Doğrusu перевод на английский
10,386 параллельный перевод
Tahmin edilebilir, daha doğrusu.
Predictable, in fact.
Doğrusu şu ki, asla diğer seviyeye geçmeyecek olmamız umrumda değil, fiziksel olarak.
The truth is, I don't care if we never take it to the next level, physically.
Doğrusu, bunu düşünmeye pek de vaktim olmadı, geri dönüşümü bile düşünemedim.
To be fair, I didn't have time to think about whether it was a one-way ticket.
Doğrusu, bundan memnunum.
A-And, honestly, I-I'm glad it did.
Doğrusu, biraz rahatladım bile.
To be honest, I'm actually a little relieved.
Doğrusu görmedim.
Actually, I haven't.
Susie, profesyonel tiyatro kurallarını bilmen beni etkiledi doğrusu.
Susie, I am impressed with your knowledge of the professional theater regulations.
Daha doğrusu, takip etme.
I mean, don't follow me.
Doğrusu mekan mükemmel gözüküyor.
In fact, the whole place looks wonderful.
Doğrusu, kimseyi partner yapmayacaktım.
The truth is, I wasn't gonna make anyone partner.
Doğrusu, bu lanet olası harika bir ifade.
Well, it's a hell of a nice sentiment.
Doğrusu, ben üstteki boş daireyi kiralayıp iple aşağı inip Zor Ölüm'deki Bruce Willis gibi pencereden dalacaktım.
Well, I was gonna, um... rent the vacant apartment above you, and then rappel down the building and smash through the window, like Bruce Willis in Die Hard.
Doğrusu, bu programı yıllardır izliyorum.
I have to say. I've been watching this show for years.
Daha doğrusu ben öyle sanıyordum.
What I thought was my date.
Doğrusu Stamford.
It's Stamford.
Onun babam öldüğünden beri bir pislik olduğunu söylemek isterdim ama işin doğrusu her zaman bir pislikti.
I wish I could say he's been kind of a douche since Dad died, but the truth is, he has always been kind of a douche.
Ama doğrusu böyle.
I just know that I'm right.
Daha doğrusu, benim yaşımdaki kadınları eğlendiremiyorsun diye, diğer erkeklerde mi yapamayacak?
More accurately, did you think that just because you don't entertain women my age that no other men do?
Doğrusu, yalnızım.
And, to be honest, I... I'm lonely.
Canavar biri olarak, ki doğrusu da bu.
As a monster and a butcher, which is exactly what he was.
Çocukların iyi olduğunu söylemiştin ama işin doğrusu senin çocuğun iyi.
You know, you said the kids were fine, but the truth is, your kid was fine.
Seni gördüğüme biraz şaşırdım doğrusu.
So, I was- - I was a little surprised to see you here.
Taraflarım olduğundan haberim yoktu doğrusu.
I didn't know I had a good side.
Etkilendim doğrusu.
- I'm impressed.
"Bizim Doğu Kanadı" olacak doğrusu. Ve Bayan Landingham değildi benim karakterim.
It's "The" West Wing, and Mrs. Landingham, and I didn't play Mrs. Landingham on The West Wing.
2 şey söyleyeceğim doğrusu.
Two things, actually.
Ve doğrusu, bu bana haksızlık.
And frankly, it's not fair to me.
Doğrusu şaşırttın beni.
You surprised me.
O yüzden bence olaya biraz daha şüpheyle bakmamız en doğrusu.
So I think we're just gonna have to, you know, take all this with a very large grain of salt.
Tur zamanın şok edici olacak, doğrusu.
Your lap time is going to be shocking, frankly.
- Doğrusu, ben tek kelime etmedim.
In truth, I never said a word to her. Right?
Doğrusu kırk senedir ben böyle bir şey görmemiştim.
Honestly... I'd never seen anything quite like it in 40 years.
Dün gece evdeydim, işin doğrusu bu.
I was at home that night. That's the truth.
Valla doğrusu benim ne düşündüğümün pek önemi yok, biliyorsun.
It doesn't really matter what I think, you know?
Doğrusu, kendini o kadar kaybetmişsin ki bu konuda kendine karşı ne kadar dürüstsün bilemiyorum.
Frankly, I don't know how honest you're being with yourself about it considering how out of control you've been.
Tanıştık, doğrusu.
We have, actually.
Doğrusu bunu bilemiyorum.
[laughs] well, I don't know about that!
Böyle bir dünyada.. .. böylesine bir ihanete şaşırmadım doğrusu.
- I expect such treachery from the likes of Earth.
.. fazla olmasına şaşırdım doğrusu. Konuşmanızı bölmek istemem millet.. .. ama birisi yaklaşık son beş bloktur bizi takip ediyor.
- I hate to break up the conversation guys, but someone's been following us for the last five blocks or so.
Pek sır sayılmaz doğrusu.
It wasn't all that mysterious.
Siz böyle diyince saçma geldi doğrusu.
Well, when you say it like that, it sounds ridiculous.
Avrasyalı daha doğrusu.
Ah, ah, he's, uh... he's more Eurasian.
O gömleğin üzerine o kazak da harika olmuş doğrusu.
That sweater looks perfect over the shirt.
Daha doğrusu tanıyordum.
Rather, i knew him.
Doğrusu yabancı bir ülkede yabancıysam ve beni arıyorlarsa yapacağım ilk iş görüntümü değiştirmek olur.
Well, I got to be honest, if I'm a stranger in a strange land and people are looking for me, the first thing I'm gonna do is change my appearance. Mm-hmm.
Daha doğrusu onlara söylemedin. Korkarım burada sadece ikimiz varız John.
True to form, you didn't reach out, so I'm afraid, John, it's just me and you.
Para işime çok yarar doğrusu.
I could use the money, to be honest.
- Doğrusu Ruhani.
- When it's Rouhani.
İyi iş çıkardınız doğrusu.
What do you know?
Daha doğrusu geriye kalanları buldum.
I got a computer. What's left of one.
Çok da garip kaçmazdı doğrusu.
Wouldn't be the strangest.
doğrusu bu 47
doğrusunu söylemek gerekirse 71
doğrusunu istersen 63
doğrusunu isterseniz 22
doğrusu şu ki 17
doğru 10892
dogru 95
doğrudur 303
doğru söylüyorsun 77
doğru mu 1537
doğrusunu söylemek gerekirse 71
doğrusunu istersen 63
doğrusunu isterseniz 22
doğrusu şu ki 17
doğru 10892
dogru 95
doğrudur 303
doğru söylüyorsun 77
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrulandı 46
doğru bildin 42
doğruymuş 64
doğru söylüyor 187
doğru değil 421
doğru mu söylüyorsun 24
doğru mu anladım 18
doğru söylüyorum 192
doğruyu söyle 121
doğrulandı 46
doğru bildin 42
doğruymuş 64
doğru söylüyor 187
doğru değil 421
doğru mu söylüyorsun 24
doğru mu anladım 18
doğru söylüyorum 192
doğruyu söyle 121