Küçük bir şey перевод на английский
3,555 параллельный перевод
Şimdilik, küçük bir şey.
Little, as of now.
Oradan bana küçük bir şey ver.
Give me a little something there.
Düşünsene, böyle küçük bir şey aramızı ve zenginliğimizi etkiliyor.
Imagine, a little thing like that come between us and our enrichment!
Annen için küçük bir şey ve onu bile yapamıyor musun?
One little thing for your mother, and you can't do it?
Küçük bir şey var, nedir o?
You got a little something...
Daha küçük bir şey alırız sanıyordum.
I thought we were getting something smaller.
Bir kere, küçük bir şey, sadece şans eseri gerçekleşti, ve bir gün sonra unutacağız.
One time, little thing, you'll see it was just a fluke, and we'll move on with the day. - Mm-hmm.
Yeni işimiz için küçük bir şey.
Just a little something for the new job.
Bizi mahallenize kabul ettiğinize teşekkür etmek için küçük bir şey.
Just a little something to thank you for letting us join your neighborhood!
Birisi NSA'den küçük bir şey çalmış.
Someone stole a little something from the N.S.A.
Küçük bir şey olduğunu sanmıştım.
I thought it was gonna be tiny.
Kullanabileceğin daha küçük bir şey yok mu?
Isn't there something a little smaller you could use?
Karar verdiysek küçük bir şey olmaz, en iyi yemeği ısmarlayacağız.
if we decide to buy, we won't do small, we will buy the best dinner.
Böyle küçük bir şey için ne kadar yaygara kopuyor.
So much fuss for such a little thing.
Ama, sadece küçük bir şey.
But it's only a tiny one.
Her zaman zor. Bu da bu zorluğu hatırlatan küçük bir şey.
It's hard all the time, and this is just one more reminder.
Ben, aa, bilgisayarın nasıl çalışacağını çözdüm, bu yüzden küçük bir şey bırakabileceğimi düşündüm...
I, uh, I figured out how to use the computer, so I thought I'd leave you a little...
Bir şey yok Pabu. Küçük bir patlama oldu.
It's okay Pabu, it's just a little explosion.
Oh, son bir şey, küçük bir tavsiye.
Oh, one last thing- - a little advice.
- Ve senin gibi böyle küçük tatlı bir şey bu yerden çabucak arabayla geçebilmeli.
And such a sweet little thing like you should drive through that place quickly.
Küçük bey. Senden bir şey isteyeceğim.
if I could beg a favor...
Küçük bir tarama gibi bir şey yapamam.
There's no such thing as a little checkup.
- Küçük diye bir şey yoktur.
- There's nothing small.
Sağ alt köşede küçük Caylee'den bir parça çaldıkları şey bir ev videosu.
Is the bottom right corner where they're playing a loop of little Caylee from a home video. Hell.
Bu şey "küçük" kelimesine yeni bir anlam katıyor.
This thing gives new meaning to the word "small."
Sanırım sana bunun hakkında birkaç soru daha sormalıydım,... çünkü anlattığın şey muazzam bir hikâyeydi,... çok küçük tesadüfler ve garip şeyler olmuştu.
And I suppose I asked you a few more questions then about it, because it was a tremendous story you were telling me, and so many little coincidences and strange things had happened.
Hepsini düşünürsek, bir sürü küçük şey var. Ama hepsinin ortak nedeni, hemşire olmam gerektiğiydi.
Uh, it was just a million tiny, little things that, when you added them all up, just meant that this is what I'm supposed to be doing.
Küçük aksan alıştırmalarıyla halledemeyeceğim bir şey olduğunu sanmıyorum
I'm sure it's nothing that I can't fix with a little accent work.
Tam bizim ekibe özel bir kek tarifi hazırlamak istiyorum. Çünkü tam o zamanlarda sizin romantizm başlamıştı. O yüzden küçük kekten evler yapmak istiyorum ve pamuk şekerden çalılar, ama boyun eğmeyeceğim tek bir şey var.
I want to make an exact cake replica of the cul-de-sac, because that's where your romance started, so I want to make little cake houses and cotton candy bushes, but there is one thing that I will not bend on.
Richard ellerimin tombul göründüğünü söyledi, ben de ona ellerimi küçük gösterecek bir şey aldırdım.
Richard here told me that my hands looked fat, so, of course, I made him buy me something that would make them look small.
O evde bir şey vardı, bizi takip etti ve küçük kızımızı çıldırtıyor.
I've always had a rational mind, but there's something about that house. It followed us, and it's making our daughter lose her mind.
Küçük bir ara verdim. Senin oraya göre hiçbir şey olsa da burası da bir hayli karışık.
I just took a break to catch my breath.
Lakin kaçma imkanınız yoksa sonraki en iyi seçeneğiniz küçük, hava geçirmez, ateşe karşı dayanıklı bir şey bulmaktır.
If running isn't an option, your best bet is to create a small, air-tight space from the most flame-retardant material you can find.
Küçük bir kız iken başladı her şey...
It began when I was a girl...
Benim hakkımdaki şu küçük fikrin, yapacağımı düşündüğün şey, bir fantezi.
This little idea you have about who you think I am, what you think I would do, it's a fantasy.
Yasalarla sürtüşmelerim oldu ama onlardan bir şey öğrendim,... geçmişimi mahkemede bana karşı kullanamayacağın gibi ve bu küçük odada ne dersem diyeyim bana karşı kullanabileceğin hiçbir şey yok.
Now I've had my brushes with the law, but I've learned some things from them, like the fact that you can't use my past against me in court and no matter what you say inside this little room, you have nothing on me.
Bir şey daha var, küçük aptal.
One little thing, honey boo boo.
Lisa, şimdi küçük yaratık olmak için yapman gereken tek bir şey kaldı.
Now, Lisa, there's only one last thing you have to do to be a Little Monster.
Biri üç kişiyi öldürüp küçük bir kızı kaçırdı ama hiç kimse bir şey bilmiyor mu?
Someone has killed three men and snatched a little girl and nobody knows anything? Not at the moment.
Küçük bir preemptif eylem ile yanlış bir şey yapmazsın.
You can never go wrong with a little preemptive action.
Bu, kesinlikle hiç kimsenin, elektrondan ya da herhangi bir küçük madde parçasından yapmasını beklediği şey değildi.
This is simply not what anyone expected electrons or any small lumps of matter to do.
Birçok insan için birçok şey olabilirsin son olarak küçük bir çocuk annesi de olabilirsin ama Kara Wallace ve David Clarke'ın kızı mı?
You may be many things to many people... the latest, it would seem, a young mother to an infant boy. But the daughter of Kara Wallace and David Clarke?
Eğer birini aracı bozuluyor diye korkutmak istiyorsanız küçük bir patlamadan daha çok ikna edici bir şey yoktur.
If you want to scare someone into thinking their vehicle is malfunctioning, nothing is more convincing than a small explosion.
Bir şey diyecek misin yoksa benim nasıl diyordun sen ah evet, benim küçük kaltağım olmaya devam edecek misin?
Are you going to answer or should I just assume you're back to being... How did you phrase it? Oh, yes.
Sen küçük, üzgün bir zavallıdan başka bir şey değilsin.
You're nothing but a sad little loser.
Fakat her ne ise devleti küçük düşürecek bir şey olduğuna eminim.
But I'm getting a strong premonition that whatever it is, it can embarrass the Government.
- O küçük metal bir şey.
Oh, that's just a little metal thingy.
Bu küçük toprak parçasında dünyadaki tüm demokrasilerin temelini oluşturacak bir şey büyüyordu.
On this meagre soil, something was grown which has been transplanted to every democracy in the world.
Aslında JET'te yapmaya çalıştığımız şey Dünya'da küçük bir yıldız oluşturmak.
What we're trying to do in JET is essentially to make a little star on Earth.
Çok küçük bir ödül için çok fazla şey yapmak kolay olmasa gerek.
It can't be easy to do so much for so little reward.
Büyük bir dükkan küçük bir kasabayı yıkıyor, Ve ben burayı kurtarmak istiyorum - - Bu bizim yaptığımız şey değil mi?
A big-box store is gonna destroy a small town, and I want to save it - - Is that not what we do?
küçük bir hediye 18
küçük bir kız 38
küçük bir 20
küçük bir çocukken 37
küçük bir kızken 23
küçük bir çocuk 19
küçük bir sorunumuz var 19
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
küçük bir kız 38
küçük bir 20
küçük bir çocukken 37
küçük bir kızken 23
küçük bir çocuk 19
küçük bir sorunumuz var 19
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106