The defendant перевод на турецкий
2,988 параллельный перевод
The victim will ID the defendant as his attacker.
Kurban ona saldıranın sanık olduğunu doğrulayacaktır.
You're referring to the defendant? Yes.
Sanığı mı kastediyorsunuz?
The defendant's responsible for his own behaviour.
Gerçekten bunun adil olmadığını mı düşünüyorsunuz? - Sanık kendi davranışlarından kendisi sorumlu.
Your Honor, if you grant a mistrial, the defendant gets the benefit of his bad behaviour.
Sayın Yargıç, eğer davayı düşürürseniz sanık bu kötü davranışı ile kendine yarar sağlamış olacak.
Alex Clark for the defendant.
Alex Clark, sanığı temsil ediyorum.
The defendant is held without bail. - Any motions?
Sanık kefalet hakkı olmadan yargılanacak.
The defendant abducted Mrs McDeere to trade her for that drive.
Sanık, Bayan McDeere'ı o disk ile takas etmek için kaçırdı.
They served with the defendant in Desert Storm.
Sanıkla beraber Çöl Fırtınası'nda görev yapmışlar.
So the defendant doesn't take the stand!
- Sanık tanık kürsüsüne çıkmaz!
Where's the defendant who was in that cell?
Hücredeki sanık nerede?
No jail time, provided the defendant is not re-arrested within the next year.
Önümüzdeki bir yıl içinde tekrar tutuklanmaması karşılığında... -... hapis yatmayacak.
And does the defendant find this agreement acceptable?
- Sanık bu anlaşmayı kabul ediyor mu?
We're not relying on something the defendant told her doctor here.
Burada sanığın doktora söylediği bir şeyden bahsetmiyoruz.
The defendant's sister?
- Sanığın kız kardeşine.
Your Honour, the defendant has the right to confront witnesses against him, but there is no law requiring him to be present.
Sayın Yargıç sanığın, aleyhine tanıklık yapanlarla yüzleşmeye hakkı var ama o sırada orada olmasını gerektirecek bir kanun yok.
I believe those were made by the defendant's nails.
Buna sanığın tırnaklarının neden olduğuna inanıyorum.
That's when I saw the defendant.
- Sanığı o zaman gördüm.
This document is the defendant's new novel.
- Bu belge zanlının yeni romanı.
The defendant ;
Zanlıyı gördüm.
The defendant was legally impaired, so I arrested him and impounded his vehicle.
Sanık yasal sınırı aştığı için onu tutukladım ve aracını bağladım.
But for now, the defendant's motion to suppress is denied.
Ancak şimdilik, bu mahkeme savunmanın, delillerin yok sayılması talebini reddetmiştir.
Even years later, her experience with the defendant is...
Yıllar sonra bile sanık ile yaşadığı tecrübe- -
Did you know the defendant?
- Sanığı tanıyor muydunuz?
I think the jury should know that the defendant is a mobster, not an upstanding businessman.
Sanığın saygın bir iş adamı değil de bir mafya üyesi olduğunu jürinin bilmesi gerektiğini düşünüyorum.
So you're saying you don't believe the government has the right to put the defendant on trial?
Yani hükümetin sanığı yargılama hakkının olmadığına inandığınızı mı söylüyorsunuz?
The defendant was arrested for driving while intoxicated.
Sanık alkollü araba kullanmaktan tutuklandı.
I proceeded to the defendant's apartment to begin my investigation.
Soruşturmaya sanığın dairesini arayarak başladım.
Charlotte's clothes were bundled together in the defendant's sheets, and that bundle was then thrown down and incinerator chute.
Charlotte'ın kıyafetleri sanığın çarşafına sarılı bir şekilde... -... apartmanın çöp yakma fırınına atılmıştı.
This is the defendant, 12 minutes before he was pulled over.
Bu, sanığın kenara çekilmesinden 12 dakika öncesi.
Did you have an opportunity to interview the defendant?
- Sanığı sorgulama fırsatınız oldu mu?
Your honour, if the video plays, it's no different than the defendant testifying except we can't cross-examine.
Sayın Yargıç, video gösterilirse biz ona soru soramadan sanık tanıklık etmiş olur.
Your honor, the defendant is charged with a single homicide, the murder of Amy Sackheim.
Sayın Yargıç, sanık tek bir cinayet ile suçlanıyor, Amy Sackheim'ı öldürmekle.
Mr. Hobermann, aside from the confession of the defendant, do you have any real evidence connecting him to the crime?
Bay Hobermann, sanığın itirafı dışında gerçek bir kanıtınız var mı?
And that's when I saw the defendant.
Davalıyı da o zaman gördüm.
So, just to be clear, you saw the defendant enter your building that night?
Netleştirmek için soruyorum davalıyı o gece sizin apartmanınıza girerken mi gördünüz?
On the sole count of murder, we the jury find the defendant, Dr. Elle Larson... Not guilty.
Cinayetle suçlanmakta olan davalı Doktor Elle Larson'ı jüri suçsuz bulmuştur.
Now, over time, we learned that operation was being run by the defendant.
Daha sonra burasının sanık tarafından işletildiğini öğrendik.
And did the defendant pay him?
- Sanık ona ödeme yapmış mı?
That must have upset the defendant.
- Bu sanığı kızdırmış olmalı.
In the defendant's statement, he was absolutely clear that the victim was pointing a gun at him when he fired in self-defense.
Sanığın savunmasında, kurbanın ona silah doğrulttuğu ve bunun bir meşru müdafaa olduğu açıkça belirtilmişti.
You're referring to the defendant?
Sanığı tanıyor musunuz?
What was the defendant's reaction?
- Sanığın tepkisi nasıl oldu?
Will the defendant please rise.
Davalı taraf ayağa kalksın lütfen.
In the case of the people vs. Jud Grafton, on the sole count of murder, we find the defendant, Jud Grafton... Not guilty.
Jud Grafton'ın cinayetten yargılandığı davada sanık Jud Grefton'ı suçsuz bulduk.
And doctor, was a comparison conducted between the print lifted from that can and the defendant's fingerprint?
Doktor, bu kutudan alınan parmak izi ile sanığın parmak izi karşılaştırıldı mı?
The defendant always has the right to have a jury decide his fate.
Sanıkların, kaderlerini jürinin belirlemesini isteme hakları vardır.
Would the defendant please rise.
Davalı taraf lütfen ayağa kalksın.
On the charge of attempted murder, I find the defendant... not guilty.
Cinayete teşebbüs davasında, sanığı suçsuz buldum.
On the charge of arson in the first degree, I find the defendant not guilty.
Birinci dereceden kundaklama davasında sanığı suçsuz buldum.
On the lesser-included offense of assault in the first degree, - I find the defendant guilty - - What!
Birinci dereceden şahsa karşı eylem suçundan, sanığı suçlu buldum.
The defendant has a screw loose.
- Sanık kaçığın teki.
defendant 37
defendants 18
the doors 46
the door is locked 37
the door was open 152
the day before yesterday 39
the day 56
the duke 46
the duck 18
the door is open 55
defendants 18
the doors 46
the door is locked 37
the door was open 152
the day before yesterday 39
the day 56
the duke 46
the duck 18
the door is open 55
the day after tomorrow 108
the devil 179
the door is closed 18
the dog 197
the dress 56
the day before 49
the dogs 39
the door was locked 29
the d 504
the day after 57
the devil 179
the door is closed 18
the dog 197
the dress 56
the day before 49
the dogs 39
the door was locked 29
the d 504
the day after 57