puxei o braço atrás, sou canhoto...
- Bu doğru değil.
Não é verdade.
- Bana doğru geliyor ama.
Parece verdade.
Axe Capital'da adalet ve doğru-yanlış anlayışına ters düşen bir şey görüyor musun?
Existe algo na Axe Capital que ofenda a sua integridade, o certo e o errado?
Hangisini soruyorsun? Adaleti mi, doğru ve yanlışı mı?
Integridade ou certo ou errado?
- Doğru.
Isso mesmo.
Polonya'da o vahşi köpekler yüzünden doğru dürüst dışarı çıkamıyorsunuz.
Sabem, na Polónia, não podem ir à rua devido aos cães selvagens.
Biliyorum ama tatlı barına doğru giden başka bir tane daha olabilir diye düşündüm.
Eu sei, mas pensei que tinha ouvido uma antes dessa que parecia ir a caminho do bar de sobremesas.
Doğru söylüyor.
Ela tem razão.
İşte bu doğru.
Isso é verdade.
Bu doğru.
Pois é, voltei.
Evet, doğru. Ama ciddiyim.
Sim, é verdade, mas é sincero.
Bu doğru, öyleydi.
É verdade, estava mesmo.
- Doğru. - Evet, doğru. Bir iki inatçı Kongre üyesi yüzünden bu iş aylarca gecikebilir.
Se um ou dois destes membros do Congresso muito teimosos decidirem empatar isto, pode levar meses.
Sağ elini ensemden saçımın arasına sokup saçımı çekerdi. Saçımı ve başımı geriye doğru...
Ele segurava a minha nuca com a mão direita, enfiava-a no meu cabelo e puxava o meu cabelo e a minha cabeça para trás.
Meclis'in doğru olanı yapmasını umalım.
Esperemos que a Câmara dos Representantes faça o correto.
Hayır, inan ki doğru bu!
Não, acredita-me, é verdade.
- O hâlde doğru söylediğine inanıyorsun.
Então acreditas que ele está a dizer a verdade?
- Doğru Lordum. 200 ya da daha fazla adam gördük.
É verdade, Lord. 200 ou mais. Nós vimos.
Şimdi doğru bir zaman.
Esta é a altura certa.
Onu mezarından kalkarken gördüğünde hepsinin doğru olduğunu anlayacaksın.
Vê-o a levantar-se da cova e vais ver que é tudo verdade.
Bjorn'un Sigefrid ve Erik kardeşler hakkında söyledikleri doğru mu?
Os irmãos Sigefrid e Erik, é verdade o que Bjorn diz?
- Adam doğru söylüyor.
O que os homens dizem é verdade.
- Doğru ama.
- É verdade.
- Çok doğru.
- Exatamente.
- İkisi de doğru değil.
Nenhuma dessas coisas é verdade. Impossível.
Sadık ve cesur görünen, yavaş yavaş ruhumu yiyen yanlış ve doğru olduklarına inandıklarımı gölgeleyen bu savaşçıyı bana sunuyorsa?
A oferecer-me este... guerreiro, este homem, aparentemente leal e corajoso, que... pouco a pouco, está a consumir a minha alma e a turvar aquilo que acredito estar certo e errado?
Bize tuzak kurmuşlarsa içine doğru ilerlemeliyiz.
Sim, claro. Se é uma armadilha, devemos ir mesmo ao encontro dela.
Murphy dedi ki eskiden burada çalışıyormuşsun. Doğru mu bu?
O Murphy disse que trabalhaste aqui.
Bu kadar. Doğru açıyı bul.
Isso mesmo, apela aos meus sentimentos.
Doğru kararı vereceksin.
Vais tomar a decisão certa.
Batan güneşe doğru yürü, bulursun.
Caminha em direção ao pôr-do-sol e vais descobrir.
- Zengin züppelere para harcıyorsun! - Bazen doğru, evet ama başarı yetenek gerektirir.
Às vezes, isso é verdade, sim mas... o sucesso requer talento.
Doğru adama geldiniz.
Falam com a pessoa certa.
Doğru olanı yaptın. Hâlâ hayatta olmamın tek sebebi sensin.
Fizeste o correcto, só estou viva graças a ti.
Geri çekilme. Haftalardır doğru dürüst yemek yemedim.
Não te contenhas, há semanas que não como uma refeição decente.
Doğru bu!
É verdade.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]