Iki şey перевод на английский
6,056 параллельный перевод
Ona bir-iki şey de sen söylesene.
You tell him.
Bence, kadehlerimizi sevgili dostumuz Nina'nın sağlığına kaldırmamızın yanında onun hakkında önemli bir-iki şey de söylemeliyiz.
I think we shouldn't just raise our glasses to the health of our dear Nina but also say the most important things about her!
Daniel'ın inandığı iki şey var :
Daniel believes in two things.
İskoçların yaptığı en iyi iki şey viski ve şiirler.
Two best things the Scots produced... single malt and poets.
Tahılla ilgili bir iki şey bilirim.
I do know a thing or two about grain.
Ve avukatımın rahatsız etmenizden dolayı bir iki şey söyleyeceğine eminim.
And I think my lawyer's gonna have something to say about this harassment.
Şu iki şey sayesinde :
Two things...
Hayatta kaybedemeyeceğin iki şey var.
There are two things in life you cannot lose.
Senden iki şey isteyeceğim,
I'm only going to ask two things of you.
- Bu iki şey ille de...
The two things aren't necessarily...
Bu harika, ama iki şey birden olmuyor.
This is great, but it doesn't tie both of them to all this.
Sen yokken iki şey hakkında yanıldığını keşfettim.
While you were gone, I found out that you were wrong about two things... First, oh, that, uh, sales rep was trying to seduce me.
Ama iki şey var.
But two things.
Baskı hakkında bir iki şey bilmişliğim var.
I know a thing or two about pressure.
İki gün oldu, ama hala bir şey yok.
It's been two days and nothing has happened.
İki tane şey peşimi bırakmadı.
Two things stuck with me.
Ve geçtiğimiz 12 saat bana bir şey hatırlattıysa o da iki yıl önce Oliver Queen'i bir kenara bırakıp Arrow olmaya karar vermiştim.
And if the past 12 hours have reminded me of anything, it's that two years ago, I made the decision to put Oliver Queen aside and be the Arrow.
İki kişi arasında var olan o yüzde 80'lik şey sonradan oluşur ve arada kalan her şey gerçektir ve idealleştirme ya da öfke ya da her neyse, önemli olan bu aradaki şeydir, ve bu şeyin doğasında vardır,
I think that 80 % of what exists between two people is sort of put on and everything else in between is what's real, and idealization or anger or whatever it is, it's the thing in between, that thing that is absolutely inherent,
İki şey onları durdurur, sadakat ve korku.
Two things stop them - loyalty and fear.
Demek istediğim, o senin için iyi değil, ve... aynı terapiye giden iki insanın ilişkisi olması iyi bir şey değil.
I mean, it's not good for you and he... it's not good that any two people involved in therapy to get involved.
İki şehrin birleşimi nedeniyle, okullar bütçe kesintisi yapmak zorunda kaldı ve ilk kesilen şey de mezuniyet balosu oldu.
Because of the merger, schools have had to make some cuts, and the first thing to go was the senior prom.
- İki lokma bir şey ye.
- Get some food in your stomach.
- İki şey biliyoruz.
Well, we know two things.
- Her şey iki katı.
- It's double everything.
Bu Grime denilen adamla olan da aynı şey. Bu iki adam da hoşsohbetle bir çizik bile almadan onların yerine götürülüyor.
It's the same thing with this man Grimes also, both of these men cosied into their housing with nary a scratch on'em.
Bira, içki diye içtiğiniz çorbanız, Victoria'nın banyo suyu gibi ve bu iki pub işletmecisine de bundan zorla içirilmiş. Burada dikkate değer bir şey var.
The beer, that rank soup that you all pour down yourselves like it's Victoria's own bath water and that which was forced into our two publicans, now, there was something of note.
Onları durduran tek şey, onun iki mermi yemesiydi.
The only thing to stop'em... him taking two bullets.
Şey, herifin biri sihirbazlık yaptı Gladstone hakkında kötü bir şekilde şarkı söyleyen iki kadın vardı.
Well, a fellow performing magic tricks... um... two women singing about Gladstone, in poor taste.
Görmek isteyeceğim son şey iki reşit olmayan yarı-etnik görünüşlü muhtemel yerli Amerikan gençlerinin içerideki yepyeni plastik derileri, beni sıcacık bir günde bir Golden Retriever gibi oturtup durmaya zorlayarak mahvetmesi.
LAST THING I WANT TO SEE IS TWO UNDERAGE, SEMI-ETHNIC-LOOKING,
İki iyi şey çıktı...
Two good things did - -
Hakim, bana iki kelepçe taktırdı, ilk kez böyle bir şey yapması gerekiyormuş.
- What? - Judge gave me two ankle bracelets, said it was the first time he ever had to do that.
Polis iki yeni cinayeti araştıyor ve olaydaki her şey... Colville dosyası ile aynı.
Police are investigating two new murders, and everything about them looks like the crimes that Colville was charged with.
- O iki katil hiç bir şey değil.
- Those two goons are nothing.
İki gündür bir şey yemedi ve son altı saatte üç nöbet geçirdi.
She hasn't eaten in two days and has had three seizures in the last six hours.
- Neresi ilginç bunun? - İki şey var.
What's so interesting about that?
İki saat sürdü, çok bir şey değil.
It only took me two hours. It wasn't that bad.
İki hafta boyunca bir şey olmadı. Sonra birden ortaya çıktınız.
But it's been nothing for two weeks, and now all this.
Bu sefer, ya iki katını alacağım ya da hiçbir şey.
This time... It's gonna be double or nothing.
İki gündür o tahtaya bir şey yazmıyorsun.
You haven't written on that board in two days.
- İki gündür ilk sigarası bir şey olmaz.
- First one in two days. It's okay.
Oğlum, Dante'nin babası yirmi iki yıl önce vuruldu ve öldü. Ve siz onun katilini bulamadınız. Yedi yıl sonra diğer oğlum öldürüldü ve yine hiçbir şey olmadı.
My son, Dante's father, was shot to death 22 years ago, and you people never found his killer, and my other son was murdered 7 years later, and nothing happened.
İçimde bunun söylenmeyecek bir şey olduğuna dair bir his var. Hele hele bir odada baş başa oturan iki kadına.
I feel like, in my heart, that that was a... that was the wrong to say, especially to two women who are sitting alone in a room together.
Kocam ve iki çocuğum ayrılmışlardan ya da o çeşit bir şey.
I... My husband and two children are... departed, and that sort of thing, it gets a lot of sympathy.
İki gün o sıcakta kaldığı için, elimden bir şey gelmezdi.
Two days in this heat, there ain't nothing I can do.
Bir şey, her iki ev ev sahipliği edeceğiz.
We'll host a thing, both houses.
İki şey oldu.
That's two things.
Hanna, yapmak isteyeceğim son şey boşanmak üzere... olan iki kişinin arasına girmek, ve bu sadece mahremiyete aykırı değil,... aynı zamanda ihanet gibi.
Hanna, the last thing I wanna do is get in the middle of two people who are going through divorce, and it's not just an invasion of privacy... it feels like a betrayal.
Biliyorum, ama bunlar iki farklı şey.
I know, but that's two separate things.
Massachusetts'de iki taraflı izin olmadan bir şey kaydetmek yasal değildir.
In Massachusetts it's illegal to record anybody without two-party consent.
Hükümet cuma gününe kadar iki tarafa da bir şey yapmayacak. Umarım sonra da bir şey yapmaz.
The government is not going to make a move on either of you until Friday, and then hopefully never.
- İki adam ellerindeki yataklarla birbirlerine koşuyorlar ve... Bu tarz bir şey.
Two guys run at each other with mattresses, and, um... th-that's kind of it.
seyirciler 18
şeyde 37
şeydi 22
şeyden 21
şey yani 16
seyredin 30
şey evet 24
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyde 37
şeydi 22
şeyden 21
şey yani 16
seyredin 30
şey evet 24
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şeye benziyor 18
şey ben 70
şey mi 23
şey efendim 19
seyret şimdi 29
seyir subayı 22
iki saat 66
iki saat önce 19
iki saniye 32
şeye benziyor 18
şey ben 70
şey mi 23
şey efendim 19
seyret şimdi 29
seyir subayı 22
iki saat 66
iki saat önce 19
iki saniye 32