English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ O ] / O kadar güzel ki

O kadar güzel ki tradutor Português

546 parallel translation
- O kadar güzel ki.
- É uma beleza.
Her şey o kadar güzel ki.
Tudo é tão maravilhoso.
O kadar güzel ki, yaşını bile unutturuyor.
É tão bela. Esquecemos quanto antiga ela é.
O kadar güzel ki.
É tão lindo.
O kadar güzel ki, sakalının bunu örtmesine izin vermez.
É tão vaidoso que não quer esconder a sua beleza.
- O kadar güzel ki...
Tão bonita...
Sersemim, komik ve iyi ve o kadar güzel ki, Bayan Amerika olmalı emekli
E espantosa e encantadora E tão bonita que posso derrotar a Miss América
Burası o kadar güzel ki.
Isto é tão bonito.
Hayat o kadar güzel ki.
A vida é tão formosa.
O kadar güzel ki.
Ele é tão lindo...
Benim sevgilim o kadar güzel ki...
Como se fosse esta noite a ultima vez.
Beni kendimden nefret ettirdi, keşke seni tanımasaydım fakat seninle birlikteyken o kadar güzel ki. Senden hiç ayrılmak istemiyorum.
Faz com que eu me odeie e deseje nunca te ter conhecido... mas depois quando estou contigo o sentimento é tão forte que nunca mais quero largar-te.
Hava o kadar güzel ki, deli herhalde diye düşünmüştüm.
Havia sol e eu pensei :
O kadar güzel ki bekleyemeyeceğim.
É tão bom. Não aguento esperar.
O kadar güzel ki, Acrisius onu bütün erkeklerden kıskandı ve kilit altında yaşattı.
Tão bela que Acrísio ficou ciumento e a escondia dos homens, atrás de portas de ferro.
Arlena tatlım, seni yeniden görmek o kadar güzel ki!
- Arlena querida, é uma alegria ver-te!
Burası o kadar güzel ki, huzur verici!
É tão bom estar aqui. Tão tranquilo.
- Ne diyeyim peki? O kadar güzel ki!
E ela é tão bonita...
Burası o kadar güzel ki.
Isto aqui é tão perfeito.
Ernest o kadar güzel hikayeler anlatıyor ki.
Ernest é um grande contador de histórias.
O kadar genç ve güzel ki.
É tão jovem e formosa.
Akşamın ilerleyen saatlerinde şehir, o kadar güzel olurdu ki.
Nessa mesma noite, a cidade estava muito elegante.
Şimdi oraya çık ve o kadar güzel ol ki, senden nefret edeyim.
Agora vai e sê tão formidável que me faças odiar-te.
Bu garip, harika, inanılmaz... ve o kadar güzel ki.
É estranho, fantástico, inacreditável, mas muito belo.
Bu, bugüne kadar ki en güzel gösteri... Bunu boş verin.
Nunca verão nada melhor do que isto aconteça o que acontecer.
Geçmişten bahsetmenin vakit kaybı olduğuna eminim keza şu an yaşanılanlar o kadar güzel olabilir ki insan harika bir gelecek beklentisi içine girebilir.
Estou certa que é desperdício de tempo falar sobre o passado... Quando o presente é tão bom que podemos antever um futuro ainda melhor.
O kadar güzel, o kadar harikaydı ki.
Era tão bonito. Tão maravilhoso
Bu kadar endişelenme artık ne de olsa yaşlı Langford'un kızı o kadar güzel ve tatlı ki yeni doğan güneş gibi.
Não me preocuparia muito com isso. Enquanto a filha do Langford... permanecer doce e bela não me preocuparia.
Perdenin öbür tarafında bizi duyabilecek bir abla olmadan, renkli ışıklar ile her şey o kadar güzel olacak ki!
Será tão bom quando pudermos voltar a ficar a sós sem nenhuma irmã a ouvir-nos por trás das cortinas.
O kadar güzel, o kadar başarılıydı ki.
Era tão bonita, muito trabalhadora!
Bu konular o kadar zor, ama o kadar da güzel ki bir insan bütün hayatını, onların içindeki şiiri ortaya çıkarmak için harcayabilir.
Há temas tão difíceis e, ao mesmo tempo, tão belos que vale a pena passar toda uma vida a tentar captar a poesia que se esconde dentro deles.
Ya da kısa bir türkü tutturacağım o kadar güzel ve o kadar kederli olacak ki, sizi ağlatacak.
Ou talvez vá cantar uma musiquinha... será tão bonita e soará tão triste, que você vai chorar.
O kadar güzel bir yemek yapmıştım ki.
Fiz um jantar agradável.
Bu Melisande... o kadar güzel, saçları o kadar uzun ve kıvırcıktı ki... kral ne zaman baksa... yere yuvarlanır ve ölürdü.
Essa Melissa... Era tão linda, e seu cabelo era tão longo e encaracolado... por isso, cada vez que ele olhava para ela... ele simplesmente caía e morria.
O kadar aşındım ki, atık güzel ve düzgünüm.
Estive triste muito tempo, agora sou bom e gentil.
Birden, her şey gözüme o kadar güzel gözüküyor ki...
De repente, tudo parece tão belo.
Oh, O kadar güzel bir suit ki, Sam.
É um belo traje, Sam.
O kadar güzel olmuş ki.
Está tão bonita.
Bağlantıları o kadar güzel ayırıyoruz ki,.. ... kraliçenin tüm atları ve kraliçenin tüm adamları bile onları bir araya getiremeyecek.
Quebrámos de tal modo a junção que nem os cavalos e homens da rainha te voltarão a recompor.
Ben de öyle sanıyordum ama o kadar güzel bir hoş geldin yaptınız ki muhtemelen, kalmanın daha iyi olacağına karar verdi.
Eu pensava que ele faria isso... mas você fez ele se sentir tão bem vindo... que provavelmente decidiu ficar aqui para sempre.
Ah, cesur yeni dünya, o kadar da güzel yaratıkları var ki.
Ai bravo novo mundo, que possui tais criaturas.
O kadar güzel gözleri var ki.
Tem uns olhos lindos.
Tezgâh öyle güzel kurulmuştu ki, profesör böylece çişimi son damlasına kadar yutabilmişti. Tam o anda, penisi zafer sarhoşluğu içinde... özsuyunu üzerime akıttı.
A coisa tinha sido organizada de forma a que o professor conseguisse engolir até à última gota do meu mijo ao mesmo tempo que o seu pénis, confuso pela vitória, chorasse sobre mim lágrimas de sangue.
Seninle o kadar güzel, o kadar yoğun bir hayat yaşadık ki. Çok şanslıyım. Artık bırakmalıyız.
Vivemos uma vida tão bela, tão intensa, tão felizarda mas agora tens de libertá-la.
- O kadar güzel oluyor ki.
- Estão fazendo tão bem.
Baharın getirdiği bu güzel şeyleri görmek beni o kadar keyiflendiriyor ki.
Dá-me muito prazer ver crescer coisas bonitas.
O kadar güzel ve huzurlu görünüyorsun ki... bir an öldüğünü sandım.
Você é tão linda e tranqüila... você até parece morta.
O kadar güzel görünüyorsun ki, taksimetreye bakamıyorum.
Estás tão bonita que mal consigo manter os olhos no taxímetro.
Anlamıyorum. O kadar güzel ve cazipsin ki.
Tu és tão bonita e encantadora.
O kadar güzel anlattınız ki filmi görmeme gerek kalmadı.
Descreveu-a tão bem que já não preciso de ir ver o filme.
Görünüşe göre, ortada çok büyük bir başarı vardır... tâ ki Dr. Henry Mayerson masumâne bir şekilde... hava durumundan söz edip güzel bir gün olduğu yorumunu yapana kadar.
O encontro parece ser... um estrondoso sucesso... quando o Dr. Henry Mayerson... comenta sobre o tempo... a dizer que o dia está belo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]