Bir nedeni yok перевод на английский
434 параллельный перевод
- Başka bir nedeni yok, değil mi?
- There isn't any other reason, is there?
- Önemli bir nedeni yok.
- Nothing important.
Özel bir nedeni yok.
No special reason.
Kıskanmak için bir nedeni yok.
She has no reason to be jealous.
Güneyin Buharlısı'nın kaptanı olsun diye ve başka bir nedeni yok!
So you'd give him command of the Southern Cross, and no other reason.
Onu buraya getirmemizin hiç bir nedeni yok!
There was no reason to bring her at all!
- Bir nedeni yok.
- There isn't any idea.
Sizce bir grup Apaçi'nin savaş yoluna çıkmalarının mantıklı bir nedeni yok mu?
There's no reason, to your knowledge why a band of Apache should go on the warpath?
Özel bir nedeni yok, sadece vermek isteyeceğini düşünmüştüm.
No particular reason. I thought you'd like to take it to her.
Özel bir nedeni yok.
There's no special reason.
Başka bir nedeni yok.
There is no other reason
- Bir nedeni yok.
No reason.
- Bir nedeni yok ama...
No reason, but...
Varlıklarının başka bir nedeni yok.
Not much other reason for existence.
Hayır, özel bir nedeni yok.
No. No special reason at all.
Özel bir nedeni yok.
Nobody special.
Mantıklı bir nedeni yok, evlat.
Well, it's usually a kind of logical progression.
Bir nedeni yok. Şu andan bahsetmiyorum, sadece konuşuyorum. Eğer yapabileceğin bir şey varsa- -
If for some reason I'm not talking about now, I'm just talking... if there's one thing you could do...
Bir nedeni yok.
It's nothing... nothing
- Bir nedeni yok.
- No reason.
- Özel bir nedeni yok.
- No special reason.
Bir nedeni yok.
No reason.
- Burada kalmanın bir nedeni yok.
There's no point in staying here.
Bir nedeni yok.
Nothing.
- Bir nedeni yok.
There is no reason.
Bir nedeni yok!
What choice did I have?
Somut bir nedeni yok.
Not in any concrete way.
Törless'in ansızın kaçmasının bir nedeni yok mu yani?
Do you have no explanation for why Törless suddenly ran away?
Bir nedeni yok.
Or why.
Olabildiğimce açık sözlü olacağım. Gelişimin özel bir nedeni yok.
I may as well be frank I have no special reason for coming
Kurbanlar kadındı. Üç cinayetin de anlaşılır bir nedeni yok.
The victim were women, three crimes without any apparent motive.
Neden? Belli bir nedeni yok.
I don't have any precise reason.
Başka bir nedeni yok mu?
Isn't there another reason?
Nora'nın cinayeti işlemek için bir nedeni yok anladığınızı umuyorum. - Bu gazeteciyi?
I hope we can assume that it's clear that Nora had no reason to kill this... this journalist?
Belli bir nedeni yok, eski mekanlarımı ziyaret edeyim dedim.
No real reason, just thought I'd check up on some of the old places.
Mide bulantılarımın korkudan başka bir nedeni yok.
There's no reason for my nausea other than fright.
"Başka bir nedeni yok işte."
There's no other reason.
Bilmiyorum. Bunun bir nedeni yok.
There just isn't any.
Bir nedeni yok, sadece bir duygu.
Nothing particular, just a feeling.
Belli bir nedeni yok.
No particular reason.
Hem Marcaillou'nun kaçmasına izin vermenin bir nedeni yok.
And no reason to let Marcaillou get away.
Bir nedeni yok.
There is no reason.
- Belli bir nedeni yok.
- Nothing special.
Özel bir nedeni yok.
No reason.
Beni bırakmamasını gerektiren kati bir nedeni var o yüzden gururunu düşünecek lüksü yok.
There's a definite reason why she can't let me go... and that's why she doesn't have the luxury to care about any self-respect.
Ama putperest bir ayin yapmanın bir nedeni de yok.
But that's no reason to hold a pagan celebration.
Bir nedeni yok.
For nothing.
Galiba bunun nedeni atmosferden kaynaklanıyor. Atmosferin çok yavaş bir şekilde işleyen yıkıcı bir özelliği var. Bu yüzden pencereler yok.
No, I think there's probably something in the atmosphere that, er has a very slow destructive property, er hence the lack of windows, Mmm?
Bir sorum var, Rus dostalarımızın Amerikan uzay araçlarını yok etmelerinin nedeni ne olabilir?
May I ask what motive our Russian friends would have for wishing to destroy American spacecraft?
İsim söylemenin anlamı yok çünkü düşman muhtemelen dinliyordur, ve bana göre düşmana nereye saldıracağımızı söylemenin de bir nedeni olamaz.
There's no sense naming names, since the enemy is probably listening, and there's no reason I can think of to tell him where we're going to strike.
Makul bir nedeni yok bunun.
There's no reason for it.
bir nedeni olmalı 22
nedeni yok 43
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
nedeni yok 43
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16