Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / английский → турецкий / [ G ] / Give in

Give in перевод на турецкий

16,834 параллельный перевод
Are you saying you don't occasionally give in to the impetus to get down in the gutter and brawl no-holds-barred style?
Yani bana uçurumun kenarına gelmiş suçluya bir de siz vurmuyorsunuz ya da bazen kuralları hiçe sayarak mücadele etmiyorsunuz öyle mi?
♪ I won't give in ♪
♪ I pes etmeyecek. ♪
You've been in denial, Oliver, holding onto hope with both hands that you don't have to give in to that hate, use that hate to do what needs to be done, but, Oliver, this needs to be done.
İnkar içindeydin, Oliver. O nefrete teslim olmamak için umuda dört elle sarıldın yapılması gerekeni yapmak için o nefreti kullan ama Oliver, bunun yapılması gerekiyor.
Don't give in.
Pes etme.
I'm still gonna come in today. I just wanted to give you guys a heads-up.
Yine de bugün geleceğim, sadece sizi bilgilendirmek istedim.
Kia, I Want Kahil to give 0111 Marketing Sales team... an inspirational talk.
Kia, ben Kabir'in Pazarlama ve Satış departmanına gelip ilham verecek konuşma yapmasını istiyorum.
I give him all the credit in the world, me the new hand in the bunkhouse, they got me talking a lot which takes a little... getting use to, talking with the camera looking at me but heck I enjoy.
Buradaki işimi ona borçluyum. Beni çok konuşturuyorlar. Bu da zamanla alışılacak bir şey.
A shotgun in your face ain't enough to teach you the white folks ain't gonna give you nothing?
Suratına doğrultulan tüfek beyazların sana bir şey vermeyeceğini anlatamadı mı?
I don't give a shit if one of the Jimenez assholes gets clipped because they tried to kill Lobos, but my career is on the line here.
Jimenez'in sik kafalı adamlarından biri olup olmaması zerre sikimde değil, çünkü Lobos'u öldürmeye çalıştılar ama benim kariyerim tehlikede.
Why in the world would I ever give up my U.S. attorney that I have in my back pocket?
Neden arka cebimde tuttuğum bir Amerikan savcısından vazgeçeyim ki?
Now, it's time to give it up for your 1991 prom king and queen, Ted-O and Nikki!
Şimdi de alkışlarınızla, 91'in balo kralı ve kraliçesi geliyor Ted-O ve Nikki!
The bank called in all our loans out of nowhere, didn't give us a reason.
Banka tüm borçlarımızı tahsil etmek istedi. Neden de belirtmediler.
Man, what I wouldn't give to be your age, plenty in the tank and in my pocket, the open water in front of me.
Senin yaşında olmak için neler vermezdim. Cebim ve bankam dolu önümde ise açık sular.
We're not in a position to give the money back.
Parayı geri ödeyebilecek durumda değiliz.
I'm first money in, I got very favorable terms, and I don't see a reason to give that up.
İlk parayı ben verdim, şartlar çok güzel bundan vazgeçmek için bir sebep göremiyorum.
Or the FBI could come in here and give you a far different reception.
Ya da FBI buraya gelip çok farklı bir program sunabilir.
It's Axe's settlement check, but I forgot to give it to him by the time it came back from the framer, with the, uh, Donnie of it all.
Axe'in anlaşma çeki, çerçevelettikten sonra Donnie'ni başına gelenlerden sonra Chuck'a vermeyi unuttum.
A normal person wouldn't engage in the behavior. A sociopath wouldn't give a shit.
Normal bir insan tüm işleri bırakır bir sosyopat hiç önemsemezdi.
In the meantime, we charge you all to give warning.
Bu süre zarfında, hepinizden ihtar çekmeniz talebinde bulunuyoruz.
They give gifts to Lucifer, in turn, he grants power.
Lucifer'e hediye verirler, buna iktidar da verirler.
- Give it an hour, you'll be in love all over again.
Bana bir saat ver, Seni tekrar aşık edeceğim.
Uh, we'll give you a knock in 20 minutes.
20 dakika sonra kapını çalacağız.
I'm gonna say no to that, Jeff, actually, in public especially because, uh, I had to give that up due to adverse chemical reactions.
Ona hayır diyeceğim, Jeff, özellikle de kamusal alanda. Ters kimyasal reaksiyonlardan dolayı onu bırakmam gerekti.
As you know, the terms of martial law and of the Exodus Charter give me both latitude and ultimate authority in determining your punishment.
Bildiğin üzere, sıkıyönetim şartları ve Göç Tüzüğü bana, cezan konusunda serbestlik ve en yüksek derecede yetki verdi.
I put food in your mouth, I take you to school, I give you a piece of whatever I got.
Ağzına yemek koyuyorum, seni okula bırakıyorum, neyim varsa sana bir parça veriyorum.
You know, someday you're gonna have to give me the full rundown on the adventures of Jenny Mills.
Bir gün bana Jenny Mills'in bütün maceralarını detaylı şekilde anlatacaksın.
And if the Republicans give us any resistance in committee, I'll start making calls.
Ve eğer Cumhuriyetçiler kurulda bize sıkıntı çıkartırsa, gerekli aramaları yapacağım.
I place my faith in God to give me purpose.
Bana yolumu göstermesi için Tanrıya güveniyorum.
I put my hope in you to give me strength.
Bana güç vermesini sizlerden umut ediyorum.
Okay, give him three puffs and then give him three more in 30 minutes if he needs it, okay?
Ona şimdi 3 puf ver ardından gerekirse yarım saat sonra 3 puf daha ver, tamam mı?
I'll give you a separate cue to come in.
Sana girmen için ayrıca işaret vereceğim.
I wanted to create the greatest hotel in the world, and with this hotel, I give it to'em, and I achieved it with clean energy.
I, dünyanın en büyük otel oluşturmak istedik Ve bu otel ile, ı, onlara vermek Ve ı temiz enerji ile elde etti.
What they call in English, love... the love I'm dying to give you.
İngilizce'deki gibi, "Love." Sana vermek için can attığım aşkı.
Some previous au pair he'd tried to give the brush off, she saw him out somewhere with Ingrid and got hold of the wrong end of the stick.
Lorenz'in başından atmaya çalıştığı önceki bakıcı onu dışarıda Ingrid'le bir yerde görmüş ve kazı koz anlamış.
Or we can pump in sleeping gas if you give me 10.
Bana 10 dakika verirsen içeri uyku gazı da salabilirim.
They lift Tony and torture him to give up Jed.
Tony'yi kaçırdılar ve Jed'in vazgeçmesi için ona işkence yaptılar.
I'm gonna give you 30 seconds and then I'm gonna call you in.
Sana otuz saniye veriyorum, gitmezsen yardım çağıracağım.
Give Glenn's orbit a go.
Glenn'in yörüngeye başla.
Bless, O Father, for Thy gifts you give to us in Thy service for Christ's sake.
Şükürler olsun sana Tanrım. Kendi hazinenden bize sunduğun armağanlar için. İsa aşkına minnet sunuyoruz.
After Lash killed one of her doubles, I put her in protective housing to give her time to recover.
Lash, ikizlerini öldürdükten sonra kendini toparlaması için güvenli bir eve yerleştirdim.
I thought I could give it to her with S.H.I.E.L.D.
S.H.I.E.L.D'in bunu ona verebileceğini sanmıştım.
Just because you stole Will's memories doesn't give you the right to be him.
Will'in anılarını çaldın diye onun gibi davranma hakkın yok.
The whole crime scene was set up to frame me and give the police the false theory that Laura fell in love with me and to protect my marriage I tried in vain to buy her off. So I killed her.
Bütün o suç mahalli, bana tuzak kurmak ve polise, Laura bana âşık olmuş ben de evliliğimi kurtarmak için ona para teklif etmişim kabul etmeyince de onu öldürmüşüm izlenimi vermek için kurulmuş.
You know, when Aiden died, there were days when I would sit in Jackson Square just daring myself to take this ring off, to give up, and I think part of me knew that I was never gonna be that happy ever again.
Aiden öldüğü zaman Jackson Meydanı'nda günlerce oturup yüzüğü çıkarmaya cesaret edebilirdim pes edebilirdim sanırım benim bir tarafım bir daha asla öyle mutlu olamayacağımı biliyordu.
And by the look in your eyes, it looks like you have some advice to give.
Ve gözlerindeki bakışa göre, verilecek tavsiyelerin var gibi görünüyor.
Yeah, I mean, I can jack a mainframe with a screwdriver, but you give me power tools I am the dumbest guy in the room.
Evet, yani, bir tornavida ile ana bilgisayari sökebilirim, ama elime otomatik aletler verirsen odadaki en salak adam oluveririm.
Because if we don't give them the killer in the next couple of days then...
Çünkü eğer katili bir kaç gün içinde ona vermezsek...
Guess I'll just have to see if I can give those Chinese a run for their money.
Bakalım Çinliler'in işinde başarılı olabilecek miyim?
She knows better than anyone that I'm perfectly capable of watching you execute every person in this room, and I'll still never give you the Rubicon access codes.
Seni bu odadaki herkesi öldürürken izleyebileceğimi ve sana asla Rubicon kodlarını vermeyeceğimi herkesten iyi bilir.
I mean, all Nyssa really wants is control of the League, so I need to convince Merlin to give her the ring, she gives us the cure, and no one has to die.
Aslında istediği tek şey, Birlik'in kontrolü. Yani, Merlyn'i yüzüğü vermeye ikna etmeye çalışırım Nyssa bize tedaviyi verir ve kimse ölmez.
Curtis, can you immobilize enough bees to give us a way in?
Curtis, arıları bizim içeri girmemize yetecek kadar devre dışı bırakabilir misin?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]