Kanıt yok tradutor Português
2,239 parallel translation
Yangının kasıtlı çıkarıldığına dair bir kanıt yok.
Não há provas de ter sido intencional.
- Salem'de cadı olduğuna dair somut bir kanıt yok. - Andie gazetecidir.
- Pois, mas não havia provas concretas de que existissem bruxas em Salem.
Hiç kanıt yok.
Não têm provas.
Sana ödeme yapıldığına dair kanıt yok.
Não existem provas que aceitaste algum suborno.
Onları senin sızdırdığına dair kanıt yok.
Não podem provar que as tenhas vendido.
Hiçbir iz, hiçbir kanıt yok.
Não há pistas, não há provas.
Bir şey yaptığıma dair hiçbir kanıt yok.
Não há provas de que eu tenha feito alguma coisa.
Fotoğrafik kanıt yok, şahit yok
Não tens provas fotográficas. Nem testemunhas.
Elimizde kanıt yok.
Não temos provas.
Bak, bacanağımın elinde hiç kanıt yok.
O meu cunhado não tem provas concretas.
Şiddet uygulamak için evine geldiğini gösteren bir kanıt yok.
Não há nada que sugira que ele estava lá para cometer alguma violência.
Kanıt yok.
Não há provas.
Bir kanıt yok.
Não existem provas.
- Katilin girip çıktığı yer olabilir, - ama hiç biyolojik kanıt yok.
Pode ter sido o ponto de entrada e saída do assassino, mas não havia vestígios biológicos.
Bunu kanıtlamak için elinde hiçbir kanıt yok, George.
Não tem provas disso, George.
Bir sorunu olduğuna dair ortada bir kanıt yok.
Não há provas de que ela tenha nada.
Ninja sincaplar tarafından kovalandığına dair de bir kanıt yok ama onlardan korkuyorsa erkek arkadaşı olarak daha iyi hissetmesini sağlayacak bir yol bulmak görevin.
Também não há de que ela esteja a ser perseguida por esquilos ninjas. Mas se ele tiver medo deles, no papel de namorado dela, a tua função é arranjar uma maneira de a ajudar a sentir-se melhor.
Elinizde kanıt yok.
Vocês não têm nada.
Merkez sizin dosyalarınızın savunmasız olduğunu söyledi, ama hiçbir kanıt yok...
Os arquivos estavam vulneráveis, mas não há provas...
Aksini gösteren herhangi bir kanıt yok.
Não há provas do contrário.
Arabaya bombayı senin koyduğunu biliyorum. Elimde kanıt yok ama olacak.
Sei que sabotou aquele carro, não tenho provas, mas terei.
Ama Camille'in, bu adamları tanıdığına dair hiçbir kanıt yok.
Mas não há nada que indique que a Camille sequer os conhecia.
Bu işin steroitlerle alakası olduğuna dair bir kanıtımız yok.
Não temos nenhuma prova que ele tinha alguma coisa a ver com os esteróides.
Bunun için kanıtınız yok.
- Você não tem provas.
Neel McCauley'i davaya bağlayan sağlam bir kanıtın yok.
Não tens evidências sólidas a ligar o Neel McCauley, a este crime.
Kanıtın yok, tamam mı?
Tu não tens provas, certo?
Yeterli kanıtımız yok mu?
Ainda não temos o suficiente?
Aksine dair bir kanıtımız yok.
Não tenho nada que prove o contrário.
tamam, Miss Weatherly şeytanın tohumu olabilir 1135 01 : 08 : 55,860 - - 01 : 08 : 57,327 ama kanıtınız olmadıkça sizi kovmaktan başka yapabileceğim bir şey yok resmi olarak daha kötü olamazdı
Bem, a Menina Weatherly pode ser a filha de Satanás, mas a não ser que tenhas provas, não me resta alternativa a não ser expulsar-te. Era impossível ficar pior do que isto.
Hiç kanıtınız yok ki.
Nem são provas.
Yok artık, yapmayın. Kanıt bu.
Não pode ser, por favor, é uma prova.
Kanıtınız yok.
Não tem provas.
Haklısınız ama bunun için hiçbir kanıtınız yok.
Mas você não tem provas disso.
Tıkanıklık yok.
Não há congestionamento.
Kanıtınız yok.
Não tens prova.
- Hiçbir kanıtın yok.
- Não tem provas disso.
Kayma, tıkanıklık, sıkışma falan yok.
Sem deslocamentos, obstruções ou retenções.
Şimdi... Kalan azıcık arazimden de çıkın. Çünkü ikimizde biliyoruz ki beni tutuklamak için hiçbir kanıtınız yok.
Agora, sai da pouca propriedade que me resta, porque sabemos que não têm nenhuma base para me prender.
Bir idam davasında kanıtı bilerek yok etmişsin.
Omitiu provas, num caso de pena de morte.
Size söyledim, kanıtınız yok.
Já lhe disse, não tem provas.
Ama annemin öldürülmesiyle ilgili sahip olduğumuz tek kanıt o alet çantasının içindeydi ve o artık yok.
Mas a única outra prova sobre a morte da mãe estava naquela caixa e agora desapareceu.
Ama kanıtın yok.
Mas não tem nenhuma prova.
Hayır, kanıtım yok.
Não tenho nenhuma prova.
Annemin öldürülmesiyle ilgili kanıtım yok.
Nenhuma prova da morte da minha mãe.
- Oğluma karşı kanıtınız yok.
Fez a minha semana.
Yangın, trajik bir kazaydı. Ve aksini gösteren bir kanıtın yok.
O incendio, foi um trágico acidente, e não têm provas de qualquer forma.
Elle tutulur bir kanıtım yok ama durum öyle görünüyor.
Não tenho provas concretas, mas é o que parece.
Ayrıca konuşsam bile elimde kanıt falan yok.
Além disso... eu não tenho qualquer prova.
Gerçek bir kanıt yok.
Nenhuma prova concreta.
- Bir şeyler olmalı. Kanıt falan yok.
Tem de haver alguma coisa.
Henüz bir kanıtımız yok.
Nós não temos provas.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73