Zamanim перевод на английский
60 параллельный перевод
Bu zamanim ve giderlerim için yeterli.
This'll take care of my time and expenses.
Kagitlarina bakacak zamanim yoktu.
I haven't had time to check your papers.
- Zamanim yok.
- There's no time.
Jess, uc gundur uyumadim, ve oyun oynayacak zamanim yok.
Jess, I haven't been to bed in three nights. And it's not the mood to be playing games.
Hayatimda bir kadina ayiracak zamanim yok.
There is no room in my life right now for a woman.
Zamanim yok.
I have no time.
Çok zamanimi aliyor. Ders verecek zamanim yok.
It requires me to work long hours, and I haven't had the time to teach the class.
Randevularimin arasinda fazla zamanim yok, Bayan Peirçe,
I haven't much time between appointments, Mrs Peirce.
Hastalarimi tanimak için zamanim yok, fakat Naomi'nin özel biri oldugunun farkindayim.
I don't have time to get to know patients, but I do know that Naomi was a special woman.
Duyduklariniz ne olursa olsun, onlari kaçirip sakatlamaya zamanim yok.
Whatever you may have heard, I don't have time to kidnap and mutilate them.
Size yemek odasini gösterecek zamanim var.
I got time to show you the dining room.
Su ile ugrasmaktan zamanim yoktu.
Oh, I had a lot to k-keep me busy.
Bugun bos zamanim var biraz
I have some free time today.
Fakat benim yakinmalar icin zamanim yok.
But I got no time for grouses.
Benim zamanim degerli, evlat.
My time is precious, son.
Sen acele et, fazla zamanim yok.
I am not rushing you, have your time.
Buna harcayacak zamanim yok!
I don't have time for this!
Ve benim zamanim kalmadi.
And I'm out o f time.
Gina, buna zamanim yok.
Gina, I don't have time for this.
Ama hepsinden önemlisi.Burada bir sürü bos zamanim var... buna dikkat etmeliyiz.Ve bu beni büyük ölcüde ilgilendiriyor
But above all, because here we have a lot of free time... And we must take care, and that concerns me greatly.
Zamanim yok dostum.
No time, friend.
Çok zamanim kalmadi ve her saniyeyi degerlendirmeliyim.
It's just i don't have much time left, and got to make every second count.
Bu sabah hazirlayabilecek kadar yeterli zamanim yoktu.
I just didn't have time to make it this morning.
tamam ama cok fazla zamanim yok.
Well, I do not have much time.
bilmeceye zamanim yok.
I don't have time for riddles.
Konu her neyse, zamanim yok.
Whatever it is, I don't have time.
sey, sanirim artik kendi basimin çaresine bakma zamanim geldi.
Well, I think it's time that I start- - start taking care of myself.
Hem düsünmek için daha fazla zamanim olur.
It'll give me more time to think.
Ve benim zamanim yok.
And time is what I do not have.
Ne yazik ki seninle sohbete zamanim yok.
I don't have the time to talk to have a chat with you.
Katharina : zamanim yok.
Katharina : No time.
- Soktugumun ask hikayelerine ayiracak zamanim yok.
- I don't have time for fucking love stories.
Biraz bos zamanim vardi, daha önce hiç bir ofiste çalismamistim.
Had some time to kill, I was curious, never worked in an office.
Zamanim olursa, Gelip seni ben alirim
If I got time, I'll come and get you myself.
Zamanim yok.
I don't have time.
Açiklamak için pek zamanim yoktu Zane and Fargo'nun o gemide olmasindan bahsediyorum.
I didn't have much time to explain about Zane and Fargo on that ship.
Dinle, burda zamanim daraliyor.
Listen, I'm kind of running out of time here.
Yürüyüse gidecek zamanim yok simdi.
I don't have time for a walk.
"O öyle dedi, bu böyle dedi" muhabbetine ayiracak zamanim yok.
Okay, I don't have time for this "he said, she said."
Çok az zamanim var.
I've only got a second.
Zamanim yok, yerim yok su anda basibos biriyle ugrasacak luksum de yok.
I don't have the time, the space, or the luxury to take on strays right now.
Evet, tamam, benim cok fazla zamanim yok ta.
Yes, well, I don't have much time myself.
- Zamanim yok, kardesim.
- I have no time, bro.
- Benim açiklamak için zamanim yok.
- I do not have time to explain.
Hala zamanim var, baba. Son zil 8.45'de çaliyor.
There's still time, dad The last bell's only at 8.45
Janani, bunun sana son mektubum oldugunu düsündügümde,... seninle geçirdigim yillar, aylar ve saniyeler aklima geliyor. Fazla zamanim yok. Gitmek zorundayim.
Janani, when I think about how this is my last letter to you I think about the years, months, days and seconds that I have wasted I don't have much time I have to go
Sizinle bos bos oturup, kadinsi koktailler icip, plastik pipilere kikirdamak icin zamanim yok.
Well, I got better things to do than sitting at a hen party, drinking pink squirrels, and giggling over rubber wienies.
Hepsi dijital bir illüzyon ve tüm hatalarinin üzerinden geçmeye zamanim olmadi.
It's just a digital illusion. And I Haven't worked out all the bugs yet.
insan gibi yemek için zamanim yok, bu yüzden özellikle sandviç hazirliyorum.
I don't have much time for regular meals. All I eat is junk food.
Eger bu takïmï olusturacak olursam, ne kadar zamanïm var?
If I get this team together, how long do I have to get them organized?
Zamanim yok.
I-I don't have time.
zamanım yok 137
zamanımız azalıyor 34
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanımız bol 17
zamanımız var 51
zamanımız yok 144
zamanımız kalmadı 32
zamanı 41
zamanımız azalıyor 34
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanımız bol 17
zamanımız var 51
zamanımız yok 144
zamanımız kalmadı 32
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92