Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ Y ] / Yürüyordum

Yürüyordum перевод на английский

590 параллельный перевод
Yürüyordum... 3 gündür neredeyse 300 kilometreye yakın yol yürüdüm.
I've walked... about a hundred miles in three days.
Bir sabah buz pateni alanına doğru yürüyordum... bu adamın kayaklarını taşıyarak geldiğini gördüm.
I was walking along the road one morning to the rink when whom should I see, but this man coming along carrying his skis.
- Hiçbir yerde, yürüyordum.
- Nowhere. I took a walk.
Hayır, sadece yürüyordum, dükkânı gördüm ve içeri girdim.
No. I was walking and saw the shop, so I came in.
Yalnızca yürüyordum.
I was only walking.
Şanzalize'den aşağıya yürüyordum... ve büyüleyici bir kızla tanıştım.
I was walking down the Champs Élysées... and I met the most charming girl.
İncilimi okuyarak yürüyordum. Şu satırları gördüm : "Kapıyı çalın ve o size açılacak." Ben de çaldım.
I was reading my Bible as I passed your door when I read the words, "Knock, and the door shall be opened to you."
Mason sokağından meydana doğru Yürüyordum.
I was walking down Mason Street toward the square.
Yeni laboratuara doğru yürüyordum.
I'm walking through the new laboratory.
Yürüyordum, Tommy geldi çelme taktı.
I was minding my own business when Tommy trips me.
Doğu terasında yürüyordum, o sırada Cosgrave'in dinamit depolanan kulübeye girdiğini gördüm.
Well I was walking on the East terrace when I saw Cosgrave enter the shed where the dynamite's stored.
Yürüyordum.
I've been walking.
Arabaları takip etmiyordum kondisyon kazanmak için yürüyordum.
I wasn't prowling no cars. Just taking a walk. You know, getting in condition.
Bir ormanda yürüyordum ve hafif bir rüzgar uğulduyordu.
I was walking through a forest, and there was a quiet wind.
Fairfax Caddesinde yürüyordum.
I was walking early in the evening down along Fairfax Street.
- Hayır, sokakta yürüyordum... birden biri elimden kapıverdi.
- No, I was walking down the street... and someone grabbed it right out of my hand.
- Yürüyordum.
- I was walking.
Bir gün yürüyordum, ve biraz hüzünlüydüm.
I was walking along, and I happened to feel on the blue side.
Lincoln ile birlikte yürüyordum.
I walked with Lincoln.
Birinin şunu dediğini duyduğumda yürüyordum.
I was walking along when I heard someone saying :
Bu gece beni mutlu ettin ama acıdan boğularak yürüyordum.
You made me happy tonight, but... I walked around with a bitterness choking'me.
Hayır. Yürüyordum. Arkamdan vurdular.
I was just walking.
Kocaman bir ağaca bakarak yolda yürüyordum.
Got it? I was walking down the street looking up at this great big tree.
Alman beni durdurduğunda ineğimle yürüyordum.
I was walking with my cow when the Kraut stopped me.
Bir belgesel içinde yürüyordum.
I was walking through a documentary.
Bana saldırdıklarında deniz kıyısında sakin sakin yürüyordum.
I was walking peacefully along when I was attacked.
Deniz kenarında yürüyordum sonra birden uzun, yuvarlak, kızıl kuleyi gördüm.
I was walking along by the seashore and suddenly I saw a tall, round, red tower.
Bir gün Via Salaria'da yürüyordum.
Once I was walking on the Via Salaria.
Neyse yürüyordum, durdum... aslında kadın beni durdurdu.
I had stopped walking, or eh, she stopped me.
Ben sadece sokakta yürüyordum.
Well, I was walking down the street and
Meydanda yürüyordum, polis geldi tutukladı bizi.
I was walking down the piazza and a policeman arrested us.
- Yürüyordum.
I... walking.
Bunu kara kara düşünerek yürüyordum. ve kendimi onun kapısının önünde buldum.
I walked, brooding over it, and found myself before his house.
Ben yürüyordum siz beni sınıfta bırakıyordunuz.
I walked like this and you flunked me.
Dışarıda yürüyordum, biri kapıları erken kilitlemiş.
I was out walking and somebody locked the doors early.
Tek başıma yürüyordum, uçurumun kenarına geldim yol sadece bir kişinin geçebileceği genişlikteydi aniden, iki ikizin karşımdan yürüdüğünü gördüm.
I was walking all alone at the edge of a cliff The path was only wide enough for one person Suddenly, I saw two twins walking towards me
Üst güvertede yürüyordum. Birden onu gördüm. Kucağında bazı kağıtlar vardı.
I was walking on the top deck... and there she was, holding down some papers in her lap.
Sanırım eve yürüyordum.
Walking home, I assume.
Yürüyordum.
Walking.
Sadece yürüyordum.
Just walking.
Çok güzel bir sokakta yürüyordum ve yolun bir yanında yüksek kemer ve sütunları olan beyaz evler vardı.
I was walking down a very beautiful street and on one side there were white houses with high arches and pillars.
Yolda yürüyordum, sonra ayağım...
I walked in the street and I slipped...
Yalnız başıma yürüyordum.
I was walking alone.
Dışarıda, galerinin önünde yürüyordum ve buradaki ışıkları gördüm.
I was walking in front of the gallery and I saw these lights.
- Yürüyordum. - Bu soğukta mı?
I went for a walk.
Dominique'le bahçede yürüyordum.
I- - I was walking in the garden... with Dominique and...
Burunda yürüyordum.
Walking on the point.
Tembel bir adamın tarlasında yürüyordum.
I was walking on the a lazy man's field...
Karışmak istemedim ama sadece yürüyordum ve neşeli sesler ilgimi çekti.
I didn't mean to intrude, but I was out walking, - and the happy sounds attracted me.
d Dün gece, ay gökyüzünde parlarken d d Ben altında yürüyordum d d İki aşığının balayı d d Muhabbetine kulağım ilişti d d Balayı Balayı d d Çocuk, sevgilim, yakında evleneceğiz dedi d d Eğer kabul ediyorsan d
# The other night, while I was walking # Underneath the moon # I overheard two lovers talking
Tıpkı şimdikine benzer bir köy yolunda yürüyordum.
I was walking on a country road... just like this one.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]