Anlatma перевод на английский
1,881 параллельный перевод
Bence artık sana Monique'in öldüğü geceyi anlatma zamanım geldi.
I told you about the night about Monique died.
Ayrıntıları anlatma yetkim yok ancak hemen hapishane bahçesini boşaltmanız çok önemli ve acele bir tecrit başlatmalısınız.
I'm not at liberty to discuss the particulars, but it is crucial that you clear the prison yard immediately and initiate an immediate lockdown.
Kesinlikle "Bir şey sorma. bir şey anlatma" ilkesini benimsemelisin.
I mean, it's definitely a "don't ask, don't tell" type of situation.
Bu, sana anlatma dememin...
This is why I didn't...
Ona hiçbir şey anlatma.
Tell her... nothing.
Ne demek ona bir şey anlatma?
What do you mean tell her nothing?
Ona bir şey anlatma dedim!
I said tell her nothing!
Hayatını kurtardım, bana minnettarlığı anlatma.
I saved your life, so don't talk to me about gratitude.
Yalnızca, ne yaparsan yap, Chris'e benim randevulaştığımı anlatma.
Just remember, whatever you do, don't tell Chris I'm dating.
Bir gün ona anlatma zorunda kalacaksın.
You're gonna have to tell him sometime.
Kimseye anlatma.
Don't tell anybody about that, okay?
Öyleyse, hepimiz aynı hikayeyi anlatma konusunda anlaşalım.
But then, let's agree, that we tell the same story.
Anlatma faslı bitti.
Done telling.
Kimseye anlatma, anladın mı!
Don't tell anyone else. Understood.
Üzgünüm. Artık benim oraya çıkıp, kendi hikayemi anlatma vaktim geldi.
It's time I stood up there and gave my side of the story.
Bir toplantım var. Adamlar pek sağlam pabuç değil. Fazla bir şey anlatma.
I leave you, as I have to keep questioning talk about anything but sell your granny for a bribe
Bunu başkasına anlatma, yeter.
Just make sure you keep this to yourself, okay?
Suffolk Dükü, Bay Wyatt ile olan dedikodularını anlatma işini üstlendi.
The Duke of Suffolk has taken it upon himself to repeat the gossip about you and Mr. Wyatt.
Bu derdini anlatma yolu değil.
This is no way to ask.
Bu gece masal anlatma sırası sende.
It's your night to tell him a story.
- Ne yapmam gerektiğini bana anlatma.
- Don't you tell me what I gotta do.
Kimseye anlatma.
Don't tell anyone.
Ve bana anlatma, vampirlerin yaptığı bu.
And don't tell me that's what vampires do.
Sookie'nin kim olduğunu bana anlatma.
You don't need to tell me who Sookie is.
- Bana nasıl dost olunacağını anlatma.
- Don't tell me how to be your friend.
Bana bu saçmalığı anlatma.
- Don't give me that crap! Wake up, Teis!
Eğer bana bir şey olursa, Michael'a bir şey anlatma.
If anything happens to me, you can't tell Michael.
Lütfen kimseye anlatma.
Please don't tell anyone.
Şimdi anlatma sırası sende, Michael.
Now it's your turn, Michael.
Lütfen anlatma artık.
Sir, just stop.
Bana ne olduğunu anlatma.
Do not tell me what it is.
Cooper'a bu konuyu anlatma.
We can't even tall Cooper about this.
Bu detayları Norveç'li yetkililere anlatma.
Do not reveal these details to the Norwegian authorities.
Onlara gerçeği anlatma vaktin geldi.
It's time for you to tell them the truth.
Hikâye anlatma.
That is rubbish.
- Ne yapabileceğimi anlatma bana!
- You can't push me!
Ona hiç bir şey anlatma.
Do not tell him anything.
Peri masalı anlatma, Mikael.
You can stop that fairytale now, Mikael.
Neden eline silah alan herifler hep hayatlarını anlatma gereği duyarlar?
Why do blokes holding guns always feel the need to tell us their life stories?
Umarım bir gün bütün bunları Zachary'ye anlatma fırsatı bulurum.
I'm hoping I'm gonna have all the opportunity to say those things to Zachary.
- Hayır. Anlatma.
- No, don't tell me.
Çocuklara her şeyi anlatma!
You don't have to tell the kids everything!
Cutter'a daha bir şey anlatma, emi?
Don't tell Cutter yet, OK?
Lütfen.. Lütfen anlatma.
Well, please, please don't.
Hayır, anlatma!
No, don't tell!
Aptallık konusunda sana söylediklerim var ya sakın diğerlerine anlatma, yoksa gülerler.
What I said before, about being stupid, don't tell the others, they'll only laugh.
Sakın diğerlerine anlatma, yoksa gülerler.
Don't tell the others, they'll only laugh.
Ona herşeyi anlatma.
Don't tell her everything.
Böyle bir şey olmuş olsa birbirlerine anlatma fırsatını...
If they did, they wouldn't miss the chance to tell each other about it.
Jal'a anlatma çünkü... Jal'a anlatırsan o zaman benim yanıma hiç taşınmaz.
Don't tell Jal cos then if you tell Jal she won't move in with me any more.
- Bana bunu anlatma.
- Don't tell me that.
anlatmak ister misin 34
anlat 464
anlatamam 71
anlatacağım 106
anlatabildim mi 110
anlatayım 104
anlatsana 152
anlatırım 31
anlat bana 351
anlat hadi 43
anlat 464
anlatamam 71
anlatacağım 106
anlatabildim mi 110
anlatayım 104
anlatsana 152
anlatırım 31
anlat bana 351
anlat hadi 43
anlat bakalım 207
anlat ona 104
anlat bize 72
anlattı 18
anlatabiliyor muyum 95
anlattım 33
anlat onlara 49
anlatın 77
anlatın bana 25
anlatacak bir şey yok 35
anlat ona 104
anlat bize 72
anlattı 18
anlatabiliyor muyum 95
anlattım 33
anlat onlara 49
anlatın 77
anlatın bana 25
anlatacak bir şey yok 35