Doğrusunu söylemek gerekirse перевод на английский
601 параллельный перевод
Doğrusunu söylemek gerekirse, Chip Chemical Brothers birkaç hafta önce bizi kovdu.
To be honest, Chip, the Chemical Brothers fired us a few weeks ago.
Doğrusunu söylemek gerekirse bir parça rahatsız edici.
As a matter of fact it's a bit... uncomfortable.
Doğrusunu söylemek gerekirse, ikimiz de damat olmak için uygun değiliz.
Judging fairly, neither of us deserves to be the groom.
Doğrusunu söylemek gerekirse biraz yorgunum ve dinlenmek istiyorum.
To tell you the truth, I'm a little tired and I would like to rest.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bilmem.
To tell you the truth, I don't know it.
Doğrusunu söylemek gerekirse, böyle.
To be fair.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu adamın askerlerini sevdim.
Tell you the truth, I kinda like this man's army.
Doğrusunu söylemek gerekirse evim Shropshire'de değil.
I may tell you candidly the place is not in Shropshire.
Doğrusunu söylemek gerekirse her şeye evet de.
As a matter of fact, say "yes" to everything.
Doğrusunu söylemek gerekirse, evet.
Yes, as a matter of fact.
Doğrusunu söylemek gerekirse, cesaretini takdir ettim.
I admire your spirit, if I may say so
Doğrusunu söylemek gerekirse, gördüğüm ilk vaka.
First time I've seen it, as a matter of fact.
Doğrusunu söylemek gerekirse, kadındı.Neden ki?
As a matter of fact, it was a woman. Why?
Doğrusunu söylemek gerekirse, ekselansları, bilmiyoruz, ama bundan eminiz.
Truthfully, Excellency, we don't, but we are sure she will.
Şey, doğrusunu söylemek gerekirse, Bay Gazeteci,
Well, to tell you the truth, Mr. Newspaperman,
Doğrusunu söylemek gerekirse unutmuşum.
To tell you the truth, I had forgotten.
Doğrusunu söylemek gerekirse, o benim.
As a matter of fact, I am.
Doğrusunu söylemek gerekirse, sanırım o biraz deli.
Tell us the truth, Aunty, I think she is wrong.
Ben Napolyon'a karşı savaştım ama doğrusunu söylemek gerekirse...
I fought against Napoleon, but to tell you the truth,
Doğrusunu söylemek gerekirse, bence biraz aptalca.
Well, I think it's a little corny, to tell you the truth.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Burada her şey çok kibar.. ve görkemli, Versailles biraz taşralı kalıyor.
To tell you the truth, Versailles is a bit provincial while everything here is so refined and splendid.
Doğrusunu söylemek gerekirse, buzdolabımda herzaman eşime verecek birşeylerim vardır.
Well, I'd rather you attack my icebox than my husband anytime.
Eh, doğrusunu söylemek gerekirse, benim için de öyle, Canavar.
Well, I'll tell you the truth, Monster. It's a fascinating morning for me too.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bence kürkten bir bot izi.
To tell you the truth, I thought it was made by a fur boot
- Doğrusunu söylemek gerekirse, ilginç.
- Interesting, anyway.
Doğrusunu söylemek gerekirse Bayan Fine kızımla biraz başım dertte.
Well, to tell you the truth, Mrs. Fine I've been having a little trouble with my daughter.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Ben gitmek istemiyorum.
As a matter of fact, I didn't want to go.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu sadece basit bir yetenek
Really speaking, it's just a trifle skill
Doğrusunu söylemek gerekirse, sizi tanımam hayatta mümkün değildi.
To tell you the truth, I never would have recognised you.
Doğrusunu söylemek gerekirse, vuruldum. Ama biraz.
Well, to be honest, I've been shot just a little.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu mektuba nasıl başlayacağımı pek bilmiyorum.
To tell you the truth, I don't quite know how to begin this letter to you.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Maurizio'yu hiç gözüm tutmamıştı.
I tell you the truth, that I am not fell very Maurizio well.
Doğrusunu söylemek gerekirse herhangi bir şey yapmak niyetinde değilim.
As a matter of fact I don't intend to do anything.
Size doğrusunu söylemek gerekirse, nasıl tepki vereceğimi bilemedim.
To tell you the truth, I didn't know how to react.
Daha doğrusunu söylemek gerekirse, burada ne haltlar dönüyür? Çünkü kendi adın kadar eminsindir ki ben bu işin ta en dibine kadar gireceğim.
Because you know as sure as your name is that I'm going to get to the bottom of this.
Doğrusunu söylemek gerekirse, şaraplar konusunda daha çok şey öğrenmek için.
To be frank, learn more about wines.
Doğrusunu söylemek gerekirse biraz aşığım.
To be honest, I'm in love.
- Doğrusunu söylemek gerekirse, dedektif olmak istiyorum.
- To be honest, I'm bucking for detective.
- Doğrusunu söylemek gerekirse...
- To tell you the truth...
Doğrusunu söylemek gerekirse senin için pek hazırlanamadık.
We weren't quite ready for you, if you want to know the truth.
Doğrusunu söylemek gerekirse, beni buraya getirdiklerinde ödüm kopmuştu.
To tell you the truth, I was terrified when he brought me here.
Doğrusunu söylemek gerekirse, kontrolü yeniden ele aldığımızda yönetim ve bakım kadromuzdan toplam 95 kişinin ya öldürüldüğünü ya da yaralı olduğunu gördük.
In fact, by the time we regained control, 95 members of our technical and maintenance staff had either been killed or wounded.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Muhammed'in sözleriyle,... İsa'nın sözleri, aynı lambadan çıkan iki ışık gibiler.
To tell you the truth, the words of Mohammad, and those of Christ come from the same light.
Doğrusunu söylemek gerekirse benim birkaç kez taksi çağırdığım oldu.
I... I HAILED A CAB A COUPLE OF TIMES. I THOUGHT I'D MAKE UP FOR IT SOMEHOW.
Doğrusunu söylemek gerekirse... Bu yükümlülük ve intikam lakırdıları beni yorgun ve hasta etti.
To tell you the truth... I'm sick and tired of all this talk of obligation and revenge.
Doğrusunu söylemek gerekirse o hayatta olmasaydı Grace yaşıyor olurdu.
My Grace would be alive today, if it hadn't been for him.
Bilirsiniz, Bay Bebra doğrusunu söylemek gerekirse,
Do you know, Mr. Bebra... to tell the truth...
Doğrusunu söylemek gerekirse... Ben bu kitabı satmalıyım.
I mean, face it, I wanna sell some books here.
Doğrusunu söylemek gerekirse, kız onun üvey kızı.
The truth is, she's his stepdaughter.
Doğrusunu söylemek gerekirse, Kim... korkman gereken tek kişi benim.
To be honest with you, Kim... The only one you should be afraid of is me.
Doğrusunu söylemek gerekirse, böyle bir şeye yeltenmenizin doğuracağı sonuçlardan korkuyorum.
Castle. Frankly, i'd be afraid to have you try for fear of the consequences.
gerekirse 81
doğru 10892
dogru 95
doğru söylüyorsun 77
doğrudur 303
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğru bildin 42
doğru 10892
dogru 95
doğru söylüyorsun 77
doğrudur 303
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğru bildin 42
doğruymuş 64
doğru söylüyor 187
doğru mu söylüyorsun 24
doğru mu anladım 18
doğruyu söyle 121
doğru söylüyorum 192
doğru değil 421
doğru diyorsun 34
doğruyu söylemek gerekirse 116
doğru değil mi 315
doğru söylüyor 187
doğru mu söylüyorsun 24
doğru mu anladım 18
doğruyu söyle 121
doğru söylüyorum 192
doğru değil 421
doğru diyorsun 34
doğruyu söylemek gerekirse 116
doğru değil mi 315