Rahat tradutor Português
27,454 parallel translation
Rahat memnuniyete yol açar, o da durgunluğa, o da ölüme.
O conforto leva à complacência, que leva à estagnação, que leva à morte.
Bizi rahat bırakın!
Deixe-nos ser!
Orası daha rahat. Teşekkür ederim.
Ficaria mais confortável lá.
Çok rahat edeceksin.
Ficará muito confortável.
Başınızdan gideriz, siz de rahat rahat fırlatışınızı yaparsınız.
- e poderão lançá-lo.
- Yerinde olsam bu kadar rahat olmazdım.
Não acomodava-me muito, por enquanto.
Ne kadar istiyorsan ödeyeceğim, kızımı rahat bırak.
Eu pago o que você quiser, para deixar a minha filha em paz.
Ama onu bulduğunda, ki eminim bulacaksın onu rahat bırakmalısın.
Mas quando o fizer, e tenho certeza que você fará você tem que deixá-la ir.
Çünkü rahat uyusun diye alerji ilacı vermiştim.
Porque lhe dei o remédio para a alergia, pelo que ela estava a dormir profundamente.
Abby'nin ilacını, battaniyesini ve peluş hayvanını almışlar, sanki onu rahat ettiriyorlar gibi.
Trouxe o remédio da Abby, o seu cobertor e o peluche, quase como se estivesse a reconfortá-la.
Rahat bırakır mısın beni?
Qual é o meu problema?
Orada rahat bir 50 bin var.
Devem estar 50 000 dólares ali dentro, facilmente.
Ne zaman sorsam her şeyin plana uygun ilerlediğini ve ömür boyu rahat yaşayacağımızı söylerdi, hepsi bu.
Quando perguntava, ela dizia que corria como planeado e que íamos ter dinheiro até ao fim da vida.
Rahat ol sen.
Como a minha namorada. Olha.
Onu rahat bırak!
Deixa-a em paz!
Beni dövmek için çok daha rahat bir yer.
Um local muito melhor para me dar um pontapé no rabo do que aqui, ok?
Bu konuda rahat edebiliriz.
Mais vale começar a habituar-me.
- Rahat dur.
- Calma.
Neden gidip kadını rahat bırakmıyorsun?
Por isso, porque não vais embora e deixa-la em paz?
Bir rahat bırak artık, J.
Poupa-me, J.
Siz rahat olun.
- Não tenha pressa.
eğer onlara düğmeyi verirsek, canavara verirler tam da istediği gibi, yani kendimizi zararsız kılarız, bizi rahat bırakır?
E se lhes dermos o botão, dando assim à Besta o que ela quer, para ficarmos incólumes e a Besta nos deixar em paz?
İşe yararsa. The Beast bizi rahat bırakır, süper.
Resulta e a Besta deixa-nos em paz.
Ben dışarıda bekleyeyim, siz de rahat rahat konuşun.
Eu vou lá para fora e dar-vos alguma privacidade.
Dylan'la konuştuk ve bir odaya doğrudan girme konusunda kendimizi rahat hissetmedik ya da bunun iyi bir fikir olmadığını düşündük.
É só que eu e o Dylan falámos e não estávamos confiantes ou não achávamos boa ideia ir diretamente ao quarto.
Buradaki ruhları rahat bırak.
Deixa estas almas em paz!
Şeytan, sana onları rahat bırakıp hemen benim içime girmeni emrediyorum!
Satanás, ordeno-te... para saíres deles... e entrares em mim.
Bir izin belgesi olmadan kendimi rahat hissetmem.
Não me sinto à vontade para o fazer sem um mandado.
İlla didişecek, nefret edecek, boğuşacak birilerini arıyorsunuz, rahat duramıyorsunuz.
Vocês os dois precisam de alguém com quem lutar e odiar e destruir. Tu não podes ser assim.
Sen rahat et.
Faz como se estivesses em tua casa.
- Rahat mısın?
- Está confortável?
Güven bana, rahat ol.
Vai por mim... Mantém-te calma.
Sanırım sizi rahat bırakma vaktimiz geldi, Bayan Egan.
Acho que está na hora de nos irmos embora, Ms. Egan.
Bak ben sana her şeye eyvallah çekmem demiyorum bunları ilk ağızdan duyarsam işler daha rahat olur diye düşünüyorum.
Não digo que não quero alinhar, mas seria muito mais fácil se o ouvisse de fonte fidedigna.
Milan'la arasında kısa bir yüz yüze toplantı ayarlayalım kendini rahat ve özel hissetsin.
Marcamos um encontro entre ele e o Milan. Fazemo-lo sentir cômodo e especial.
Onu rahat bırak.
Deixa-a em paz.
- Rahat ol.
Descontraia.
Bir şey yapılması gerektiğinde yapmayınca daha çok rahat oluyorum.
Prefiro sofrer em silêncio.
Onu rahat bırak Lou.
Deixa-a em paz, Lou.
Lütfen, bizi rahat bırak.
Por favor, deixe-nos em paz.
Rahat, memurlar.
Descansar, agentes. Podem sentar-se.
Süvari pantolonuna daha rahat uyan birine.
Alguém que fosse mais adequado.
- Lütfen, beni rahat bırak.
Deixe-me em paz.
Hayır, birinin peşinden gitmek istiyorsan, benim peşimden git, ama o insanları rahat bırak.
Não, se quer ir atrás de alguém, venha atrás a mim, mas deixe aquelas pessoas em paz.
Sen kardeşimi avlarken oturup rahat rahat Mai Tai içemem.
Eu não posso relaxar e beber Mai Tais enquanto tu estiveres a caçar o meu irmão.
Hiçbir şeyi rahat bırakmaz.
Ela não as vai deixar livrarem-se de nada.
Rahat evimizde oturup bunlar olmuyormuş gibi davranamayız.
Não podemos ficar sentados confortavelmente em casa e fingir.
Rahat ol.
Quer dizer, provavelmente teremos que frequentar aulas ou algo parecido.
- Beni rahat bırak.
- Sra. Miller?
- Sadece beni rahat bırak.
- Apenas... deixe-me em paz.
İçeride rahat mısın?
Estás confortável aí dentro?
rahat ol 368
rahatladım 62
rahatsız mı ediyorum 24
rahatsız ettim 55
rahat bırak beni 249
rahatlayın 102
rahatsız ediyorum 27
rahatsız ettiğim için özür dilerim 156
rahatsız etmeyin 24
rahat bırakın beni 59
rahatladım 62
rahatsız mı ediyorum 24
rahatsız ettim 55
rahat bırak beni 249
rahatlayın 102
rahatsız ediyorum 27
rahatsız ettiğim için özür dilerim 156
rahatsız etmeyin 24
rahat bırakın beni 59