English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ B ] / Bir adamın

Bir adamın tradutor Português

22,465 parallel translation
Onun eylemleri bir adamın ölümüyle sonuçlandı.
As ações dela causaram a morte de um homem.
Eğer bir adamın çıkmasına izin vermiyorlarsa bir kadının kaçışına izin vermelerini hayal etsene.
Se eles não podem deixar o homem fugir, imagina deixar escapar a mulher.
Çölde çok fazla görüp geçirmiş bir adamın gözleri var sizde.
Tem os olhos de um homem que já viu bastante deserto.
Bir adamın tek başına yapması gereken şeyler vardır.
Há algumas coisas que um homem tem de fazer sozinho.
Siyah bir adamla beyaz bir adamın ikili olması hep hoşuma gitmiştir.
Sempre gostei quando um negro se junta com um branco.
Bu ölü bir adamın endişeleneceği bir şey değil.
Isso não é coisa que interesse a um homem morto.
Sizin gibi bir zekâ, önemsiz bir adamın hayatından tatmin olmaz.
Uma mente como a vossa não se contentaria com a vida de um mero homem.
Bir adamın kolunu kırdın ve ona tavşan sesi çıkarttın.
Partiste o braço de um homem, fizeste-o gemer.
Bir adamın elini kullanalım...
Vamos usar a mão dum tipo...
Bir adamın elini kullanıp cenneti arayalım ve kararı sakallı, beyaz bir adama bırakalım.
Vamos usar a mão dum tipo para telefonar para o Céu e deixar um branco barbudo decidir.
Ölmek üzere olan bir adamın son isteğini yerine getir.
Conceda um último pedido ao homem que morre.
Keşke size inanabilsem, ama bir adamın en önemli görevi sevdiklerini korumaktır.
Gostava de poder acreditar em si, mas a única responsabilidade de um homem é proteger aqueles que ama.
Jen'le şehirde halletmemiz gereken ayak işleri vardı ve Ellen'i adamın biriyle bir restorana girerken gördük.
Eu e a Jen estávamos na cidade e vimos a Ellen entrar num restaurante com um homem.
Shephard'ın kim olduğunu bulmaya yakın bir adamımız vardı ama sonra her şey alt üst oldu.
Tínhamos um infiltrado lá dentro que estava quase a descobrir quem era o Shepherd, - mas depois tudo se desfez. - O que aconteceu?
Bu adamın Instagram'da bir milyon civarı takipçisi var.
Pensei que estávamos aqui para nos divertir.
En azından erkeklerin kadınlarla ilgili beklentileri gerçekçi dedi adam, bir komedi şarkısının ikinci dizesini okumaya hazırlanırken.
Pelo menos os homens têm expetativas realistas quanto às mulheres... Disse ele, criando sarcasticamente uma segunda estrofe numa canção cómica.
Sağlam bir hikayeyle adamımızın arkasında durmalıyız.
Temos de apoiar o nosso homem com uma boa história.
Adamın dikkatini bizden uzaklaştırmaya çalışıyor... -... ve şimdi dışarıda bir başına.
Está a tentar afastá-lo de nós, e agora anda por aí sozinha.
Oraya gittiği zaman adamın kendisine bir taslak verdiğini söyledi.
Mas ele disse que quando lá chegou, o tipo só entregou um esboço.
İş yerinde ne zaman ciddi bir adam olsa doğru insanla tanışmadığını düşünüyorsun.
Há sempre alguém no trabalho que pensa "ainda não conheceste a tal pessoa."
Sınırsız parasal kaynağınız, esnek bir ahlak pusulanız ve satılık olmayan bir sanat tutkunuz varsa, Turner sizin adamınız.
Se tiverem fundos ilimitados, uma orientação moral, e um certo encanto por arte que não esteja à venda, o Turner é o vosso homem.
Adamın bir fotoğrafının bile elinizde olmamasının bir nedeni var.
Mas há uma razão para não terem uma foto dele.
Altı ay önce bu adam büyük bir spor giyim markasının başkan yardımcısı oldu ve şimdi teftiş ediliyor.
6 meses depois, torna-se Vice Presidente de uma grande empresa de roupa desportiva, e agora está a ser reavaliado.
Çocukluğumdan beri saygı duyduğum adamın bir canavar olduğunu bilemeyeceğimi.
Não podia ter conhecido ninguém que fosse tal monstro desde que era um miúdo.
Yedinci adamın tam bir beyefendiymiş gibi görünüyor.
Parece que o sétimo era um cavalheiro.
Bugünse nefret ettiğin bir adamı kurtarma görevinde liderlik mi yapacaksın?
Hoje vais liderar a procura de um homem que odeias.
İyi bir adam ol ve yarın onu yanına alıp kazıda dolaştır.
Seja um bom rapaz e leve-a amanhã a dar uma volta.
Ama adamın Martinez'in sabit bir adresi varmış sonra Bogota'ya geri taşınmış.
Mas ele tinha uma morada na cidade até ao ano passado, quando se mudou para Bogotá.
Sonun kazıkta biter ve ölü bir adam olarak benim için çalışırsın.
Um. Vais para o espeto e trabalhas como um homem morto para mim.
Bakın, ben iyi bir adamım.
Olha, eu sou um tipo porreiro.
Koridorda, salgın maskesi takmış bir adam gördüm.
No corredor, vi um homem com uma espécie de máscara de médico da praga.
Aşağıda bir adamımız var, anladınız mı?
Temos um homem lá em baixo, percebem?
Bir gözün adamın üstünde olsun. Kafayı yemediğinden emin ol.
E vigiem o outro tipo, vejam se não se vai passar.
Ülkedeki birkaç adamın ormanda silahlarla koşup askercilik oynadığı bir şey değil mi o?
Não são rapazes do campo a andar por aí no bosque a fingirem ser soldados?
- Adamın verdiği bir isim olabilir.
Provavelmente deve ser o nome que ele lhe deu.
Bir zamanların sevilen Power'ı, Cobalt Knight 1967 depreminden sonra pelerinini asıp bir kanun adamı olmaya karar verince herkesi şok etmişti.
Antes um Power adorado ele proprio, o Cavaleiro Cobalto chocou o mundo, quando pendurou a sua capa após o terramoto de 1967 para se tornar um legislador.
Sıradan bir iş adamısın, huh? Evet.
É um autêntico homem de negócios?
Bu adamın arazisinde mumyalanmış kol var. Bir de bu.
O tipo tinha um braço mumificado e isto.
Pekâlâ Koca Kafa. Hatasını kabul edip böyle bir özür hediyesi almak cesur adam işidir. Hata yaptığını resmi olarak doğruladın.
Bem, Cabeçudo... é preciso ser corajoso para admitir um erro e com este pedido de desculpas, corrigiste o que estava mal.
Eğer ödemezsen yolda minik şovumuzu oynamaya başlayacağız. Bakarsın bölge savcısı adında bir adam rol alır.
Senão pomos o nosso espetáculo na estrada, talvez atuar para alguém chamado "Promotoria".
Mantıklı... insanların değerli bir şey sakladığını düşünmesini istemiyorsan dışarı adam koymazsın.
Faz sentido, se não queres que pensem que há alguma coisa valiosa, não coloques bandidos.
Bu arada sokağın aşağısında evsiz bir adam var.
Havia um sem abrigo acampado no quarteirão.
Gerçek şu ki, genç bir adam öldürüldü ve ben bunu yapan şerefsizi yakalarken politikanın önüme çıkamsını istemiyorum.
Um rapaz foi assassinado. Não quero que a política atrapalhe a captura do sacana que fez isto.
Yüceliği kusurlarını aşan bir adam buldum.
Encontrei um homem cuja grandiosidade excede as suas falhas.
En zor tarafı da, yani bir kanun adamının bakış açısından o yaşlı adam.
E a parte pior de tudo isto numa perspetiva da aplicação da lei foi o idoso.
Oyuncak tabancalı bir yığın mağara adamı tarafından kovalandı ve dipsiz bir bok çukuruna düştü.
Foi perseguida por um bando de selvagens com armas de brincar, e caiu num poço de merda sem fundo.
Belki erkek arkadaşın sandığın gibi bir adam değildir.
Talvez este namorado não seja o homem que pensavas que era.
Ve çok basit bir adam, gezegenler arası uyuşturucu kaçakçılığının karmaşık dünyasına girdi.
Portanto, um simples homem entrou no complicado mundo interplanetário... de tráfico de droga.
- Önceden fark etmediğim şey şuydu ki ne kadar kendini adamış biri olduğunu göstermek için baban ve kameran hakkında anlattığın bir hikayeden bahsetti.
E, no caso de eu não saber, ela mencionou uma história que lhe contaste sobre a tua máquina fotográfica, o teu pai, para me mostrar quão comprometido estás.
Sormadan edemeyeceğim, bu bedenin altında küçük yeşil bir adam mısın?
Tenho que perguntar, debaixo de tudo isso, você é um pequeno homem verde?
Bekle bakalım trooper. Senatonun bir temsilcisi olarak bu adamın ne yaptığını bilmek istiyorum.
Espere, Trooper, como representante do Senado, exijo saber o que é que esse homem fez.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]