All of the time перевод на турецкий
5,963 параллельный перевод
Your car's here all of the time.
Senin araban her zaman burada.
See, I am always thinking about everything all of the time!
Bak, Ben her an, herşey hakkında, sürekli düşünüyorum!
He'd be locked in his study all day and night, except for when he came out for food, but he usually ate at his desk, so I was alone most of the time.
Yemek yediği zamanlar hariç, tüm gününü odasında geçirirdi ki çoğu zaman kendi masasında yerdi. Yani genelde hep tek başımaydım.
You've been spending a lot of time with this all-father of the gods.
Bakıyorum da Tanrıların Babası ile çok vakit harcıyorsun.
By corny, do you mean the most romantic movie of all time?
Gelmiş geçmiş en romantik filme modası geçmiş mi dedin?
We sort of basically hang out all the time anyway.
Zaten sürekli de takılıyoruz.
I have some students to assist me, all of them passing out all the time.
Elimdeki öğrenciler ve hemşirelerin hepsi bitap düşmüş vaziyette.
- I'm thrilled to announce the completion, under budget and on time, of Roarton's new perimeter fence. - Are all these really necessary?
- Tüm bunlar gerekli mi?
- You've been spending a lot of time with this all-father of the gods.
Bakıyorum da Tanrıların Babası ile çok vakit harcıyorsun.
And it's hot all the time and there's these mosquitoes the size of my fist.
Her zaman sıcak olur orası. Bir de yumruğun kadar büyük sivrisinekleri vardır.
Personally, I'm thinking the storage space, but if we're really digging into the space-time of it all, the colonial's got that whole Narnia spin.
Şahsen depolama alanı olduğunu düşünüyorum. Ama hakikaten bir uzay-zaman kazısı yapıyorsak olay Narnia'ya çıkıyor.
Jeff, you can play all the games that you want, but an all-night review of the evidence is a waste of my time.
Jeff, istediğin oyunu oynayabilirsin ancak bütün gece delilleri incelemek benim için zaman kaybı.
Thanks, JJ. And thanks to you at home for making my little web show the most popular and beloved series of all time.
Teşekkürler JJ ve siz evlerindeki izleyicilerimize küçük web şovumuzu gelmiş geçmiş en çok izlenen dizi yaptıkları için.
So we're in this tent on the side of a mountain, and it's hot all the time.
Dağın bu tarafında çadırda kalıyorduk. Her zaman sıcak olur orası.
The FSB sends all its high-value interrogation suspects to Moscow, so I knew I had some time to intercept you before they dragged you out of the country.
FSB sorugalanması gereken en değerli tutuklularını Moskova'ya götürür. Yani seni ülkeden çıkartmalarından önce seni onlardan kurtarmak için biraz zamanım olduğunu biliyordum.
People adopt babies all the time from all kinds of backgrounds.
İnsanlar her daim her çeşit özgeçmişten çocukları evlat ediniyorlar.
So, one of my favorite video games of all time is called Shadow of the Colossus, and it was only for PlayStation 2, but then they came out with a new version for PS3 with better graphics.
En sevdiğim oyunlardan birinin adı Shadow of the Colossus ve sadece PlayStation 2'ye çıkmıştı ama daha sonra grafikleri daha iyi olan bir PS3 versiyonu çıkardılar.
Because you do this kind of thing all the time, and then you try to cover it up.
Çünkü hep bu tür şeyler yapıp örtmeye çalışıyorsun da ondan.
I don't know how you're not jumping off of roofs all the time.
Neden sürekli çatılardan atlamadığını bilmiyorum.
But those are the professionals who spend all of their time sitting in fully-furnished offices.
Ama bu dediğim bütün gün ofiste yayılan profesyoneller için geçerlidir.
I have to admit, this might be the coolest school bus of all time.
Tüm zamanların. en güzel okul otobüsü olduğunu kabul etmeliyim.
Well, people ask me that all the time, and I say, "Just keep writing letters until one of the hungrier ones reads your stuff."
Şey insanlar bana hep sorar ve aç birisi yazdıklarınızı okuyana kadar göndermeye devam edin derim.
OK, maybe they're related and she drives to go visit her son all the time, so of course she would recommend that route.
Tamam, belki akrabalar. Ve her zaman oğlunu ziyarete gidiyordur tabi ki bu yolu önerecekti.
I never thought I'd say this, but... Bro! You really are the most powerful guardian of all time.
Bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama, kardeşim sen gelmiş geçmiş en kuvvetli muhafızsın.
What kind of deviant rides around with bolt cutters all the time?
Ne çeşit bir sapkın sürekli demir makasıyla gezer?
When word that I was a suspect in the murder of one of my stalkers went viral, streaming for "Badge Of Justice" reached an all-time high.
- Tacizcilerimin birinin cinayetinde şüpheli olduğum söylentisi yayılınca, "Adalet Nişanı" akışta tüm zamanların en yükseğine ulaştı.
Don't you get tired of being right all the time?
Her zaman haklı olmaktan yorulmaz mısın sen?
All the other members of the senate were relieved that I found out in time, thankful that we didn't give away our invaluable technology for one B-52 bomber.
Senatonun diğer tüm üyeleri bunu zamanında ortaya çıkardığım için rahatladı. Paha biçilemez teknolojimizi bir B-52 ile değişmediğimiz için minnettarlar.
But with two busy schedules and all the stress of raising a family, we can never find the time to connect.
Ama iki yoğun iş programı, aile büyütme stresi derken hiç iletişim kuramıyoruz.
This movie has one of the greatest villains of all time.
Bu filmde gelmiş geçmiş en kötü karakterlerden biri var.
All right, well, we've taken up enough of your time enjoy the rest of your day and go back to your life as "a pile of human fences."
Yeterince zamanını aldık. Günün kalanının tadını çıkar, işine gücüne bak. İnsan dışkılarıyla beraber.
Well, you run into that all the time in your line of work.
İşinde bu tarz şeyler olmuyor mu hiç?
1,199 days ago- - it was May 20, it was a Thursday- - we stayed up all night in a diner discussing the quantum mechanics of time travel.
1199 gün önce 20 Mayıs'tı, Perşembe günüydü. Zamanda yolculuğun kuantum mekaniğini tartışarak sabahlamıştık.
Now, I know this sounds hippy dippy and all, but I swear if you just ask the universe for something, most of the time, it will just land right in your lap.
Çok batıl falan olacak ama yemin ederim, evrenden bir şey isteyince çoğu zaman kucağına düşüveriyor istediğin.
You need to become the kind of person who doesn't spend all her time thinking about the opposite sex.
Bütün zamanını seks düşünerek geçiren bir insan olmamalısın.
Yeah, with the dog and the night-time and the curiosity and, like, the incident and the dog of it all.
Evet, köpek, gece vakti, merak kaza, köpek falan hepsini.
All she got from wasting her time on Prince Wolgang is the sense of vengeance!
Zamanını Prens Wolgang için harcarken eline geçen tek şey intikam hissi oldu!
Brigands have been attacking our western seaports, dozens of unregistered princesses roam the land, and trade deficits are at an all-time high!
Haydutlar Doğu limanlarımıza saldırıyorlar. Onlarca asılsız Prensesler ortalıkta geziyor. Ve ticaret açığımız en yüksek meblağda!
She comes in and out of his house all the time.
Onun evine sürekli girip çıkıyor.
And I'm telling you, I have designed the Ultimate Sunday Funday List Ever of All Time...
Gelmiş geçmiş en güzel en harika Pazar Eğlencesi Listesini hazırladım.
"The spread motives Pahalavaenavaāṭa more.." "People watching world Stay at this time.." "It's the responsibility of all of us Haægaenava that.."
Duygusallıktan ziyade küreselleşmenin üzerinde durma sorumluluğumuzu belirtmek isterim.
By the time we got to the lake, our skin were all kind of black and blue.
Göle vardığımızda cildimiz mavi-siyah arası renklere bürünmüş olurdu.
With all due respect, Director, you want me to make a choice between a traitor and one of my own, I'll take the shot every time.
Saygısızlık etmek istemem müdürüm ama bir hain ve ekibimden birisi arasında tercih yapmamı isterseniz her zaman o atışı yaparım.
All four rooms, at the time of the shooting, were filled.
Her dört oda, saldırı sırasında doluydu.
I used to get kicked out Of the library all the time, you know,
Sürekli kütüphaneden kovulup dururdum.
Now is the time for all good men to come to the aid of their country.
Şimdi tüm güzel insanların ülkeleri için yardıma koşma zamanı.
I'm gonna prove to the world that I'm still the fastest, the prettiest, the most classiest, the most scientific, the greatest fighter of all time.
Hala en hızlı benim olduğumu tüm dünyaya kanıtlayacağım. En iyi ve en klas. En bilimsel, tüm zamanların en iyi dövüşçüsüyüm.
But if the guy they said "No" to is Muhammad Ali, they said "No" to the greatest of all time.
Ama biri Muhammed Ali'ye hayır derse tüm zamanların en iyisine hayır demiş olur.
In this situation every head must bow, every tongue must confess. This is the greatest of all time.
Böyle bir durumda her göz üzerimizde olur, diller tutulurdu.
One of the great heroes of all time.
Ve gelmiş geçmiş en önemli kahramanlardan biriydi.
- Nope, this time it's all part of the plan!
- Hayır, bu da planın bir parçası!
all of them 1505
all of it 1580
all of you 1837
all of the above 61
all of me 19
all of us 884
all of a sudden 697
all of 26
all of us together 30
all of' em 133
all of it 1580
all of you 1837
all of the above 61
all of me 19
all of us 884
all of a sudden 697
all of 26
all of us together 30
all of' em 133
all of these 19
all of this 232
all of that 76
all of ya 20
all of what 16
of the time 135
the times 79
the time is now 61
the time has come 121
the time will come 16
all of this 232
all of that 76
all of ya 20
all of what 16
of the time 135
the times 79
the time is now 61
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the time masters 23
the time is 69
all over the world 65
all ok 18
all over 197
all on your own 21
all over the place 53
all over it 16
all on my own 16
the time masters 23
the time is 69
all over the world 65
all ok 18
all over 197
all on your own 21
all over the place 53
all over it 16
all on my own 16