Öyle ki tradutor Português
16,042 parallel translation
Ancak bana öyle geliyor ki, kurnazlık ve hileyle dokunmuş bir ekose gibi kendimizi sarmak üzere olduğumuz yalan giysisinin ardındaki gerçek sebebi bilmem konusunda bana güvenmiyorsunuz.
Mas parece-me que não confias em mim para saber o verdadeiro motivo por detrás disto, esta rede de mentiras em que nos vamos enredar, com uma manta feita de artifícios e enganos.
Kim öyle müzik dinlemek ister ki?
Quem iria querer ouvir música daquele modo?
Dedi ki "Sen de bana öyle vur" Anlayamadım metaforu ama
Ela disse : "Gostamos disso" Mas não topei a metáfora
- Öyle bir espri anlayışı var ki,
- Sabes que ele tem aquele sentido de humor
Gerçek şu ki, veda etme konusunda hiç iyi olmamışımdır. En berbat yanı da bu, öyle değil mi?
A verdade é que, nunca fui muito boa a despedir-me, mas é esse o problema, não é?
- Tabii ki öyle bahsederler!
- Claro que estão!
Onu öyle bir büyüttük ki toprak ona muhtaç olduğu için hayatta olduğunu düşündü.
Como o criámos, ele cresceu a pensar que estava vivo porque a terra precisava dele.
Tabii ki de öyle.
Claro que é particular.
Bu bir özürse ki öyle olmasını umuyorum tüm içtenliğimle kabul ediyorum.
Se isso é um pedido de desculpas, e espero que seja, aceito-o de boa vontade.
Dahası kurbanların bedenleri öyle zarar görmüş ve dağılmış ki polis net bir sayı bulabilmek adına ayrıntılı bir sayım yapmak zorunda kalıyor.
Mais. A cena do crime está cheia de cadáveres, e pedaços de corpos tão mutilados e espalhados, que a polícia ainda não conseguiu estabelecer um número exato de vítimas.
- Sana öyle bir şey söyleyeceğim ki tüm hayatında duyduğun en önemli şey olacağından iyi aç kulaklarını.
Ela deu-me... Vou dizer-te algo e será a coisa mais importante que ouvirás, por isso nem penses em não ouvir.
Öyle olup olmadığını nasıl bilebilirsin ki?
Como sabes isso ou o que seja?
İkincisinde, öyle sağlam çarpıyor ki!
Na segunda vez... bate tão forte!
Tanrım, öyle güzelsin ki.
Deus, tu és linda.
Sen öyle değersiz bir pisliksin ki!
És mesmo um pedaço de merda sem valor!
Oh, Tanrım, kendimi öyle aptal hissediyorum ki!
Oh, meu deus, sinto-me tão tonto!
Öyle küçük ki kıpırdayamıyor bile.
Tão pequena que nem se pode virar.
Bayan Winters'ın makalesinin bizi öyle bir övmesini sağlayacağım ki bize madalya takmak zorunda kalacaklar.
Vou certificar-me de que o artigo da Menina Winters brilha tanto sobre nós, que eles vão ter de condecorar muitos de nós.
Bir asker hayatında bazen öyle bir ana gelir ki bazı şeylerle yüzleşmesi...
Chega um momento na vida de um soldado em que ele tem de confrontar...
Senden öyle korkuyorlar ki benden de korkar oldular.
Eles têm muito medo de ti, e têm medo de mim.
Altını kumun üzerinde gördüğüm ilk an düşündüm ki, Aman Tanrım bununla öyle şeyler kuracağım ki.
No primeiro momento em que o vi na praia, pensei : "Meu Deus, as coisas que vou construir com isto."
Öyle bir yer ki 50 yıl sonra ben öldüğüm zaman dünyayı bir şeyi bilmeye zorlayacak. Jack Rackham buradaydı diye.
iria forçar o mundo a reconhecer que o Jack Rackham esteve aqui.
Bana öyle geliyor ki, bilmiyorum...
Diria que terá de cumprir, sei lá...
Bu bina "Ben yapmadım" diyen şerefsizlerle dolu, Öyle çoklar ki kirişlerden dökülüyorlar.
Esta prisão está tão cheia de filhos da mãe "não fui eu".
Sen öyle sertsin ki küçük bir yağmurdan mı korkuyorsun?
És tão durão e tens medo de uma chuvinha?
Yani, düşünmüştüm ki, annen öldüğünde, öyle bir an gelir ki, ikiniz bir bankta otururken, güzel bir günde, birden,
Pensei que, quando a nossa mãe morre, fossemos ter um momento em que estamos sentados num banco, no parque, num belo dia. Depois, de repente, ouvimos a voz de Deus e tudo fica claro.
"Yıkıma götüren dostlar vardır ama öyle dost var ki, kardeşten yakındır insana."
"O homem de muitos amigos deve mostrar-se amigável, mas há um amigo mais chegado do que um irmão."
Görüntü öyle manyakmış ki, yayınlamadan edememişler.
Era impressionante demais para não vazar.
Lieber Akademisi'nden kaydı öyle hızlı silinir ki...
Ele sai da Lieber Academy tão depressa...
Tartışmakla öyle meşguldük ki polisi fark etmemişiz bile.
Estávamos tão ocupados a discutir que nem vimos a Polícia.
Luke'u yakalamakla öyle meşgullerdi ki öylece çıkıp gittim.
Estava muito ocupados a prender o Luke e eu fugi.
Avukat istiyorum diye öyle gözün döndü ki gelenin kim olduğunu bilemedin.
Deve ter bons contactos para ter uma advogada que nem sequer conhece.
- Nasıl öyle ciddi durabiliyor ki?
- Como é que se mantém sério?
Yani bu demek ki benimde hakkım var, öyle değil mi?
Então isso significa que tenho passe livre, não é? Um passe livre?
Öyle görünüyor ki senin için daha önce hiç söylenmemiş birkaç şey duyacaksın.
Parece haver muitas coisas que não ouviste sobre ti antes.
Ama bütün gündüz ve gece anestezi sayesinde öyle güzel uyudum ki Olivia Hutton ile evlendiğimizi gördüğümü hatırlar gibiyim.
Mas naquele dia, dia e noite inteiros, com a anestesia, eu dormi bastante. Lembro-me vagamente de pensar que eu era casado com Olivia Hutton.
"En mekanik ve kirli ellerle öyle bir öç alacağım ki ikinizden de evet, öyle şeyler yapacağım ki daha bilmesem de ne yapacağımı dehşetten sarsılacak bütün dünya!"
Pela minha mão mecânica e suja... Terei tais vinganças de vocês... Os dois.
Size zor geleceğini tahmin etmeliydim... -... ama öyle uzun zaman geçti ki- -
Deveria ter percebido que lhe seria difícil, mas faz...
- Onları öyle bir kızartırdım ki..
- Fritava-os com...
Evet, tabii ki öyle.
Sim, claro que é.
Dedim ki :'Dick, ben büyük bir yeniden açılış istiyorum. " Öyle bir gala gecesi ki Louis B. Mayer'i utandıracak.
"Dick, quero fazer uma reabertura sumptuosa, uma estreia que ponha o Louis B. Mayer a um canto."
Öyle bir olay ki insan kaynıyordu.
É um acontecimento e as pessoas acorrem em massa.
Öyle bir restoran gördüm ki. Hayatım boyunca hiç böyle bir restoran görmemiştim.
Caramba, vi um restaurante como nunca tinha visto na minha vida.
- Aynen öyle. Görünen o ki siyahiler müttefiğimiz.
Os homens negros, obviamente, são nossos aliados.
Jüri ona inanmayacak, savunmadakiler onu basın fahişesi olarak gösterecek ki öyle.
O júri não vai acreditar nela. A defesa vai mostra-la como um fantoche da imprensa.
Takıma bir davacı eklemeliyiz öyle biri olacak ki merkezde gelişen durumları haber edebilecek.
Precisamos de juntar um litigante na equipa, um que se encaixe às circunstâncias particulares do tribunal no centro.
Kurbanın boğazını öyle acımasızca keserler ki neredeyse kafasını kopartırlar.
Eles cortam a garganta de uma pessoa tão violentamente, que quase removem a cabeça da vítima.
Niye öyle bir şeyi giyiyorsun ki?
Porque diabos está a usar isso?
Öyle görünüyor ki, onların sağlamlığı adına, Bayan Clark'tan daha eminim.
Parece que tenho mais confiança que a Srta. Clark na integridade do júri.
- Tatiana, Londra'dan sağ salim gelebilmiş demek ki. - Öyle.
Então, a Tatiana fez a viagem de Londres em segurança?
Neden öyle diyesin ki?
Porquê?