Parası yok tradutor Português
524 parallel translation
İşte kısmetin, Tony. Kafası pek çalışmaz, çok parası yok, ama yeterli. O yüzden elini çabuk tut!
Desmiolado, pouco dinheiro, mas suficiente, por isso, vá embora!
- Ama o kadar parası yok.
- Que não tem.
Odasını ödeyecek parası yok.
Nem sequer tem dinheiro para o quarto.
Hey, ahbap. Bunların hiç parası yok.
Ouça, essa gente está sem dinheiro.
- Petrol işine girdiğinden beri parası yok.
- Não o tem do do petróleo.
Onların bu kadar çok parası yok.
Eles não têm tanto dinheiro, Sr. Potter.
Neden hiç parası yok?
Porque é que ele não tem dinheiro?
Kocamın fazla parası yok.
O meu marido não tem muito dinheiro.
Madem ikimizin de parası yok... ordu sana bir psikiyatr ayarlar mı dersin?
Como nenhum de nós tem dinheiro, acha que o Exército lhe arranjará um?
- Herkesin o kadar parası yok.
- Nem todos têm dinheiro.
Hiç parası yok.
Não tem dinheiro.
Genç bayanın hiç parası yok.
A jovem não tem dinheiro.
Hobsonville'in verecek parası yok.
Hobsonville não tem dinheiro para gastar.
Hiç parası yok.
Ele não tem dinheiro.
* Bluebird'ün hiç parası yok *
The bluebird He has no money
Hiç parası yok.
Ela não tem dinheiro.
Çok şirin ama şey- - Ve hem okuyup, hem de ev tutacak parası yok.
Ele é giro, só que não tem... e nunca tem dinheiro que chegue para pagar o alojamento na escola.
Janina'nın hiç parası yok.
Janina não tem um centavo.
Giriş parası yok.
Nao se paga entrada.
Ama hiç parası yok.
- Acho, mas ele está falido.
Parası yok, arkadaşı yok ama bir sürü düşmanı var.
Sem amigos, sem dinheiro, com muitos inimigos.
Hepimizin Mazda alacak kadar parası yok.
- Calma, amigo. Nem todos podem comprar um Mazda.
Hiç parası yok ve korkuyor.
Não tem mais dinheiro, e está com medo.
Stern'in o adamlara verecek hiç parası yok.
E o Stern não tem dinheiro para pagar a estes tipos.
Yeterli parası yok!
Ela não tem dinheiro suficiente!
Hiç parası yok, belli ki aç kalmış.
- Está sem dinheiro, esfomeado.
Bunların parası yok.
Não têm dinheiro.
Leon'un hiç parası yok.
Leon não tem.
Doktor parası yok.
Nada de contas de médico.
Bir çalışanımız işletmeyi kundaklıyor, yani sigorta parası da yok.
Sendo um empregado a causar fogo posto, o seguro não cobre.
Birinin parası, öbürünün arazileri var ve ikisinde de beyin yok.
E nenhum tem miolos.
Senin para yollayacak kimsen yok ama onun var, yol parasını kız kardeşi ödedi.
Não tens ninguém que te mande dinheiro, mas os parentes dele mandaram-lhe algum.
Parasız pulsuz ne yapacağım? Hiçbir şeyim yok ki!
Tu sabes que eu não tenho nada.
Bugün Louvre'da asılı ve dünyada onu satın alabilecek kadar parası olan yok.
Agora, está pendurado no Louvre... e nenhum homem do mundo tem dinheiro bastante para o comprar.
Alexander burada, yeterli askeri, parası ya da tedariki yok elinde araziden başka bir şey yok.
Aqui, Alexandre, com pouco dinheiro, suprimentos e homens... Sem opção senão sair.
Parası yok.
Ele não tem dinheiro.
Akrabaları da yok, parası da.
Não tem parentes, não tem dinheiro.
Bozuk parası bile yok.
Não tem nada que valha a pena.
Parası yok.
Ele não levou dinheiro.
- Doc'un parası yok ki.
- O Doc não tem guita.
Şuna bir bak.. Ne kadar hoş, çekici, akıllı.. Her şeyi var da bir parası mı yok?
Podes ver que é bonita, inteligente, tem tudo no sítio.
Ve eklemiş : "Parasını ödemeyeceğim, çünkü kimseden korkum yok"
acrescentando : "Mas não vou pagar porque não tenho medo de ninguém".
- 1 milyon marktan az parası olan yok!
Não menos de 1 milhão de marcos!
Ama parasız değilim ve ailem de yok.
Mas não estou teso, nem tenho família.
Yok aklından hiç çıkmıyormuş da, falan filan...
Ela não te sai da cabeça e não paras de falar.
Hiç parası yok.
Não tem dinheiro!
Beni başgöz etmek istedikleri koca yüzünden çektiğim acılarda onun da payı yok değil. İyi bilin ki insanların hisleri hiç hesaptan anlamaz. Böyle bir adamın duyguları parası kadar bol değildir, küçük tatsızlıklar olacaktır ama uzun sürmez.
Confesso que os sentidos não se reconfortarão ao vê-lo e que tereis alguns desgostos com este esposo, mas isso não durará muito tempo, e a morte dele, acreditai, irá deixar-vos em situação de poder escolher melhor esposo,
Çoğunun cenaze parası bile yok. Karılarını ve çocuklarını yalnız bırakıyorlar.
Sim, bem, a maioria não tem sequer dinheiro para o funeral... deixam as mulheres e os filhos sós.
Ailelerin ekmek alacak parası bile yok.
As famílias nem sequer têm dinheiro para comprar pão.
Benimle alakası yok ben sadece bunu parasını ödüyorum.
- Não. Isso não é nada comigo. Eu pago o que tenho vestido.
Sigorta ödemek zorunda değiliz. Ekstra oda parası vermemize gerek yok...
Não teríamos que pagar seguro, outra habitação, etc.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65