Affedersiniz ama перевод на английский
1,309 параллельный перевод
Affedersiniz ama spor yapıyorsunuz.
My mistake but you work out.
Affedersiniz ama General Callahan'ın komutanı var mı?
Excuse me, but does General Callahan have a superior officer?
Affedersiniz ama herkesi kontrol etmek zorundayız.
Sorry, but we have to check everyone.
Affedersiniz ama kuyruk var burada!
Hey, Woman : excuse me, We were waiting here,
Affedersiniz ama...
I beg to differ...
Affedersiniz ama bilmeniz gereken bir şey var.
Excuse me, there's something I think you should know.
Affedersiniz ama bu masayı biz bekliyorduk.
- We were waiting for this table.
Affedersiniz ama kaç saattir bekliyoruz burada.
Excuse me. We've all been waiting forever.
Affedersiniz ama görünmez falan mıyım?
Excuse me, but am I invisible?
- Profesör? Affedersiniz ama.
- Professor?
Affedersiniz ama beni yarım saat sonra arar mısınız?
Could I excuse myself? Would you call me back in about half an hour?
Affedersiniz ama gecenin soğukluğu beni korkutuyor.
Terribly sorry, the cool night air doesn't agree with me.
Affedersiniz ama Jefferson D'arcy'nin sınıfına öyle elinizi kolunuzu sallayarak giremezsiniz.
Excuse me, you can't just walk into a Jefferson D'Arcy class.
Affedersiniz ama annemle kimse böyle konuşamaz.
Excuse me, but nobody talks to my mother like that.
Affedersiniz ama "girişken" ve "paradigma", bunlar aptal insanların akıllı görünmek için kullandıkları içi boş kelimeler değil mi?
Excuse me, but "proactive" and "paradigm"? Aren't these just buzzwords that dumb people use to sound important?
Affedersiniz ama sizde bana lazım olan bir şey var.
I'm sorry, but you've got something I need.
Affedersiniz ama böyle kötü kadın hareketlerinize bir dakika daha maruz kalmadan önce, bir garsona ihtiyacınız var mı yok mu?
He certainly did liven up the last party. Well, actually, certain things have kind of changed since the last party. Pacey and I....
Affedersiniz ama C Caddesi ne tarafta acaba?
Excuse me. Can you tell me the way to Avenue C?
Affedersiniz ama bu iş teklifi ciddiye almamı beklemiyorsunuz herhalde.
- I'm sorry... you don't expect me to take this proposition seriously, do you?
Affedersiniz ama, önümde çok zorlu bir hafta var.
Excuse me, I've got a really big week.
Affedersiniz ama bahçede tek başıma bırakılmaktan hoşlanmam.
I don't like being led down the garden path.
Bay Bruckman. Affedersiniz, Bay Bruckman ama bizimle gelmenizi isteyeceğim.
Mr Bruckman, I'm sorry, but I'm going to have to ask you to come with us.
Affedersiniz, efendim. Bu siperi üç kere kaldırdık ama her seferinde aceleyle yeniden kurmamız gerekti.
Excuse me, Mayor but... we've dismantled this bulwark three times... and each time we've had to rebuild it in a hurry
Affedersiniz baba ama içmek için bir şey istemiş miydiniz?
Excuse me, Dad. Did you want a drink?
Affedersiniz, ama küçük bir kız çocuğu kayboldu!
Excuse me, but I've lost a little girl!
Affedersiniz, Bayan Woodhouse, ama Bay Frank Churchill gittiği için çok mu üzgünsünüz?
Forgive me, Miss Woodhouse, but, are you very sad that Mr. Frank Churchill has had to go away?
Affedersiniz Rahibe ama taksimetre çalışıyor.
Excuse me, sister, the meter's running.
Affedersiniz... Ama ben bir salyangoz suyu istemiştim... Elde sıkılmış.
Excuse me... but I believe I ordered a snail juice... hand-squeezed.
Affedersiniz, efendim ama soruyu anlamadım.
Excuse me, sir? I don't understand the question.
Affedersiniz, efendim, çok meraklı olmak istemem,... ama neden burada silecekleriniz çalışır durumda oturuyorsunuz?
I don't like to pry, but why are you sitting here with your wiper blades on?
Sanırım yine seyahate çıkmanın zamanı geldi. "Affedersiniz acaba Bay Francis Brady'yi gördünüz mü?" "Üzgünüm ama nerede olduğunu bilmiyorum." "Umarım yine Algernon Carruthers'le birlikte zaman ve mekanın değişik boyutlarında yolculuğa çıkmamıştır."
Yes, I do believe I shall be off on my travels. "Excuse me, did you happen to see Mr. Francis Brady, by any chance?" " I'm sorry, old bean, but I really wouldn't know.
Affedersiniz, karıştığımı sanmayın ama tam önümüzde...
Excuse me, I don't mean to interrupt or anything, but we're about to...
Affedersiniz, üzgünüm ama görüyorsun...
Excuse me, I'm sorry, but you see... I'm really in difficulty.
Affedersiniz, bunu söylemiş olabilirsiniz ama niçin buradayız?
I'm sorry, maybe you already answered this but why are we here?
İyiyim, affedersiniz, bunu yapacağımı söyledim ama şimdi fikrimi değiştirdim.
Good. I'm sorry. I know I told you I'd do this, but I've really changed my mind.
Affedersiniz Bay K ama davetiniz biraz mecburi oldu.
Pardon me, but your invitation came to us in a rather cavalier manner.
Affedersiniz Bay Berret ama bu iyi bir fikir değil.
No, I'm sorry, Mr. Barret. That's not such a good idea.
Affedersiniz, belki de yorgunluktan anlayamamışımdır ama biri bana bunun ana fikrini anlatabilir mi acaba?
I'm sorry. I'd love to sit around and reminisce, But could someone tell me the point of this fuckin'memoir?
- Affedersiniz. Ama şu ana kadarki görüşmeleriniz onu kamuya teşhir etme yönündeydi.
- You're threatening bad publicity.
Affedersiniz, avukat ama dolandırıcılık sadece reklam işlemlerinde geçerli bir haksız fiildir.
Um, we're discussing a case, sir. It's not a case. It's an abuse of the judicial process.
Affedersiniz senatör, ama kampanyanızla ilgili...
Excuse me, senator, at the moment we`re here...
Ama çok saçma davrandı. Affedersiniz. Affedersiniz.
But the way it is so strange... With your permission...
- Ama biz koruma altına... - Affedersiniz.
- But if we don't protect- -
- Affedersiniz, bölmek istemezdim ama bu toplantıya içeride devam etmeyi önerebilir miyim?
- Excuse me, I hate to interrupt, but might I suggest that we continue this little pow-wow inside?
Affedersiniz, ama acil olduğunu söyleyen birisi var.
I'm sorry, but I have a caller who says this is an emergency.
Affedersiniz efendim, ama kötü bir huyum.
I'm sorry, sir. It's a bad habit I got.
Affedersiniz, küçük testesteron bayramınızı bölmek istemem ama kuş bize o kadar para kazandırmadı.
Excuse me, I don't mean to interrupt your little testosterone festival, but the bird hasn't made us that much money.
Affedersiniz, teklif için gerçekten minnettarım, ama halk savcısı olarak çalışmayı seviyorum.
Excuse me, Uncle, I'm really grateful for the offer, but I enjoy my job as public prosecutor.
Affedersiniz Vali, ama hepinizi ilgilendirebilecek bir haber aldım.
- Excuse me Mayor, but I just received some news that you might all be interested in.
Affedersiniz, buraya Lauren Henderson'u görmeye geldik. - Üzgünüm ama o aramızdan ayrıldı. - Ne demek aramızdan ayrıldı?
- don't just stand there, say something - like what?
Kazanan o olabilir. Affedersiniz, ama rezalet olduğunu düşünüyorum.
Excuse me but I do believe that sucked ass.
amazon 38
amalia 33
aman 633
amanda 248
amar 39
aman tanrım 8090
aman tanrim 52
ama oldu 35
ama öldü 33
ama bu imkansız 78
amalia 33
aman 633
amanda 248
amar 39
aman tanrım 8090
aman tanrim 52
ama oldu 35
ama öldü 33
ama bu imkansız 78
ama bu imkânsız 18
amato 35
amanın 172
amaç 42
ama benim 40
aman aman 28
aman allah 310
ama biz 56
ama bu 445
aman anne 20
amato 35
amanın 172
amaç 42
ama benim 40
aman aman 28
aman allah 310
ama biz 56
ama bu 445
aman anne 20
aman be 76
ama biliyorum 27
aman allahım 373
ama orada 22
aman ya 22
ama neden ben 22
ama o 292
ama olsun 39
ama bilmiyorum 49
ama ne zaman 32
ama biliyorum 27
aman allahım 373
ama orada 22
aman ya 22
ama neden ben 22
ama o 292
ama olsun 39
ama bilmiyorum 49
ama ne zaman 32