Olay şu ki tradutor Português
710 parallel translation
Evet. Olay şu ki, bir şey yapmamaya söz verdim.
Eu prometi não fazer nada.
Olay şu ki, Çaykovski yalıtılmış tek bir örnek değil.
A questão é que o Tchaikovsky não é um caso isolado.
Olay şu ki eğer onları kötü olarak tanımazsan, onlardan kurtulamazsın.
A questão é que se não os vês como vilões, não te podes livrar deles.
- Güzel. Olay şu ki...
Bem, a questão é que...
Olay şu ki Loretta, ülkedeki bütün küçük gece kulüplerinde şarkı söyleyebilirsin.
A coisa é, Loretta, podes cantar em todas as casas de espetáculo do país.
Olay şu ki... Sanırım başardım. Hemen geliyorum!
Diria que é... quase um "V" de vitória.
Olay şu ki, Anthony Solan'la ünlü biri arasında, çok özel bir bağlantı bulunuyor ; Gilbert Cole adındaki ünlü bir avukatla.
O que não se conhece é a relação muito especial que existe entre Anthony Solan e um conhecido advogado chamado Gilbert Cole.
Olay şu ki, KITT gitti ve bizim onu geri getirmemiz lâzım.
A realidade é que, o KITT desapareceu e nós temos de o ir buscar.
Olay şu ki kimse, böylesine eğlenceli olacağını söylemedi.
O facto é que ninguém disse que ia ser divertido.
- Olay şu ki, şu anda çok geç kaldım.
É que agora já estou atrasadíssima.
Olay şu ki... yani... eşim, pek çok yönden yaşadığım hayata pek uyan biri değil.
A minha mulher não foi na realidade feita para a vida que eu levo.
- Evet. Babu, olay şu ki... Ne olmuş, biliyor musun?
Bom, o que se passou foi que eu estive fora, durante umas semanas,
— Şey, olay şu ki...
- Bom, o que se passa...
Olay şu ki günümüzün modern dünyasında bu pek anlamlı değil.
Mas, no mundo moderno de hoje, isso não parece relevante.
Olay şu ki ; evdeki bütün değerli şeyler listedeydi.
Todas as coisas valiosas da casa estavam na lista.
Ama olay şu ki eğer birşeyler yapabilirsen kahraman olursun.
Já se sabe que quando se consegue és um herói.
Olay şu ki, müşterilerinin cinsel organlarını ısırıp koparmışlar.
aconteceué que tem arrancado com uma mordida as genitalias de seus clientes.
Olay şu ki, ben Mantle'ın dul eşine ; çocuğumun ismini Yedi koyacağıma dair söz verdim.
Sabem, é que prometi à viúva Mantle dar o nome Sete ao meu filho.
Olay şu ki insanlar bununla ilgili sorular sormak için buraya gelebilirler.
Acontece que as pessoas têm vindo fazer perguntas sobre o caso.
Ama olay şu ki, ben içine işledim.
Mas adivinha. Tens-me debaixo da tua pele.
Bak, olay şu ki, başaracaksın Lis. Ve ben sena destek olacağım.
A questão é que vais conseguir, e eu vou apoiar-te.
Olay şu ki...
É que...
Sen gerçekten çok iyisin ama... Olay şu ki ben... ben başkasını seviyorum...
Eu acho-te muito simpático e assim, mas...
Olay şu ki, geleceği görme olayına şaşırıp kalmış durumdayım.
A única vantagem é que fiquei com o poder de ver o futuro.
Olay şu ki, ben yetişkin bir adamım, ve bir göbek adını hak ediyorum.
A questão é que sou adulto e mereço um nome do meio.
Olay şu ki, değişimi yaparken bazı sorunlarla karşılaştık...
Tivemos problemas a substituir as bobinas...
- Evet, biliyorum. Olay şu ki işler şimdi bayağı bir karıştı. Senin işini bitirecekler.
Eu sei, só que... as coisas complicaram-se depois disso.
Olay şu ki, onu siz yok edemezsiniz.
Vocês não a conseguem banir.
Olay şu ki uzun bir süre önce ben de depresyona girmiştim bana çok destek olmuştu.
A cena era que, estive a passar por uma depressão há uns tempos atrás... e ela esteve sempre ali para me apoiar.
Olay şu ki, arkamdaki herif arkamda, arkamda... Bakma!
Isto é assim, aquele tipo atrás de mim, atrás de mim, atrás de mim... não olhes!
Ve olay şu ki, bana tekrar soracak.
E o problema é que ela vai voltar a perguntar-me.
Bakın, olay şu ki, sizlerle kontratımız var, tamam mı?
O principal é que vocês têm um contrato. Está bem?
Olay şu ki, bana şeytandan daha fazla borçlu değilsin.
O tema é que não é meu dono mais que o diabo o é.
Olay şu ki, bana daha önce geldi.
O que importa é que ela veio ter comigo antes e virá agora também.
- Asllında hayır. Olay şu ki, babam onun yerine geçmemi istıyor.
Não mas o problema é que o meu pai me pede que ocupe o lugar dele
Dinle, olay şu ki üs komutanlarımızdan biri, bir tür...
Aconteceu que... ... um dos nossos comandantes, teve uma espécie de...
Olay su ki adami tanimiyorsun.
O que interessa é que não conheces o tipo. Já percebemos.
Eğer şu tüfeği burnumdan çekmezsen bu olayı araştıracak olan mahkeme seni öyle bir çarpar ki, sonra tuvalet bekçisi üniforması bile giyebilirsen şanslı sayılırsın!
Se não guarda essa arma o julgamento deste caso será tão bombástico que terá sorte de usar a farda de empregado de casa de banho!
Olayı asıl tuhaflaştıran şu ki o ve diğerleri sürekli gözetim altındaydı.
O mais estranho é que, como todos os outros, ela estava sob constante supervisão.
Gerçek şu ki, o ben ayrıldıktan kısa bir süre sonra ölmüş. Garip bir zehirlenme olayı yüzünden kalbi daha fazla dayanamamış.
O facto de ele ter morrido assim que eu saí tem mais a ver com um coração fraco do que com veneno exótico.
Olay şu ki ;
Facto :
Pekala, özür dilerim. Gerçek şu ki olayın bu adamı sevmem ya da sevmememle hiç alakası yok.
A verdade é que não interessa nada que eu goste ou não dele.
Şu işe bak ki o talihsiz olay sırasında arabada Sherman McCoy'la birlikteymiş.
Ora acontece que era ela quem estava com o Sherman McCoy quando aquela coisa aconteceu.
Tüm bilmeniz gereken şu ki, bir kadın için... olay yakınlıktır : el ele tutuşmak, öpüşmek, konuşmak.
Só precisam de saber que, para uma mulher, gira tudo à volta da intimidade - dar as mãos, beijar, conversar.
Biliyorsun, şu Bontecou olayı um, görünüyor ki...
Esta história do Bontecou...
Bir de şey var. Olay şu ki. Ben şey çalışıyordum.
Sabes, pensei a noite toda em como dizer isto... porque não quero magoar-vos.
Geçen gün ki olayı unuttun mu? Gelip seninle konuşan şu genci.
Como no outro dia quando ele veio para te ver.
- Şu an biliyoruz ki SGC zaman genişlemesi denen olayı yaşıyor.
- Sabemos agora que o SGC está a passar por aquilo que se chama "dilação do tempo".
Eğer, Xena ve şu Valkyrie'ler hakkında bildiğin herşeyi bana anlatırsan Bahse girerim ki, olayı çözerim.
Se puder me dizer tudo o que sabe sobre Xena e as Valquirias aposto que poderei descobrir.
Şu ana kadar ki olay Ryan Dunne.
A grande figura até agora é o Ryan Dunne.
Ve olay su ki Mary, Bütün olay sana bağlı.
Mary, agora tudo depende de ti.