Bir şey перевод на английский
603,357 параллельный перевод
Hiç bir şey yok.
There's nothing.
Babaö hakkında bir şey biliyor musun?
Do you know anything about my father?
- Biz diye bir şey yok.
- There is no "we,"
- O bir şey bilmiyor.
He doesn't know any... ah!
Sende bana ait bir şey var.
You have something of mine.
- Ona bir şey yapma.
- Don't hurt her.
Çoğumuz için gereken bir şey.
Will need to be made for the greater good.
Bir şey düşünürüz elbet.
I'm sure we can think of something.
Penny ile aynı banyoyu paylaşmak nasıl bir şey?
Hey, what's it like sharing a bathroom with Penny?
Önemli bir şey değil.
it's not a big deal.
- Başka bir şey isteyen var mı?
Can I get anyone anything at all?
Öyle bir şey değil.
It's nothing like that.
- Onun içinden herhangi bir şey -
Wait, is anything gonna jump out...
Bu da başına gelecek bir şey.
That's something else to look forward to.
"Yok artık" aslen Charlie Brown tarafından söylendi, hayret bir şey.
"Good grief" was originally said by Charlie Brown, geez.
Senin bir şey yaptığın yok.
You didn't do anything.
" Senin bir şey yaptığın yok.
" You didn't do anything.
Sheldon, bir şey yapmaz.
Sheldon, she's fine.
Sana kanepeyi açar, sabah olunca da bir şey düşünürüz.
We'll make up the couch for you and figure out something in the morning.
- Ama bilginiz olsun, bu geçici bir şey.
And just so you know, it's only temporary.
Beyler az önce bu kaşıkla çok ilginç bir şey yaşadım. "Masamıza Oturma" diye şarkı söyleseydi çok ilginç olurdu.
Gentlemen, the most interesting thing just happened with this spoon.
Ya da hepimizin keyif alabileceği bir şey yapabiliriz.
Fun. Or we could do something we'll all enjoy, like play a board game.
Yani bir şey demediler ama aralarında alakaya maydanoz gibi hissettim.
I mean, they didn't say anything, but I just kind of felt like I was being a weird third wheel.
Ama hassas olduğun için bir şey söylemedim. Işık, ısı, ses, koku ve kuşların bakış şeklinin beni kolayca rahatsız etmesi hassas olduğum anlamına gelmiyor!
( grunts ) Just because I am easily bothered by light, heat, sound, smell and the way birds look at me does not mean I'm sensitive!
Biraz grip ilacı ve çayın çözemeyeceği bir şey değil.
It's nothing a little cold medicine and tea can't fix.
- Sana bir şey söyledi mi?
She say anything to you?
Bu korkunç bir şey.
That's terrible.
- Gerçekten bir şey hatırlamıyor musun?
You really can't remember anything?
Bir şey mi diyeceksin?
Something on your mind?
Hayır, hayır, yok bir şey.
No, no, nothing.
Tamam bak, canını sıkan bir şey varmış gibi geliyor.
Okay, well, maybe I'm just feeling like something's bothering you.
Kadınlar hakkında pek bir şey bilmem ama onları kızdırdığım zaman anlarım.
I don't know a lot about women, but I know I upset them.
Endişelenecek bir şey yok.
There's nothing to worry about.
Yok, bir şey olmaz.
No, I'll be fine.
Niye böyle bir şey söyledin ki?
I mean, wh-why would you say that?
Aslında benim için yeni bir şey değil.
Actually, I'm not new to this.
Yanlış bir şey mi söyledim?
Did I say something wrong?
Merak edecek bir şey yok.
Nothing to worry about.
Yanlış bir şey söylemiyor.
He's not wrong.
Yiyecek bir şey ister misiniz?
You want food?
Meydan okuyucu bir şey olduğu sürece hiç fark etmez.
What do you want to learn? It really doesn't matter, as long as it's challenging.
Pek iyi olduğum bir şey değil gibi görünüyor.
That doesn't seem to be where I shine.
Bir şey söyle!
Say something.
- Bir şey söylemeyecek misin?
Aren't you gonna say anything?
- Pek bir şey söylemedi.
She didn't say much of anything.
Yapacak bir şey yok.
Well, it can't be helped.
Üzerine bir şey çizilmiş.
There's something drawn on it.
O yüzden bunlar da bir şey yapmalıyız diye düşündüler.
That's why these guys thought they had to do something for the village.
Sevdiğin insana yalan söylemek konusunda bir iki şey bilen biri için, ne kadar erken öğrenirse o kadar iyi.
But as somebody who knows a thing or two about lying to the person that you love, the sooner that you come clean, the better.
Bir canlı hem kuş hem de memeli mi? Olmaz öyle şey.
You know, bird and mammal in the same creature?
Oradaki şey, benim yaptığım bir sentetik terminalin kalıntısıdır.
That thing there... that's actually the wreckage of a synthetic terminal that I made.
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105