Düşündüm ki tradutor Português
3,202 parallel translation
Aşağıdaki mağazaya gittim ve düşündüm ki, artık ayrı ayrı olacaklarından kendilerine özel kıyafetlere ihtiyaçları olacak.
Estive numa loja lá em baixo, e calculei que como agora vão ser duas, cada uma vai precisar da sua roupa.
Düşündüm ki Luke'un bir sorusu olma ihtimaline karşı evde mi kalsam?
Penso, estou... que talvez deva ficar aqui, no caso de o Luke ter dúvidas.
Düşündüm ki, hazır o da yokken bir şeyler- -
Pensei em tentar enquanto ele estava fora e assim posso evitar...
Düşündüm ki, eğer LSD denersem belki, bilirsiniz, renkler, şekiller.
Achei que se experimentasse LSD, eu podia... Sabe, cores, formas.
Maddi sorunlarım var, ve... düşündüm ki eğer hesaplarımızı birleştirirsek... oh.
Estou a ter alguns problemas financeiros e... Acho que pensei que se juntássemos os nossos recursos que...
Düşündüm ki, Belki de birbirimizden habersiz yaparsak, Daha iyi olur.
Achei que talvez fosse melhor se aparecêssemos de surpresa.
"Aslında sesler bir şehir veya kasabaya benziyordu." Ve düşündüm ki, "Bekle, bunu atlasta bir kontrol edeyim."
E pensei, "espera, deixa ver no atlas".
Düşündüm ki...
Pensei...
Gelmeyince, düşündüm ki benimle görüşmekten vazgeçti diye düşündüm.
Quando ela não apareceu, eu só... Pensei que ela tinha mudado de ideias.
Hormonlarının azdığını söyledin, ben de düşündüm ki- -
Bem, disseste que era hormonal, - Então pensei...
Senin olduğum için, düşündüm ki...
Pensei que, como sou teu, e tal...
Düşündüm ki...
- Pensei...
Dışarıda beyaz bir tavşan var ve çok garip kızın tekini yakalamış, kız kendinde değil ve ben de düşündüm ki...
Está ali fora um coelho branco e ele é mesmo esquisito... ele tem uma miúda e ela está inconsciente e sinto que talvez
Düşündüm ki eğer kız, bizim ufaklığı birini öldürürken görürse belki o kadar da ezik olmadığını görmüş olur. Baksana şuna.
Acho que se ela o ver a bater num tipo até à morte, talvez ela não o ache mais assim tão maricas.
Düşündüm ki... belki sen de bana katılabilirsin.
Aparece em casa do nada, e não me conta o que aconteceu.
Düşündüm ki, evet sonunda kendimi gösterebileceğim bir yer buldum.
Pensei : "Sim finalmente encontrei um lugar onde estaria exposto".
Ama sonra düşündüm ki...
Mas então pensei...
Onun çektiği hastalığı benim teyzem de çekti düşündüm ki -
Ela morreu de cancro, e eu tive uma tia...
- Bak... - Düşündüm ki...
- Ouve...
Ben düşündüm ki...
- Imaginei que...
Eski şakalarımın hatırlatılması hoşuma gidiyor. Bu bir iş görüşmesi olduğu için düşündüm ki- -
Bem, só achei que, como era uma reunião de negócios...
Burada bir ilkokul açmak için cömert bir bağış aldığım için arıyorum. Düşündüm ki hâlâ ilgileniyorsan projenin başına geçebilirsin.
Estou a ligar porque recebi uma grande doação, para construir uma escola e pensei que, se ainda estivesses interessado, poderias liderar o projeto.
Düşündüm ki kanepemde uyumana izin verdim diye seni bağışladığımı mı düşündün?
Pensei que... Que por te ter deixado dormir aqui, estavas perdoado?
Bir kez daha düşündüm ki Culperlar casus olarak yaşamaya devam ediyorsa...
Mais uma vez, Eu caí sob o feitiço de que, se os Culpers eram espiões...
Düşündüm ki...
Pensei que...
Düşündüm ki bu sefer seni bundan koruyabilirim.
Pensei que te podia proteger desta vez.
- Lütfen düşündüm ki Eğer manastırdan ayrılırsam asılırım.
Se deixar o convento, serei enforcada.
Sonra düşündüm ki "Tanrım, bunu yapamayacağım."
E depois pensei "Meu Deus, não sou capaz de fazer isto."
Ve sonra düşündüm ki "kimse ne olduğunu bilmek zorunda değil çünkü ne olduğunu ben bile bilmiyorum,"
E depois pensei "Ninguém tem de saber o que aconteceu porque nem eu sei o que aconteceu,"
ve sonra düşündüm ki "Ben bileceğim,"
e depois pensei "Eu saberei,"
ve sonra düşündüm ki "Tanrım, bütün bu düşüncelerimden başım ağrıdı"!
e depois pensei "Meu Deus, dói-me a cabeça de tanto pensar!"
Ve düşündüm ki, "Ah, işte bu ona öğretir."
"Assim aprende."
Geçenlerde, giysilerinin sana olmuyor diye şikâyet ediyordun ve kendini kötü hissediyordun bu yüzden düşündüm ki...
Estavas a reclamar, hoje de manhã... sobre como as tuas roupas não te estão a servir e não te sentias bem contigo, por isso pensei que... Sabes...
Düşündüm ki bir araba kiralarız ve doğu sahilinde turlarız.
Pensei alugar um carro, e conduzir pela costa.
- Düşündüm ki bana benziyor.
Achei que eras como eu.
Bir süre sonra, düşündüm ki, madem insanlar kötü biri olduğumu düşünüyor ne diye onlara kötü birisi olmadığıma inandırmaya çalışayım ki?
Se as pessoas continuam a pensar que sou esse tipo mau, porque continuo a tentar convencê-los de que não sou?
Daha önce böyle bir hata yapmamıştım sonra da düşündüm ki -
Nunca fiz um erro destes. E pensei que precisava...
Bunun iyi bir fikir olduğunu neden düşündüm ki?
Porque achei que o dia de hoje seria uma boa ideia?
Evet ama ondan hiç bahsetmemiştin. Ben de düşündüm ki ya ölmüştür ya da... 15 yıldır konuşmuyoruz.
Sim, mas nunca a mencionaste, por isso apenas presumi que ela... sabes, que tinha falecido ou que tu...
Ben de düşündüm ki, onu buraya getireyim ve siz kızlar, sihrinizı yapın.
Então pensei em traze-lo aqui, e deixar que vocês façam a vossa magia.
Düşündüm ki, eğer onu dışarı çıkarabilirsem...
Pensei que se pudesse tirá-la de lá.
- Düşündüm ki, her şeye...
Eu só pensei que, já que nós...
Sanırım sokaklarda hayvan gibi yaşayan bir insan olduğundan yardım etmek istersiniz diye düşündüm, ama şimdi görüyorum ki umurunuzda bile değil!
Pensei que por ser uma pessoa que vive na rua como um animal, o quisessem ajudar, mas vejo agora que não têm interesse!
Seni zorlamak istemem ama... Neden olmasın ki diye düşündüm.
Não quero forçar-te, mas pensei, por que não?
Düşündüm ki, "Pekâlâ, belki de benim."
"Bem, se calhar sou eu."
Meera bil ki ; Ordudayken her gün düşündüm, neden beni hayatta tutuyor?
Você sabe, Meera, todos os dias no exército eu comecei a pensar, por que é que Ele me mantém vivo?
Bilemiyorum, senin yanındayken neşeli bir hâl alması... Ben de düşündüm ki...
Pensei que...
Sadece... Berta kafa yapıcı çikolatalı keklerden pişirmiş ve ben de düşündüm de eğer ki bundan yersek, biraz olsun rahatlayabiliriz.
É que a Berta fez uns bolinhos de erva e pensei que, se comêssemos um, podíamos descontrair um bocado.
Evet sadece bir saatimiz var, yani- -ve düşündüm ki seni bulursam birlikte
E só temos uma hora para lá chegar, por isso...
- Evet, düşündüm ki- -
- Sim, acho que entendi...
Bak, gerçek şu ki gittikten sonra satmayı düşündüm ama satamam.
Olha, a verdade é que, pensei em vendê-lo logo após ele se ter ido embora, mas não posso.