Bir adam var tradutor Português
5,227 parallel translation
Henry var, bir işim var, sevdiğim bir adam var.
Tenho o Henry, um emprego, um homem que amo.
Eğer Başkan olarak kalacağım hakkında en ufak bir umudum varsa ve bunun gömülü kalması gerek ise, o mezarı koruması için güvenebileceğim tek bir adam var.
Se ainda quiser continuar a ser Presidente, preciso que isso continue enterrado. Só confio num homem para fazer isso.
Burada garip bir adam var.
Há um homem estranho aqui. Kira?
Bana büyük miktarda borcu olan bir adam var.
Há um homem que me deve uma grande quantia de dinheiro.
Yalnızca gücü elinde tutan yaşlı bir adam var.
Só há homens agarrados ao poder.
Gil'in katilini arayan çok fena bir adam var.
Existe um tipo muito perigoso à procura de quem matou o Gil.
Dışarıda bir adam var.
- Há um homem lá fora!
Bir adam var Metas'tan. Bu sabah kiliseye geldi.
Houve um senhor dos "Metas", que foi à reitoria esta manhã, e exigiu que lhe desse 1000 dólares para cobrir...
Queens'de bir adam var, Alonso Creem.
Há este tipo em Queens, o Alonso Creem.
Böyle bir plan hazırlayarak benden kurtulmak isteyecek benden kurtularak sahte bir zaferle beni eve gönderecek kurnazlıkta tek bir adam var.
Só há uma pessoa suficientemente inteligente para engendrar um plano destes para se ver livre de mim. Para me mandar para casa num triunfo fraudulento.
Peki bu listedeki adamın bir adı var mı?
E esse homem tem nome?
Hükümetle özel işler yapan bir şirketteki gizli belgeleri yok eden bir adamımız var.
Temos um homem numa empresa que destrói documentos classificados. Principalmente firmas privadas que têm negócios com o Governo.
Bu demir gibi sert görünen adamın içinde ölçülemez bir keder taşıyan bir kalp var.
Debaixo dessa armadura de aço, bate um coração muito magoado.
Ama bir şey var, adam Danny'ye sigara uzatmış.
Mas olha só para isto... Ele ofereceu um cigarro ao Danny.
Ama peşinde olduğumuz bu adam, Berlin bir şekilde tüm bunların merkezinde o var, şu anki tek amacım onu bulmak.
Mas o homem que procuramos, Berlin, ele está no meio disto tudo, e o meu único objectivo é encontrá-lo.
İslamabad'daki adamın. Takım oyuncusu olmadığıyla ilgili bir namı var.
O seu homem em Islamabad, tem reputação de não trabalhar em equipa.
Gabe, bunu kabul ettirebilecek kadar önemli bir adamımız var mı orada?
Gabe, temos alguém valioso o suficiente para que aceitem?
Siz ve bu diğer adamı Sam Hess hakkında tartışırken gördüğünü iddia eden bir şahidimiz var.
- Temos uma testemunha que diz... Que o viu a falar com outro homem. Sobre o Sam Hess.
Adamın eşkali var. 1.78 boyunda, kahverengi saçlı alnında büyük bir yarası var.
Nós temos uma descrição. 1.80m, cabelo castanho, um grande hematoma na testa.
Başındaki adamın Tanrı'yı bulmadan önce epey bir uyuşturucu geçmişi var.
O tipo que gere aquilo tem uma longa história de antecedentes com drogas, antes de ter encontrado Deus.
Şansa bakın ki, biraz yavru kürküm var ve DNA kitleri olan bir adam tanıyorum.
Consegui pêlo dos cãezinhos e conheço um gajo que faz testes de DNA.
Şu adamın kafasında bir kuş var.
Aquele gajo tem um pássaro na cabeça.
Bir adam yerine üç adamın çok daha şansı var, fakat isteksiz bir şekilde riske girecekseniz, tek başıma giderim.
Três homens terão mais hipóteses que um, mas se não quiserem correr o risco, irei sozinho.
Ama senden güçlü olan bir sürü adam var.
Mas há homens mais fortes do que tu.
Dr. Larkin, ilk başta etik kurallarınızı ihlal ediyor diye benimle konuşmadınız buna saygım var ama size din adamı olarak sorayım bir de bana kasti olarak yalan söylemek o kuralın bir istisnası mı?
- Dr. Larkin, no início não queria falar comigo porque violava o seu código ético. Eu respeito isto. Mas, deixe-me perguntar-lhe, como um homem de fé, mentir-me deliberadamente é uma excepção a esse código?
Bu büyü dönüşümü kontrol ettiğinden dolayı dolunayda dönüşmeyen bir kurt adamın kanına ihtiyacım var.
Como este feitiço se destina a controlar a transformação, preciso do sangue de um lobo que não se transforma na lua cheia.
Kafein ve şekerlerle güçlendirdiğin bir avuç yirmili yaşlarında azgın adamın var.
Tem um monte de jovens de 20 anos a circular por aqui, a consumir cafeína e chocolate.
Bir kol dayama üzerinde kafasını vurdu Bir adam yolcu zaman O o var olduğunu söyledi.
Ele disse que ficou assim quando um passageiro bateu com a cabeça dele no braço da poltrona.
Bu adam bir isim var mı?
Esse tipo tem um nome?
Maskeli adamın almış olabileceği şey hakkında bir bilginiz var mı?
Sabe o que pode ter levado o homem mascarado?
Neyin var bilmiyorum ama âşık olduğum adamın içeride bir yerlerde olduğuna inanmalıyım.
Não sei o que se passa contigo, mas sei que o homem pelo qual me apaixonei ainda está ai dentro, algures.
Slade'in aynı onun gibi 20 adamı var ve onu durduracak bir yolumuz yok.
Slade Wilson tem vinte homens igual a ele e não temos maneira de o parar.
Pekala, kadında kartımız var, eğer bu adam bir daha ortaya çıkarsa bizi araması gerektiğini biliyor.
Certo, muito bem, ela tem o nosso cartão, e sabe que nos deve ligar, se ele voltar a aparecer.
Yani, bir adamı öldürmeyi sahnelemekten daha kolay yollar var. Evet.
Quer dizer, há outras formas de encenar um homicídio, que são mais fáceis.
Başka bir yerden adam bulmak için ne zamanımız ne de kaynağımız var.
Não temos tempo ou recursos para recrutar de outro lugar.
Adamın bir ismi var.
Este homem tem um nome.
Bu adamda mükemmel bir kum torbası yüzü var, adamım.
Aquele tipo tem mesmo cara de saco de boxe, meu.
Çölün derinlerinde senin gibi düşünen bir çok adamın yattığı çukurlar var.
Há buracos no deserto cheios de homens que pensam como tu.
Adamın kendine ait bir laboratuvarı bile var.
Trata do processamento no seu próprio laboratório.
Bak, adam çok titiz ve bana karşı özel bir ilgisi var.
Vou ficar. Olha, ele é meticuloso, e tem interesse em mim.
Benim gibi basit bir adamın senin gibi bir kızla böyle bir yerde ne işi var acaba?
Como é que um homem, simples como eu, fica com uma miúda como tu num lugar destes.
ISA'nın uçakta bir adamı var, Indigo 6 Alfa.
A ISA tem um agente no voo, Índigo... Seis-Alfa.
- Fazla bir şey görmedim ama görünüşe bakılırsa yalnızca tavan penceresinin kalıntısı var, bir de adamın ekranının kalıntısı.
- É só uma primeira teoria, mas parece que só existem resíduos da clarabóia e da tela.
Ahbap, Ahbap! Sana çok büyük bir özür borcum var adamım.
Meu, devo-te desculpas.
İlginç bir ayrıntı var. Havaalanında kılıcı olan yaşlı bir adam tutuklanmış.
Detalhe curioso... um velho com uma espada foi preso no aeroporto.
Nicky Augustine'in ölümünde parmağı olan... -... federal bir kanun adamı olduğuna dair bir söylenti var.
Diz-se por aí que um agente federal participou na morte do Nicky Augustine.
Klipsli kravatı olan bir adam görüyorum elinde anahtar var...
Vejo um homem de gravata desesperado... um molho de chaves...
İçeride bir adamım var.
Eu tinha um informador.
Onu tanımıyorum. Ama bir kez daha söylüyorum, emrimde çalışan pek çok adam var.
Mas, tenho várias pessoas a trabalhar para mim.
Uzakdoğulu bir adam. Belki 1.70, siyah dikilmiş saçları var.
Asiático, talvez 1,70 m, cabelo preto espetado.
Performans arttırıcı ilaçlar kullanıyorsun ve testlere soktuğun bir adamın mı var?
Como se usasses anabolizantes e fosses apanhado?
bir adam vardı 32
bir adam 202
bir adamın 26
bir adam öldü 19
bir adam öldürdüm 17
vardı 193
varoş 16
vargas 68
vardır 53
varmış 24
bir adam 202
bir adamın 26
bir adam öldü 19
bir adam öldürdüm 17
vardı 193
varoş 16
vargas 68
vardır 53
varmış 24
var mı 248
var mısın 123
var ya 32
varsın 16
varım 207
var mısın yok musun 30
vardık 38
varsa 36
varenka 16
varşova 132
var mısın 123
var ya 32
varsın 16
varım 207
var mısın yok musun 30
vardık 38
varsa 36
varenka 16
varşova 132
var tabii 24
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19
varvara vasilyevna 23
bir ay sonra 33
bir anda 56
bir avukat 38
bir alman 26
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19
varvara vasilyevna 23
bir ay sonra 33
bir anda 56
bir avukat 38
bir alman 26
bir ara 40
bir ay 77
bir an 49
bir at 67
bir arkadaşım var 42
bir aptal 17
bir ay önce 34
bir araba 43
bir an önce 40
bir anlamda 46
bir ay 77
bir an 49
bir at 67
bir arkadaşım var 42
bir aptal 17
bir ay önce 34
bir araba 43
bir an önce 40
bir anlamda 46