Görünüşte перевод на английский
522 параллельный перевод
Kamptakiler bana nazik davranmıyordu çünkü görünüşte barakadan yiyeceği çalıp barakayı ateşe veren bendim. Biri bana çamur attı.
People weren't taking too kindly me being at camp'cause apparently I stole food from the shed and then burned it down.
Dış görünüşte ne zaman yaşlanmaya başlayacak?
When is she likely to grow old in appearance?
Görünüşte medeni bir insansın.
Why should I suspect an apparently civilized man...
Görünüşte değildi.
Apparently not.
- Kurucumuz da kuralları yazdığında görünüşte çelişkili gibi durduğunun farkındaydı şüphesiz.
- Our founder must have known when he wrote these seemingly contradictory rules.
Bu topraklar görünüşte güzel, orası kesin.
There's a fair face to the land, surely.
- Sadece görünüşte.
- Just for the looks of it.
- Görünüşte bir hata yok.
- It looks all right here in the shop.
Sadece görünüşte karısı olacaktım.
I would be his formal wife, but his sister in reality.
Sadece görünüşte bir eş.
I don't understand your spouse.
Madam de... çok zarif, seçkin ve ünlü bir kadındı. Görünüşte hoş ve kolay bir hayat kaderinde varmış.
Madame de... was a very elegant, distinguished, and celebrated woman, seemingly destined to a delightful, uncomplicated existence.
Görünüşte kravat satıyor.
Sells ties as a front.
Tüm o rahat tavırlar ve görünüşte arkadaşlık.
All that easy manner and apparent friendliness.
Sadece görünüşte değil, gerçekten arkadaş olman gerekir.
Not just apparent, you have to be friends.
- Söyledim. Bayan Shore'la yaptığı antlaşmayı, vekilinin Fransa'daki temaslarını da söyledim. Şehvetinin nasıl doymak bilmez olduğunu, şehirdeki kadınları nasıl kirlettiğini, en ufak bir hatada bile ne kadar acımasız olduğunu, kendi gayri meşruluğunu, babanız Fransa'dayken annenizin ona gebe kaldığını, zaten görünüşte de Düke hiç benzemediğini, hepsini söyledim.
- I did... with his contract with Mistress Shore... and his contract by deputy in France - the insatiate greediness of his desires... and his enforcement of the city wives - his tyranny for trifles - his own bastardy, as being got... your father then in France... and his resemblance being not like the duke.
Artık gücüm sadece görünüşte.
My strength is only outward now.
Duruşmada sunulana bakılırsa, çocuk görünüşte suçlu.
From what was presented at the trial, the boy looks guilty, on the surface.
Görünüşte yarın ölecekmiş.
Apparently, he's going to die tomorrow night.
Hepimiz görünüşte alaycı ve kurnazdık.
We can all pretend to be cynical and scheming.
Görünüşte iri, sert, kendinden emindi.
Outside : Big, tough, confident.
Sanırım Anlattıklarımın basitliği, görünüşte aptalca oluşu, ilk kuşkularının biraz insafsız olup olamayacağı konusunda onu meraklandırdı.
Wouldn't you say it's a little strange for a woman to leave without her suitcase and her purse?
Komik olan, onun sadece görünüşte metresim olması.
What is funny is that she is my mistress for appearance's sake only.
Görünüşte.
Appearance.
Sıradan bir görünüşte.
That has the common touch.
Bu şantajı sakince kabul etmemiz senin için görünüşte çok sıra dışı gelebilir.
Our apparently calm acceptance of this blackmail must seem very extraordinary to you.
Görünüşte enerjimizi spora, bahçe işlerine ve her türlü kültürel etkinliğe harcayacağız.
We're going to devote our energies to sports and gardening, all the cultural pursuits as far as they're concerned.
Helikopterler görünüşte uçmak için uygun görünmüyor... fakat pekâlâ düzgün uçabiliyorlar.
Helicopters don't look very elegant either... but they fly reasonably well.
Sütten çıkmış ak kaşık gibi, en azından görünüşte.
Pure as the driven snow, on the surface anyway.
Görünüşte pek korkunçturlar, ama gerçekte o kadar güçlü değildirler. "
They appear ferocious. But they're not really so powerful.
Görünüşte öyle oldu.
It seems it's turned out that way.
En az 20 isteği yerine getirmeden günüm geçmiyor ki hepsi de görünüşte çok değerli kuruluşlar.
Not a day passes that I don't receive at least 20 requests, all of which appear to be from very worthwhile organizations.
Korkarım ki sadece görünüşte.
Only on the surface, I'm afraid.
Görünüşte, Cezayir Ticaret Heyeti'nin bir üyesi.
Ostensibly, he is a member of the Algerian Trade Delegation.
Bütün nakitini kazanınca, taşa bahis yapması için görünüşte yenilmez bir eli ona verip ayartırsın.
When we have won all his cash, you lure him to wager the stone by giving him what appears to be an unbeatable hand.
Görünüşte, ya da bana söylediklerine göre çok mutlu... İki haftadan beri kimseyle konuşma ihtiyacı hissetmemiş.
Apparently, or so they tell me, he's so happy he hasn't felt the need to address himself to anyone for two weeks.
Olay sadece dış görünüşte değil, gayet zeki birisi olduğunu da düşünüyorum.
It's not just the physical aspect, and he's smart enough to know that.
Görünüşte, kanuna saygılı diğer vatandaşlardan hiç farkı yok.
To all appearances, no different from any other law-abiding citizen.
Görünüşte dostlar ama... aslında çıkarı için bize iyi davranıyor, aslında tek derdi yerinizi öğrenmek
On the surface, he seemed to be my dad's friend, but in fact he wanted to find the whereabouts of you all
- Bu sadece dış görünüşte.
- That's just a cover-up.
- Jüpiter ve Venüs Pluto ile iyi bir görünüşte yer alıyor.
Jupiter and Venus are in good aspect with Pluto.
Görünüşte dün gece tesadüfen arabaları değiştirdiler.
It's apparent that it was just by accident that they traded cars last night.
Adli tıp internine göre, mermi görünüşte doğrudan kalbi delip geçmiş, oldukça yakından ateş edilmiş, barut izlerinden anlaşıldığı kadarıyla.
According to the coroner's intern, the bullet, apparently, went directly through the heart, fired at extremely close range, as indicated by the gunpowder traces.
Ben de öyleyim, kendime göre... ve görünüşte, senin dediğine göre...
So am I, in my way... and looks, as you say...
Görünüşte öyle.
Apparently.
Görünüşte gizem falan yok.
There isn't a mystery in sight.
- Sorunu buldunuz mu? - Görünüşte bir sorun yok.
- Did you find the trouble?
Hollanda'da, görünüşte her şey yolunda gidiyordu.
To the surface, Holland it seemed to be as always.
Fakat hayatta kalanların çoğunluğunun, görünüşte zarar görmediğini farzediyorum.
But I suppose the majority of those who survive, survive apparently intact.
Görünüşte, kışkırtarak vakum, atılım.
Seemly. Prodding. Vacuum.
Görünüşte küçük bir yangın var 50 kat aşağıda, depo odalarımızdan birinde.
It seems that we have a small fire... in one of our storage rooms, 50 floors below.
- Bu sadece dış görünüşte.
- I happen to be rehearsing here.