Küçük перевод на английский
159,784 параллельный перевод
Biri büyük, biri küçük olmalı.
There's a big one and a small one.
Biri büyük, biri küçük olmalı...
There's a big one and a small...
Küçük Tilda'sı gibi olmazdı.
Not like his little tilda.
Hırsızlık yapıyorsun demek küçük pislik!
You thieving little shit.
Tıpkı senin gibi lafazan küçük serserinin tekiydi.
She was a mouthy little punk, just like you.
Küçük çaylak kızlar hikâyeni birbirlerine anlatacak.
Yours will be the story all the little Cog girls will tell each other.
Ve ikimiz de... Gücü ve... Şimdi küçük çocuğum parasını ödüyor.
And neither of us had the... the strength, and... now my little boy's paying for it.
Sümüksün, küçük piç.
You slimy, little bastard.
Küçük huysuz bir şeysin öyle değil mi?
You're a vicious little thing, aren't you?
Senin yaşındayken tenimde küçük siyah çizgiler toplamaktan çok daha fazlasını yapmak istiyordum.
When I was your age, I wanted to do more than collect little black lines on my skin.
Sus küçük bebek ağlama sakın.
Hush, little baby... Don't you cry...
Hatırlıyorum da ben küçük bir kızken bu kitabın sırlarını çözerken bana yardım etmeye söz vermiştin.
I remember, when I was a little girl, you vowed to help me decipher this book's secrets.
- N'aber küçük kuzen?
- What's up, little cousin?
Sen ve ekibin böyle küçük sorunları halledemezse benim halletmem gerekir.
If you and your staff can't handle these little disturbances, I'm gonna have to.
Umurumda diye çalışmayı referans gösteriyorum zaten. Çünkü gösteriyor ki belli imar yasaları ve küçük işletme teşvikleri...
I do, which is why I was referencing this study, because it shows that with specific zoning laws and small-business incentives, local grocers can...
Bir küçük ev aletleri fabrikasının montaj hattında ustabaşıydım.
I was an assembly-line foreman for a small-appliance manufacturer.
Küçük şeyler, isimler, tarihler...
Small things... Names, dates.
Ve... birisi, uh... bana kahve ya da çay gibi küçük seçimlerle başlamam gerektiğini söyledi.
And... someone, uh... told me to start with small choices, like coffee or tea.
Küçük bir köyü çamaşır deterjanıyla havaya uçurmaya çalıştıklarında Cezayirli elemanların tipi görmek istiyorum.
I'd like to see those Algerian guys'faces when they try to blow up a small village with laundry detergent.
Yatak odası daha da küçük gözükmeye başladı.
This bedroom feels so much smaller now.
Resmen sular seller gibi akıttım... tıpkı küçük bir çocuk gibi.
Just full waterworks... like a little boy.
Ritim bozukluğuna sebep olan şey, iki kalp odasının, arasındaki duvarda, meydana gelen küçük bir delik.
The arrhythmia was caused by a minor septal defect, which means there's a very small hole between two of the heart's chambers.
Sen küçük bir mucizesin, değil mi?
You're a little miracle, aren't you?
Küçük böcüşlerim.
Hey, little bugs.
Bizim olaylardan etkilenen.. ... iki küçük kızımız var. İşe gitmem lazım.
Um, we have two young girls who are being affected...
Anı kutusu.. .. onun sevdiği küçük şeyleri... ve bana onu hatırlatan şeyleri... şey...
It's called a memory box, and I put a lot of his favorite little things and things that remind me of him, like, um...
Unutmak istemediğim küçük anlara odaklanmak..... istiyotum.
I've been trying to focus on all of the little moments that... that I don't want to forget.
16 yaşındaki yeğenim bizi ziyaret etti, ama benim önyargıma rağmen, onu şu küçük oyuna götürmeye karar verdik... çünkü başrolde hayranı olduğu, The Manny oynuyordu.
Well, my 16-year-old niece is visiting us, and against my better judgment, we decided to take her to this... this little play because it starred her favorite actor in the world, The Manny.
Ne yapacaktım? Hayatımın geri kalanını küçük bir bardaktan aldığım hapları kullanarak mı geçirecektim?
What was I gonna... spend the rest of my life popping pills from a little cup?
Sadece küçük kaldı.
All we got left are smalls.
Bunun neresi küçük?
How is that a small?
Şu küçük davaya biraz yakından bakalım mı?
So, let's have a closer look at this little case of yours, shall we?
Şu küçük şehir davalarını seviyorum.
I love these small-town cases.
İyi haber, burası çok küçük bir yer.
You know, the good news is, it's a very small town.
Her parçayı, ne kadar küçük olursa olsun.
Every piece, no matter how small.
Bu küçük kız beni alt etti.
That wee girl has just turned the corner with me.
Küçük bir gelişme, en azından onlara fahişe diyebiliriz.
Small mercies, at least we're allowed to call them prostitutes again.
Küçük bir şey buldunuz... ama siz gençler bunu abartıyorsunuz.
Got you a big pint of that cats'piss that you young fellas seem to like so much.
Yüzde olarak tanımlamak için çok küçük bir sayı.
Well, that's a very small sample to be quoting percentages out of.
Vay vay, küçük çukurundan çıkıp gelene de bakın.
Well, well. Look who just popped out of her little hole in the ground.
Dubuque dışında küçük bir tarım kasabasında büyümüş.
He grew up in a small farming town outside of Dubuque.
Küçük bir ihtimal olabilir Garcia, ama tahliyelerinden hemen sonra benzer küçük soygunlar yaşanmış mı?
Ok, Garcia, this may be a long throw, but are there any similar robberies nearby dating back to immediately after their release?
Hiç de küçük ihtimal değil hayatım.
Oh... That's not a long throw at all, lovey.
Küçük kardeş zamanla terfi edip iki hafta önce asistan olmuş.
By and by, little sister was promoted to junior assistant two weeks ago.
- Seni küçük...
Oh, you little...
- Hiç küçük torba görüyor musun?
Do you see any baggies?
- Tamam. - Ben çok hafif uyurum, yani en küçük ses veya koku değişikliği beni rahatsız eder.
- I'm also a very light sleeper, so, the smallest noise or variance in smell will disturb me.
Şey, benim için genelde kafam iyi olduğundan sarhoş olduğumdan ya da birisi kendimi küçük ve çaresiz hissettirdiğinde kendime var olduğumu hatırlatmak için.
Well, for me... it's usually'cause I'm high... or drunk, or someone has done something to make me feel so small and insecure... that I have to do something to remind myself that I exist.
Dinle küçük serseri.
Listen up, you little punk.
Seni küçük serseri!
Ooh, you little guttersnipe!
Küçük şapka ve gözlükle hayal et, tamam, erkekmiş gibi yapıyorum.
So, picture me in a little cap and glasses, okay, pretending to be a man.
küçükken 45
küçük kız 168
küçük kardeş 36
küçük adam 77
küçük kızım 28
küçük kardeşim 59
küçük çocuk 37
küçük prenses 23
küçük ayak 20
küçük hanım 234
küçük kız 168
küçük kardeş 36
küçük adam 77
küçük kızım 28
küçük kardeşim 59
küçük çocuk 37
küçük prenses 23
küçük ayak 20
küçük hanım 234
küçük bir hediye 18
küçük bir kız 38
küçük bir şey 30
küçük bir 20
küçük serseri 26
küçük bey 45
küçük köpek 18
küçük sürtük 19
küçük şeyler 22
küçük mü 41
küçük bir kız 38
küçük bir şey 30
küçük bir 20
küçük serseri 26
küçük bey 45
küçük köpek 18
küçük sürtük 19
küçük şeyler 22
küçük mü 41