Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ A ] / At least one

At least one перевод на турецкий

3,445 параллельный перевод
At least one of them saved a woman's life.
En azından bir tanesi bir kadının hayatını kurtardı.
You need at least one to live.
Yaşamak için en az birine ihtiyacın var.
I'm excited about the odds that my body might absorb at least one of these freeloaders before birth. That's terrible.
Vücudum, bu üçüzlerden birini daha doğmadan emecek mi diye çok heyecanlıyım, evet.
At least one conspirator said he was just not equal to the task. The legacy of his personal charisma might well have saved Hitler's life that year.
Nazilerin yeni düzenin düşmanı olarak gördükleri binlerce kişi çoğunlukla politik muhalifleri ama özellikle de Yahudiler toplanma kamplarına kapatılmıştı.
Or at least one of the pledges.
Veya yeni katılımcılardan biri de olabilir.
At least one conspirator said he was just not equal to the task.
Komploculardan biri bu görevin adil olmadığını söylemişti.
With Mahendra, we come closer to finding at least one worthwhile meaning of life.
Mahendra örneğiyle, hayatın en az bir tane kayda değer anlamını bulmaya yaklaştık.
I think it's really important that you guys have at least one thing that you do together, you know?
Sanirim, ikinizinde en azindan ortak bir sey yapiyor olmaniz, cok onemli, bilirsin iste!
I like to have at least one alternate theory.
En az bir alternatif teori olmasını yeğlerim.
He has at least one friend.
En azından bir arkadaşı varmış.
I eat at least one egg every day.
Günde en az bir yumurta yerim.
Okay, well, maybe you better run along and get high, so at least one of us can forget we had this conversation.
Neyse, sen en iyisi gidip kafayı çekmeye devam et hiç değilse birimiz bu konuşmayı hatırlamamış oluruz.
There are an unknown number of hostages being held, but it is believed that there is at least one police officer among them.
Ellerinde belirsiz sayıda rehine var. Ama içlerinde bir polisin olduğu da biliniyor.
At least one of us is doing all right.
En azından birimiz doğru yapıyoruz.
Our goal is to save at least one more civilian.
Amacımız kurtarabildiğimiz kadar sivil kurtarmak.
At least one is still alive.
En azından biri hâlâ hayatta.
- Because we're stepping things up every bunker around the world is now required to get at least one pregnancy in the works.
- Çünkü olayı biraz karıştıracağız. Dünyadaki her sığınak en az bir gebelik durumu yaratmak zorunda.
You can't go to prom and not have at least one dance.
En azından bir dans etmeden baloya gitmiş olmazsın.
At least one gift from Fidel.
En olmadı Fidel'den bir hediye.
Well, at least one more, I guess.
Sanırım bir tane daha var.
At least one of us deserves some peace.
En azından içimizden birisi biraz huzuru hak ediyor.
- But almost all of us have experienced at least one case firsthand.
Ama neredeyse hepimiz böyle bir vakayı gözümüzle görmüşüzdür.
Make it at least one page long, okay?
En az bir bir sayfa olsun, tamam mı?
Still, needs must these days..... and at least one of us has a good business head.
Ne de olsa, bu günlerde elimiz mahkum ve hiç değilse, içimizden biri iyi bir iş yöneticisi. Öyle değil mi, Toby? Haydi çabuk!
Prison had taught Tobias at least one thing... a theralyst.
Hapishane Tobias'a tek bir şey öğretmişti. ... teralist yapar.
I didn't realize that's who you thought the other man was, but the good news is, at least one of our projects is still going, which, by the way, I haven't signed this yet.
Onu diğer adam sandığını anlamamıştım. Ama iyi haber şu, en azından birimizin projesi hayata geçecek. Bu arada, bunu hâlâ imzalamadım.
Guy, I get at least one answer per tournament.
Guy, Her turnuvada en azından bir cevap almalıyım.
Braden needs to spend at least one summer with you so he can say he has a dad, you deadbeat, Higgins.
Braden'ın seninle en az bir yaz geçirmesi şart böylece bir babası olduğunu söyleyebilir, uyuz, Higgins!
- You need at least one more.
- En azından bir tane daha yapmak zorundasın.
The party high command has decided that... at least one member of every Hindu family will go on a pilgrimage to Ayodhya.
Partinin üst düzey yetkilileri Hindu olan her aileden en bir kişiyi hac için, Ayodhya'ya göndermeye karar verdi.
There should be at least one photo of the married couple, right?
Her evli çiftin en az bir fotoğrafı olmalı, öyle değil mi? - Ram!
Over 23 people are confirmed dead including two children and at least one person is still missing, in what investigators are calling the deadliest explosion in the city's history.
İçinde 2 çocuğun da bulunduğu 23'ten fazla insanın ölü olduğu ve en az 1'inin de hâlâ kayıp olduğu doğrulandı. Araştırmacılar bunu, şehir tarihindeki en ölümcül patlama olarak adlandırdılar.
We thought we had to have at least one dinner party to use all the crap we got bought.
Hediye gelen bütün o ıvır zıvırı kullanabilmek için en az bir kere akşam yemeği daveti vermemiz gerektiğini düşündük.
at least one of us has to remain calm.
Pekala, en azından birimiz sakin kalmak zorundayız.
And now, as the Greeks confronted the invaders across the battlefield, they could see that they were hugely outnumbered by at least two to one.
Şimdi Yunanlılar savaş alanında istilacılarla karşı karşıyaydı ve onların en az bire karşı iki olacak şekilde sayıca çok üstün olduklarını görebiliyorlardı.
Because the star had been a super-massive one, at least 50 times the mass of the sun.
Çünkü patlayan yıldız süper kütleli yıldızlardan biriydi. Güneş'in en az 50 kat büyüklüğündeydi.
At least I didn't lose another one.
En azından diğerini de kaybetmedim.
At least one of those things isn't true.
Bu söylediklerinden en azından biri yanlış.
- The bearded, bespectacled doctor murdered at least 26 patients, making him one of the world's most prolific killers.
Sakallı ve gözlüklü doktor en azından 26 hastasını öldürdü ve bu onu en seri katillerden biri listesine yazdırdı.
Well, we knew that he was at least considering hormone therapy, but no one cared.
Hormon tedavisi görmek istediğini biliyorduk ama kimsenin umurunda değildi.
At least no one will ever forget it.
En azından kimse unutmayacak.
At least not one that can be seen.
Hiç değilse göz önünde bulunmuyorsun.
I was at least honest about one thing.
Hiç değilse bir şeyi söylerken dürüsttüm :
- At very least you need to tell us how many times the word'lusting'appear in this one.
En azından içinde "şehvetli" kelimesinin kaç kere geçtiğini söyle.
At least I'm targeted for one point fixed by me.
En azından odaklanmam gereken bir hedefim var.
Now, I know everybody has made a commitment to stay in the program for at least 30 more days, but I think we can all afford one night of intense pressure, yes?
Herkesin en az 30 gün daha programda kalmayı taahhüt ettiğini biliyorum. Ama sanırım hepimiz bir gecelik yoğun bir baskıyı kaldırabiliriz. Hepimiz dansçıyız.
But he needs to focus on one thing at least.
Ama en azından bir şeye odaklanması gerekiyor.
So, well, hell, at least this one comes by for a visit every once in a while.
Neyse, bu en azından arada ziyaretime geliyor.
At least, a partial one.
En azından kısmen yalan.
♪ If you're two-faced, ♪ ♪ at least ♪ ♪ make one of them pretty. ♪
Eğer ikiyüzlüysen, hiç değilse biri güzel olsun.
Now, if the sheriff could at least locate the one witness who testified to seeing Holden rape Hanna Dean, that'd be a good start.
Amiriniz, Holden'ı Hanna Dean'e tecavüz ederken gördüğü yönünde ifade veren tanıklardan en azından birinin yerini saptayabilseydi bu iyi bir başlangıç olurdu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]