Düşünmüştüm ki tradutor Português
501 parallel translation
Tanrım, düşünmüştüm ki...
Meu Deus, só pensei...
- Beni öptüğünde düşünmüştüm ki...
Quando me beijaste, pensei...
O yüzden ben de düşünmüştüm ki... Çok tatlısın.
eu pensei que nós pudemos... você é muito doce.
- Sadece düşünmüştüm ki...
- É que pensei...
Düşünmüştüm ki...
Estava pensando se...
Hayır efendim, fakat düşünmüştüm ki...
Não, senhor, mas achei que fosse...
Ben düşünmüştüm ki...
Pensei que você...
Ben düşünmüştüm ki...
- Pensava que...
Sadece düşünmüştüm ki -
Eu apenas...
Bu nedenle düşünmüştüm ki...
Por isso pensei...
Düşünmüştüm ki... belki bundan sonra isteyeceği şeyi elde edebilirdi.
Só achei que... talvez a próxima coisa que ele quisesse, deveria conseguir.
Düşünmüştüm ki...
- Peço-lhe desculpa.
Ve düşünmüştüm ki sen bir şeyler olacaktın.
E eu que pensei que ias ser alguém!
Daha erken ama ben düşünmüştüm ki belki de...
É cedo, mas pensei que podia estar...
Hem süvariler kasabaya varmak üzere hem de o Yanki hızlı silah çekiyor... - Ama düşünmüştüm ki -
Com a cavalaria a chegar à vila, e esse yankee tão rápido a sacar...
Ben düşünmüştüm ki... askerlik hakkında neler hissettiğini bildiğimden ve Po-Han'ı eğittiğin...
Sabendo o que sentes pelos militares, e o que ensinaste ao Po-han...
Düşünmüştüm ki bu mahkeme adaleti istiyor...
- Pensei que a justiça interessasse.
- Düşünmüştüm ki siz...
- Pensei que viesse para...
- Özür dilerim, düşünmüştüm ki...
- Lamento. Pensei...
Düşünmüştüm ki, açtıklarında ben...
Acredito que se estivesse com o rosto descoberto, poderia...
Düşünmüştüm ki...
Presumi...
Sadece düşünmüştüm ki... Şey, henüz senden söz etmedik.
Estava só a pensar que ainda não tínhamos falado a seu respeito.
Düşünmüştüm ki...
- Pensei que...
Ama ben düşünmüştüm ki...
Eu pensei que vocês estavam...
Düşünmüştüm ki 2 yarım gece...
Então eu pensei que... Duas meias noites e...
Fakat düşünmüştüm ki...
- Mas pensei que...
- Düşünmüştüm ki...
- Pensei que já estávamos.
Üzgünüm, ben düşünmüştüm ki ben... Nancy, benim, Harry.
Nancy, sou eu, o Harry.
Ama ben düşünmüştüm ki... Kongstrup ve ben burada mutlu olduğundan çok emindik.
Pensava Kongstrup e eu pensava-mos que eras feliz aqui.
- Düşünmüştüm ki...
- Só pensei que...
Düşünmüştüm ki... Korkuyordum...
Pensava que temia que fosses o...
Düşünmüştüm ki...
Pensei...
Ben düşünmüştüm ki...
Mas eu pensei...
- Ama ben düşünmüştüm ki...
- Mas pensei que...
Düşünmüştüm ki...
- Só queria...
Biliyorsun, ben düşünmüştüm ki biz birbirimize....
Pensei que fossemos, sabes...
Düşünmüştüm ki önce kızları görürüz, sonra da top oynarız.
Achei que podíamos conhecer as garotas agora e jogar depois.
Düşünmüştüm ki... yani, onu benden daha uzun süredir tanıyorsunuz.
Mas... Já que você a conhece há tanto tempo...
- Ama ben düşünmüştüm ki...
- É, mas eu achava que eu... - Escuta.
Ben düşünmüştüm ki belki de gerçekleri anlatmak istersiniz.
Bom, achei que gostaria de esclarecer as coisas.
Ama ben düşünmüştüm ki seninle burada kalabilirim.
Mas eu pensei... Eu quero ficar aqui... contigo.
Fakat ben düşünmüştüm ki... Yüce Nagus olduktan sonra çok meşgul olacağın için, barın idaresini devralabilirim.
Mas pensei como vais estar tão ocupado a ser o Grande Nagus, que podia tomar conta do bar.
Ben de benimkini öyle düşünmüştüm. Şimdi biliyorum ki bunlar sadece bir kavgaymış.
Também eu pensei que o meu caso era assim, agora sei que era só uma questão.
Kendimi o Kansas'a giden sürünün başında düşünmüştüm. Ama erkeklerin hepsi arka arkaya beni arayıp burada kalmam ve kadınlarla çocuklara göz kulak olmam için yalvardıklarında vazifemi anladım. Biliyordum ki, önemli bir iş için aranmıştım.
Eu mesmo ia levar o gado até Kansas, mas quando me pediram para ficar... para cuidar das mulheres e das crianças, soube que fui chamado para uma tarefa mais importante.
Düşünmüştüm ki, sen...
Esperava que...
Şey, düşünmüştüm ki...
- Pensei que...
Ben düşünmüştüm ki...
Estava a pensar...
Hava o kadar güzel ki, deli herhalde diye düşünmüştüm.
Havia sol e eu pensei :
En iyi kış yünü bir tanem, vadinin diğer yakasında dokunur öylesine güzel, öylesine yumuşak olur ki anlatamam. Kızkardeşin için bir şal örmeyi düşünmüştüm...
A melhor lã, pequena, tecida ao longo do vale tão boa, tão macia pensei em tricotar um xale para a tua irmã.
Dün, yakasız Nehru ceketimle işe gittiğimde dibe vurduğumu düşünmüştüm fakat belli ki yanılmışım.
Achei que atingiria um novo nível, ao ir trabalhar com o casaco Nehru, mas, obviamente, estava enganado.
Tarih kitaplarında yer almak için tek şansımın bu olduğunu düşünmüştüm. Ama öyle görünüyor ki değilmiş.
Sempre pensei que isso seria a minha hipótese de entrar nos livros de história mas... agora vejo que não.