English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ O ] / Ona bir bak

Ona bir bak tradutor Português

1,053 parallel translation
Ona bir bakın, beyler.
Olhem-no.
Ona bir bakın, hayatında bir silahı bile ateşlediğine inanmazsınız.
Custava a crer que alguma vez tivesse disparado uma arma.
- Harry, lütfen ona bir bak.
- Harry, por favor. Olha para ela.
Ona bir bak!
Olhe para ele!
Ona bir bakın.
Olhem para ele.
Bugünse, ona bir bakın.
Olhem para ele agora.
Doğrudur, tatlı sözler genelde aldatıcıdırlar ama Efendimiz, ona bir bakın!
É verdade que as palavras doces por vezes nos enganam, mais olhai bem para ele.
Ona bir bak.
Olha para ele.
Demek istediğim ; ona bir bak.
Quer dizer, olha para ela!
En azından ona bir bak.
Pelo menos, olha para ela.
Plastikten ve dolgu malzemesinden yapılmış. Ona bir bak.
Feito de plástico e enchimento.
Ona bir bakın!
Olhe para ela!
- Gel, ona bir bak.
- Vem vê-lo.
Ona bir bakın Kaptan.
Olhe para ele, Capitão.
Ona bir bak...
Olha só para ela.
Ona bir bak.
Olhem para ela!
# Ona bir bak
Fita-a! Bem sabes que sim.
Farkına varmadığı bir anda, bir bakın ona, gözlerinden okunuyor her şey.
Paul. Olhem-no bem, quando ele pensa que ninguém está olhando, dá pra ver nos seus olhos.
İngiliz olup, Amerika'da eğitim alması ona farklı bir bakış açısı veriyordu. Tarafsızdı.
Ser britânico e educado na América Ihe conferia... uma perspectiva diferente, um certo distanciamento.
"... ona hafifçe vur, aşağı yatır... "... ve sonra iki elini de kullanarak, ağzını açtır,... ve ağzından içeri iyice bir bak. "
"faz-lhe umas festas, acalma o animal... e depois, usando ambas as mãos, abre-lhe o focinho... e dá uma bela olhada nos seus dentes."
Nicole, burada bir Amerikalı var. Ona iyi bak.
Nicole um americano para tratar.
Birden bire bu güzelliği gördüğün zaman ona bakıyorsun ve kasıklarının tarafında çok farklı bir şey hissediyorsun. Bunun gibi.
Tu mira-la, e sentes-te como uma espécie de apelo sensual... que te electriliza deliciosamente as ancas, aí, assim.
Balkabağı turtası kadar normal bir çocuk, ve ona bak.
Era um rapaz completamente normal... e agora, olha para ele.
Ona ruhunuza dokunacak bir şefkatle bakıyor ve teselli ediyor.
Ela serve-a, trata-a e consola-a com uma ternura que te tocaria a alma.
Biz de ona bakıyorduk. Uzunca bir süre konuşmadan öyle durduk.
Olhámos apenas para ele e ninguém disse nada durante muito tempo.
4-1, ama olsun. Bir gol attık ya, sen ona bak.
4-1, mas ao menos marcámos um golo, um golo.
Bak Mehmet, bir hasta doktorundan yarar bekliyorsa ona açık, dürüst olmak zorundadır.
- Olhe Mehmet, se um doente quer que seu médico seja-lhe útil, deve ser honrado e claro com ele.
Bak... arkadaşım bir profesör. İstersen ona gidelim.
Olha, talvez possamos ir até a casa de um professor amigo meu.
Schwartz, ona erkekliğe bok sürdürmeyip karizmayı çizdirmeden hemen işe koyulmasını imâ eden bir bakış atmıştı.
Schwartz foi pouco ético ao saltar o "Desafio-te a triplicar" e ir directamente à garganta.
Bak, Jeanie'yi seviyorum. Ama şu an ona verecek bir şeyim yok.
Amo-a, mas ainda não lhe posso dar nada.
Ona şimdi bir bak.
Olha-o agora.
Ona bak.O küçük bir yıpranmış kol.
Olhem para ele. É um frangalhote.
Şimdi, bakın. Biliyorum bana düşmez ama, bu hızda....Mirasınızı bir ayda bitireceksiniz ve ona gösterecek hiçbirşeyiniz kalmayacak.
Sei que não tenho nada a ver com isso mas, a este ritmo, vai gastar a sua herança dentro de um mês e vai ficar sem nada para si.
Mal... ona bakıyordum, ama bir doktora ihtiyacı var.
Mal... tenho estado a cuidar dela, mas ela precisa de um médico.
İyice bir bak ona.
Como? Olha bem para ela, Vincent.
Ona bir bak!
Olhe para ela!
Büyükelçi bakın, onun kız kardeşi benim kız arkadaşım. Kara listede. Ona bir cédula edinmeliyim.
Embaixador, olhe, a irmã dele... é minha namorada, está na lista negra.
Git de ona bir bak.
Vai lá ver!
Antika bir araç kullanıyorsun, ona bakıcam diye çabalıyorsun, sonra aptal bir hayvan...
Um automóvel clássico, tenta-se mantê-lo em bom estado e um animal estúpido...
Bak ama şunu bilesin : Eğer bizi durdurmaya veya bir vampir numarası çekmeye kalkarsan... hiç düşünmeden kazığı kalbine sokarım, ona göre.
Ouve, digo-te já : se tentares impedir-nos, ou desaparecer de alguma forma enfio-te a estaca sem pensar duas vezes.
Ve ona bir mabed gibi bakılmalı.
E deve ser vigiada como um templo.
Korkularını yenmeyi öğrenmen gerek. Ona bak, sadece bir kez.
Tens de enfrentar os teus medos.
Alışveriş merkezinde sadece bir ölü var Peg, ve sen ona bakıyorsun.
Só há um tipo morto no centro comercial e estás a olhar para ele.
Şimdi, bir bak ona.
Agora olha para ele.
- "... polis ona ait olduğu sanılan... " - Lindy, gel şuna bak. Hırka, bir turist tarafından düştüğü görülen dağcının arandığı bölgede bulundu.
Cinco anos e meio após o desaparecimento de Azaria Chamberlain a polícia encontrou o que se julga ser o casaquinho do bebé em Ayers Rock.
İnsanlar sana bakınca bir makina görüyorlar, ona göre davranıyorlar.
As pessoas olham para ti, vêem uma máquina, e tratam-te como tal.
Ona dedim ki, "Bak bana bir iyilik yap da kafanı bir kovanın içine sok?"
Eu disse : "Por que não enfias a cabeça num balde?"
Ona bir bakın.
Com licença, jovens, gostariam que vos matasse?
Bilirsin, küçük bir gülümseme, küçük bir göz kırpma, küçük bir, "Hey, Bruno, şuna bak." Bilirsin, kancanın ucunda ve ona çok yakınım.
Quando o Steve e a Marcy voltarem, provavelmente vão querer saber onde está a sua casa.
Bir şeyi bildiğinizi sandığınız zaman ona başka bir açıdan bakın.
Quando pensam que sabem uma coisa, têm de olhar para ela de forma diferente.
Halen bir atboku.Halen paslı bir hurda, Ve bizde ona bakıyoruz...
Actualmente. Actualmente é um monte de ferrugem e sucata, e nós estamos a olhar para ele.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]