Küçük bir перевод на английский
62,042 параллельный перевод
- O küçük bir çocuk, tamam mı?
- He's a little child, okay? - I'm sorry.
Bu küçük bir krizdi.
This episode was minor.
Küçük bir köy.
It's a tiny village.
Küçük bir mekân, ismi de Falingreen's Falimese's, Faliense's miydi ya?
Yeah, this little place called Fa... Falingreen's, Falimese's, Faliense's?
Bak, Annie'nin fikri burayı küçük bir gece kulübüne çevirmek.
Look, Annie's idea is we gonna turn this into a little club.
Shaolin Fantastic'in sokakta küçük bir çocuk ordusu var.
Shaolin Fantastic's got his own little army of kids on the street.
Ve herkese göstereceğiz, biz küçük bir görünmez orduyuz, açız ve korkuyoruz ama yolumuzda ilerliyoruz.
And we're gonna show everybody that there's this invisible little army, and we're hungry and scared, but we're on our way.
Bazen küçük bir eleman taşaklı olduğunu kanıtlamalı.
Sometimes a little nigga gotta prove he got big balls.
Küçük bir orduya yetecek kadar silah var burada.
There's enough guns here to outfit a small army.
Pennsylvania'da küçük bir kasaba.
Small farm town, Pennsylvania.
Beni bırakmadan önce küçük bir harita çizerim.
Um, before you drop me off, I can draw you a little map.
Artık küçük bir galerileri var.
They got a little gallery now.
Umarım onun küçük bir küveti vardır Neosporin gibi.
Let's just hope he's got a little tub of like, Neosporin.
Bilirsin küçük bir çekiç, küçük bir cam.
You know a little hammer, a little glass.
Aramızda aramızdaki küçük bir sır, ofisimdeki demleme geçiş yaptı... Kafeinsizlikte, bilirsiniz, kenarı atmak için.
So, a little secret between you and I is I switched the brew in our office with decaf, you know, to take the edge off.
- Sen de küçük bir köpek görmedin değil mi?
- You didn't see a little dog, too, did you?
Dünyanın ta öbür tarafındaki küçük bir sahil şeridinde baban Nootka kabilesiyle boş bir arazi için anlaşma yaptı.
Well, it's a small... strip of coastline, directly on the other side of the world, which your father held by treaty with the Nootka tribe. A wasteland.
Önce sıçrayacağınız küçük bir engel var.
There's just a small hurdle that you have to leap over first.
- Aklıma küçük bir şüphe var... Doğu Hindistan'daki üst düzey yöneticilerin Delaney ile anlaşma yaptıklarını söyledi.
- There is little doubt in my mind... that senior directors at the East India have done a deal with Delaney.
Son birkaç hanesi bulanmış ama bu sayılar kuzeydeki küçük bir kasabayı...
Well, the last few digits are smudged, But the numbers indicate a small town in the north...
Küçük bir oda.
Small room.
Küçük bir pencere var mı?
Is there a small window?
Küçük bir pencere ve kapı dışında bir şey yok.
There's a door with a tiny window but nothing else...
orada küçük bir pencere mi var?
Baby, is there a small window?
Uyduruk hayâlleri olan küçük bir kız görüyorum.
I see a little girl with futile dreams of fitting in.
Bugün harika bir gün geçirdik. Ne var ki küçük bir konuşma yapmamız gerek. Biraz ciddi bir konuda ayrıca, tamam mı?
We have had such a wonderful morning, but we need to have a little chat, and it's a little bit serious, okay?
Senin de küçük bir işletmen var.
You have a small business.
Ve sonra biz dünyanın küçük bir parçası olarak görüneceğiz.
And then we're gonna see like a little part of the earth.
Bu motor internette çok büyük görünüyor. Çünkü fotografta yanında küçük bir çocuk var. Bu yüzden olduğundan daha büyük görünüyor.
This looked a lot bigger on the Internet because it had a picture with a little boy, so it seemed much bigger.
Eğer küçük bir çocukla yaşlı bir adam arasındaki farklı bilmiyorsa nasıl yapacak?
How do he not know the difference between a little boy and a grown man?
Sanırım az önce küçük bir sorun oldu.
I thought we were in trouble there.
Sadece, küçük bir hikaye... hayalet bir kasabadan gelmiş.
Conjecture. It's just, it's a theory based on a... On a Ghost town.
- Küçük bir soygun yapacağız.
A little light safecracking.
Ama senin annen küçük bir kızla daha az ilgilenemezdi?
But your mother couldn't care less about one baby girl?
- Sen küçük bir kız iken, Anne Güney senden taraftı.
When you were a little girl, mother south favored you.
Benim kırdığımdan daha hızlı ceviz yiyen küçük bir kız tanırdım.
I used to know a little girl who could gobble up walnuts faster than I could crack'em.
Kasabanın küçük bir kısmı hariç her yerini kontrol ediyor.
He controls the town but little else.
Küçük doldurulmuş bir ayım vardı Adı ismail'di
I had this little stuffed bear, his name was Ishmael.
Anlayacağınız üzere babanızın satın aldığı yerlilere ait bu küçük arazi parçası şimdilerde Kraliyet hükümeti ve lanet Amerika Birleşik Devletleri arasında coğrafi bir sebepten tartışma konusu olmuştur.
As you will see, the small piece of land your father bought off the Indians is now by virtue of geography a point of contention between His Majesty's Government and the cursed United States.
Sabahları ben gazete okurken karım sevimli bir küçük kuş gibi kızarmış ekmeğini yiyor.
And in the morning I read the Gazette and she eats her toast... like a sweet little bird.
O küçük kahpe Miriam bugün şerife bir mektup göndermiş.
Listen, that little bitch Miriam sent a letter to the sheriff today.
Küçük ama dev bir adım.
Small step, giant leap. Yeah.
Kendi başkan yardımcınız, çok daha küçük ve basit bir terörle mücadele yaklaşımıyla Afganistan'da kalmış olan 100 küsur el-Kaide savaşçısının etkisiz hâle getirilmesini ve yeniden bu savaşın başlama sebebine odaklanılmasını savundu.
Your own vice president has advocated a much smaller and simpler counterterrorism approach to incapacitate what is estimated to be little more than 100 al-Qaeda fighters that still remain in Afghanistan to refocus on what it was that started this war in the first place.
Bir küçük pencere...
A small window...
Şu an yarattıkları yeni bir restorasyon sistemi var. Ve küçük kışlar bana dedi ki ; Bu onaylanmak üzere.
They have a new restoration system the they have created right now, and a little fucking birdie tells me it is about to be approved.
Sonra da küçük şeytan, Skinner'a, Kral Kamehameha'nın * doğum günü anısına çiçekli bir tişört giymesini söyleyen farklı bir not daha gönderdi.
Then the little dickens sent Skin-ner a different memo telling him to wear a floral shirt in honor of King Kamehameha's birthday.
Ve eğer bir Mafya patronunun bilinmesini istemediği bir şey varsa o da, Springfield Küçük Yengeçleri için üçüncü şutör savunmacı olduğuydu.
And if there's one thing a Mafia boss doesn't want known, it's that he was the third-string shooting guard on the Springfield Little Debbies.
- Evet, şey vardı... Merkezde küçük işletme sahipleri için sıkıcı bir toplantı var.
Yes, actually, there's this... boring meeting in town for small business owners.
Onun küçük arzusunu yerine getiremezsem o zaman nasıl bir anne olurum?
If I cannot fulfill such a small wish of his... how can I call myself a mother?
Scott, küçük olasılıkları alt üst etme gibi bir kabiliyetin var.
Scott, I admit that you have a flair for beating the odds.
Küçük kaçışın bize makul bir sebep verdi.
Your little break-in gave us probable cause.
küçük bir hediye 18
küçük bir kız 38
küçük bir şey 30
küçük bir çocukken 37
küçük bir kızken 23
küçük bir çocuk 19
küçük bir sorunumuz var 19
bird 48
bira 266
birdie 58
küçük bir kız 38
küçük bir şey 30
küçük bir çocukken 37
küçük bir kızken 23
küçük bir çocuk 19
küçük bir sorunumuz var 19
bird 48
bira 266
birdie 58
birdy 30
bırak 1242
biri 247
bir hafta sonra 49
birşey 36
birmingham 23
birkaç 16
bir şey değil 1063
bir tanem 228
bir şey yok 987
bırak 1242
biri 247
bir hafta sonra 49
birşey 36
birmingham 23
birkaç 16
bir şey değil 1063
bir tanem 228
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
birisi 209
bir gelişme var mı 30
birini 32
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
birisi 209
bir gelişme var mı 30
birini 32
bırakıyorum 119
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir ay sonra 33
bir dakika 5689
bir şey mi oldu 310
bir defa 29
bir sabah 32
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir ay sonra 33
bir dakika 5689
bir şey mi oldu 310
bir defa 29
bir sabah 32