Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ D ] / Doğru olmaz

Doğru olmaz перевод на английский

946 параллельный перевод
Onu sana tanıştırmam doğru olmaz o kendisini sana tanıtacak.
You understand, of course, it wouldn't be technically correct for me to introduce you. He will present himself to you.
Ama o zamana kadar, herhangi bir açıklama yapmam doğru olmaz.
But till we do, one way or other I've no right to make a statement.
Hem, baban söylediğinin yarısı kadar bile zengin olsa... kızgın bir çocuğun uydurduğu bir hikâye uğruna... iki haftalık bereketli bir avı riske etmek hiç doğru olmaz.
And even if your daddy was half what you say it wouldn't be right nor just to gamble two weeks good fishing against a yarn give out by an upset boy.
Bu doğru olmaz. Beni yanlış anladın.
You misunderstand me.
- Ne? - Bu şekilde değerlendirmek doğru olmaz.
- That's not a very nice way of putting it.
- İsim vermek doğru olmaz ama.
- Hardly fair to give names. Look.
Beyaz bayrak taşıyan bir adamı vurmak doğru olmaz, Mike.
It don't seem exactly right to shoot a man waving'a white flag, Mike.
Birbirimize uygun değilsek bu doğru olmaz, ve böyle devam edersek pişman oluruz.
We couldn't possibly be more wrong for each other, and if we go on with this, well, I know we'll regret it.
- Çünkü bu doğru olmaz.
- Because it's not right.
Burada kalması doğru olmaz.
She has no right to be here.
Anne, Elwood dayımı yanında akrabası olmadan hastaneye yatırmak doğru olmaz.
Now, Mother, you know it isn't right to put Uncle Elwood away without some blood relative being present.
Onu satmak doğru olmaz.
It wouldn't be right to sell it!
Şimdi gitmeniz doğru olmaz.
It is not appropriate that you should leave now.
O halde, kişinin... şikayet etmesi doğru olmaz mı?
In that case, isn't it correct that one should make a complaint?
Bazı boya reklamları gördüm. Elbette az kanıtla hüküm vermek doğru olmaz, fakat...
You know, I read some advertisement about paints and, of course, one shouldn't judge on so little evidence, but I �
Bence doğru olmaz Sezar'ın bunca sevdiği Marcus Antonius'un ondan sonra yaşaması.
I think it is not meet Mark Antony, so well beloved of Caesar, should outlive Caesar.
Sabırlı olun dostlarım, okumam doğru olmaz.
Have patience, gentle friends. I must not read it.
- Doğru olmaz derim ben.
- I do not think it good.
Onu bir anda Herod'un kollarına atmak doğru olmaz.
She cannot be rushed into Herod's arms.
- Burada karar vermesi doğru olmaz.
- He shouldn't have to decide here.
Anlıyorum, ama bir yabancı ile dans etmesi doğru olmaz değil mi?
Well, it wouldn't look very nice for her to be dancing with strangers then, would it?
- Bu doğru olmaz.
- It would be dreadful.
- Parayı tutmamız hiç doğru olmaz.
IT WOULDN'T BE RIGHT TO KEEP THE MONEY.
Benim herkesle aynı yüzdeyi almam doğru olmaz.
It's almost not right for me to get as much as everybody else.
Onunla sadece söz verdiğin için evlenirsen eğer, mecbur olduğun için evleniyor olacaksın ve bu doğru olmaz.
Because if you marry her because of a promise, it'll seem you're marrying her because you must, and that wouldn't be right.
Doğru olmaz.
It wouldn't be right.
Seçimlere katılmanızın nedenin sizi hor gören beyazlardan intikam almak için olduğunu söylemek de doğru olmaz mıydı?
Wouldn't it also be true to say that the only reason that you seek the election... is to revenge yourself upon the whites whom you now think despise you?
Bu doğru olmaz.
It wouldn't look right.
Hayır, böyle bir şey doğru olmaz.
No, that wouldn't be right.
Onu kendine saklamak doğru olmaz.
Wouldn't be right to keep it.
Adlarını söylemek doğru olmaz. Görüşürüz.
Sorry, don't think it'd be ethical to tell you their names.
Tek başına bir çiftlikte çalışman hiç doğru olmaz.
It ain't right, your working that spread of yours all alone.
Erken konuşmak doğru olmaz ama aşırı hassas biri gibi.
You know, it isn't immediately apparent but he's an extremely sensitive man. - He sure is.
Herneyse. Zamanlamam doğru olmaz.
Anyway, this is the wrong time.
doğru olmaz.
it cannot be right.
Etik olarak benim bir görüş bildirmem doğru olmaz.
In view of my position, I hardly think it ethical to express my opinion.
Girit'teki çarpışmalar devam ederken... Batı Akdeniz'i zayıflatmak doğru olmaz.
We can't strip the Western Mediterranean with this Crete business going on.
Hayır bu doğru olmaz.
No, that wouldn't be right.
Yalnızca, tabi ki, kuzeye doğru soğuk ve dalgalı olduğundan pek iyi olmaz, değil mi?
Only, of course, it wasn't so nice up north when it was cold and rough was it?
Hem ipoteksiz bir kilise olmaz. - Doğru.
It wouldn't be a church without a mortgage.
Hayır, kehanetinin doğru olup olmadığını öğrenene kadar olmaz.
Oh no. Not'til I know whether you're prediction is right or not.
Evet, doğru. Ama yakalanma olasılığın o kadar yüksek olmaz.
Yes, that's right, but the chances of being taken aren't as many.
- Olmaz. Buradan doğru annene gidiyoruz.
Howdy, Mrs Woodry I'm bringing your boy back from the police station
- Ama kadını olmayan bir ev olur mu? - Olmaz, doğru.
- But what's in a house without a woman?
Evet doğru, kadınsız ev olmaz.
- That's true. That's right, what's a house without a woman in it?
Efendim, gittikleri yöne doğru pozisyon alsak daha iyi olmaz mı?
Sir, don't you think we'd better shift along with them?
Bu doğru olmaz.
Not at all.
Bu sizin için dogru olmaz.
It wouldn't be right for you.
Korkarım, bu elbiseleri değiştirmek için çıkarttığında, seni seyretmemiz çok doğru birşey olmaz.
I was afraid that when you changed out of that dress maybe you wouldn't look too good.
Doğru, hiç belli olmaz.
No, you don't, do you?
- Yalnızca ayaklarla olmaz. - Doğru.
- It's not just the feet.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]