We got перевод на турецкий
128,385 параллельный перевод
We got to get back out there and find it. No.
Tekrar gidip orayı bulmalıyız.
Then we got him on camera passing an ATM machine.
Sonra bir ATM'nin yanından geçerken görüntülenmiş.
We got a hit on the dead guy's prints...
Ölü adamın parmak izleri eşleşti.
We got to get back to that property.
O araziye dönmeliyiz.
We got to gaggle with the press before we land.
İnmeden önce basınla uğraşmamız gerekecek.
Those files are the only lead to the insider, and once they're deleted, we got nothing.
O dosyalar haine dair tek ipucumuz. Silinirlerse elimizde bir şey kalmayacak.
This article says that we got the wrong guy.
Haberde ise yanlış adamı indirdiğimiz yazıyor.
We got the son of a bitch.
- Şerefsizi yakaladık.
We got nothing here too.
- Alt kat da temiz.
- Oh, we got a hit.
- Oh, bir haber var.
It's 5 : 30. We got half an hour before they start setting off those bombs.
Saat 5 : 30. herif bombaları patlatmaya başlamadan önce yarım saatimiz var.
We got a line on a truck transporting HMX to Buffalo this afternoon.
Bir kamyonun bugün öğleden sonra Buffalo'ya HMX taşıdığı bilgisini aldık.
Look, we got what we wanted.
- HMX bizde.
Why go in as F.B.I. when we got two card-carrying members right here?
Neden burada iki tane kimlik taşıyan üye varken FBI olarak gidiyoruz ki?
Reade, Tasha... what have we got on Thad Munson and Phineas Gilmartin?
Reade, Tasha... Thad Munson ve Phineas Gilmartin hakkında ne biliyoruz?
We got the key... so Thad's using Rich to break out this nuclear material.
Anahtar bizde... yani Thad, nükleer materyali patlatmak için Rich'i kullanıyor.
Eph, we got'em on the ropes, man.
Eph, onların sonunu getirmeye çok yakınız.
Yeah, we got guns.
Evet, silahımız var.
We take out the guards, go in through the front, hit'em with everything we got.
Korumaları etkisiz hale getirip, ön taraftan gireceğiz, ve var gücümüzle onlara saldıracağız.
We got company!
Burada birisi var!
We got the pit...
Çukuru aldık...
Babe, we got three bedrooms.
Bebeğim, üç tane yatak odamız var.
We got four months'worth of E magazines, we got that body wash that makes you smell like Hawaii.
Bize 4 ay yetecek E dergileri, Vücudunun Hawaii gibi kokmasını sağlayan vücut yıkama jelimiz var.
Well, we got to get it together.
Tamam, birlikte göğüs germeliyiz.
We got these video calls with 30 of our top clients tomorrow to go over quarterly earnings.
Toplam kazancımızın çeyreğini oluşturan, en iyi 30 müşterimizle, yarın video görüşmelerimiz olacak.
We got to talking.
Konuşurduk.
We got a turn coming up, let's get ahead of it.
Eğer ilerde bir viraj varsa, onu bana önceden söylemen.
Walter, we've got a chance to do something really good here.
Gerçekten iyi şeyler yapmak için bir şans var elimizde.
But, Kimble... well, I think we've got a chance to do something really special here...
Bak Kimble, bence şu anda çok özel bir fırsata sahibiz.
We need to talk about... Yeah, I got it.
- Evet, anladım.
You know that better than anyone, and we've got to keep our options open.
Bunu biliyorsun. Seçeneklerimizi açık tutmalıyız.
But we've got eyes on him 24 / 7.
Ama 7 / 24 izlemedeyiz.
But a lot of folks think we should throw everything we've got into science, technology, engineering, math.
Ancak birçokları tüm kaynaklarımızı bilim, teknoloji, mühendislik, matematik gibi şeylere yönlendirmeliyiz, diyor.
We never got invited anywhere, now that I think of it.
- Sihirbazlık Kulübü. Bizi hiçbir yere çağırmazlardı zaten.
So we got nothing.
- Elimiz boş yani.
And right now, we've got practically nothing to go on.
Ve şu anda, pratik olarak devam edecek hiçbir şeyimiz yok.
We never got to finish what you started in Oregon.
Oregon'da başlattığın şeyi asla bitiremeyiz.
We've still got 20 minutes.
Hâlâ 20 dakikamız var.
We just got her file from the ATF.
Dosyasını ATF'den yeni aldık.
What do we got?
Ne bulduk?
We have to chase down every lead that we've got, no matter how risky it is.
Bulduğumuz her şansı değerlendirmeliyiz ne kadar riskli olursa olsun.
- And we don't got'em.
- Bizde yok.
All right, we haven't got ears inside.
Pekâlâ, içeriyi dinleyemiyoruz.
We've got the same thing at our door. Same here.
Aynı şey bu kapıda da var.
And there's really no reason that we both should be sitting home alone when I've got... this amazing Pennsylvania beer.
Ve ikimizin de evde yalnız oturmasının bir manası yok. Özellikle de... bu müthiş Pensilvanya biralarını almışken.
We've got to find that convoy.
O konvoyu bulmalıyız.
I mean, we've got... we've got six months until the babies are born. I mean, look at the fireplace.
Bebeklerin doğmasına, daha altı ayımız var.
Oh, we've got to remember to check the white board.
Beyaz tahtayı kontrol etmeyi unutmamalıyız.
So like we discussed on the phone, the oncologist estimates he's only got a few more months.
Telefonda konuştuğumuz gibi, onkolog William'ın birkaç ayı kaldığından bahsetti.
Oh, my dad used to take me to this restaurant every time we went to visit my grandparents in Jamaica. And he always got the oxtail special.
Babam her seferinde Jamaica'daki dedemleri ziyarete giderken beni hep bu restorana görütürür..... ve hep öküzkuyruğu sipariş ederdi.
We've got three kids.
Üç tane çocuğumuz var.
we got this 371
we got' em 96
we got it 766
we got your back 50
we got you 282
we got a problem 417
we got married 70
we got him 659
we got a deal 77
we got something 131
we got' em 96
we got it 766
we got your back 50
we got you 282
we got a problem 417
we got married 70
we got him 659
we got a deal 77
we got something 131