Zamanımızda перевод на английский
1,013 параллельный перевод
Biz günahkarlar için şimdi ve ölüm zamanımızda dua et.
Holy Mary, Mother of God, pray for us sinners now and at the hour of our death.
Kendi zamanımızda değiliz, Susan.
You know, we're not in our time in London, Susan.
Zamanımızda daha kötüydü.
Nowadays, young wives are lucky.
Zamanımızda, efendim, dediğiniz anlamda gazlamaya gerek yok.
At our time of life, sir, we have no desire for a gas, as you call it.
Bizim zamanımızda kadınlar et ve kemiktendi.
In my day and age, women were flesh and blood.
- Zamanımızda barış.
- Peace in our time.
" Zamanımızda bazı bilim adamları...
" Some scientists...
... ama zamanımızda böyle mucizeler yok artık sizi yeterince dinledim, anlattıklarınız saçma.
But do such miracles happen in our time.. I've heard enough. You've made a poor case
Bizim zamanımızda insanlar farklı yaşardı, farklı severlerdi.
In our time people lived differently, they loved differently.
Bizim zamanımızda insanlar arkadaşları için kendini ateşe atmaya hazır olurdu.
In our time one was ready to go into fire for one's friends.
Bu şekilde farklı bir tarih akışı yaratarak,... kendi zamanımızda bıraktığımız insanların hiç bilemeyeceği bir olay örgüsünü tetiklemiş oluruz.
Then you would have set into motion a different sequence of historical events which those people you left behind you in our time would never get to know about.
Las Palmas'a vardığımızda sizin kaptan orada değilse işte o zaman sizinle gerçekten ilgileneceğim.
We get to Las Palmas, if that ship captain ain't there, you'll really see a fuss.
Bıraktığımızda Rem çok kötüydü ama biliyorsun, o zaman sen ve Jan...
- Leaving Rem behind, that was bad enough. When he finds out that Jan and you have been- -
Bu akşamki programımızda cinayet, her zaman olduğu gibi tamamen hazırlıksızdı.
The murder on tonight's program was, as usual... completely unrehearsed.
" Çoğu zaman yeni biriyle tanıştığımızda,
" Uh, often when we meet people for the first time,
Umarım, gelecek hafta yine izlersiniz. O zaman da yine bir başka öyküyla karşınızda olacağız.
I hope you'll return next week when we shall add another story.
Ne zaman bir yere seyahat etsek etrafımızda genç, güzel insanlardan oluşan küçük bir topluluk olurdu.
We had a perfect little troupe of young and beautiful people around us always whenever we traveled.
Şey, aramızda kalsın ama hiçbir zaman şöyle esaslı bir satış konuşması yapmadım.
Well, between you and me, I never made A tru ly big p itch.
Eminim, bunca zaman onu yanımızda bu yüzden sürükledin!
I'll bet that's why you dragged him around with us all this time!
O zaman içeri bakmamızda bir sorun yoktur umarım.
Would it, therefore, be unreasonable to ask you to let us have a look inside?
Tıpkı savaşlar gibi krallar da bizden uzakmış gibi görünüp her zaman yakınımızda olmuşlardır.
Kings have always seemed far away. Small in the distance like wars.
Laf aramızda, dostum, onlara yol gösteriyor gibi yapıyorum ve zaman kazanmak için göstermelik işler yapıyorum.
Between us, my dear, I'm leading them a merry dance, and to buy time... I'm doing a bit of tinkering...
Eğer benimle aynı fikirde değilseniz o zaman bırakın bu insanlarla gideyim, ve size yeni bir lider atamanızda yardımcı olayım.
If none of you agree with my reasons, then let me go with these people, and I will help you elect a new chief.
Natasha ve ben çevre yollar üzerinden Alfakent'i arkamızda bıraktığımızda Okyanus Zamanına göre saat 23.15'ti.
It was 23.15, Oceanic Time when Natasha and I left Alphaville by the peripheral roads
Ben ise her zaman aranızda olmayacağım. Birazcık yağı bana çok görme.
Do not begrudge me this bit of oil for me you have not always.
Ancak ondan sonra, kazandığımızda gerçek güçlükler o zaman başlar.
But it's only afterwards, once we've won, that the real difficulties begin.
Yıllar önce, büyük mücadele zamanında Çİn İmparatoru'nun ordusundaydım ve düşmanlarını yenip tahtını tekrar güvene aldığımızda,
Years ago, Mohammed Ahmed... I led the armies of the Emperor of China... at a time of great trial. And when his enemies were crushed and confounded... and his throne was again secure, he made me this gift.
Yaşlandığımızda hatırlayacağımız bir deneyimdi. Umarım ona daha uzun zaman vardır.
Gentlemen, all in all, an experience we'll remember in our old age, which won't be for some while, I hope.
kendini evinde say artık aileden biri sayılırsın... sana kanımız kaynadı çok iyi anlaşacağımız ortada... başımızın üstünde yerin var evin demirbaşlarından biri olabilirsin... fazla bir şeyimiz yok ama neyimiz varsa paylaşırız... burada kimse burnu büyük değildir herkesin payına bir şeyler düşer... yine de ev sahibi geldiği zaman tedbirli olmak iyidir... kendini bizden say bunun lafı bile olmaz... çünkü aramızda görüştükten sonra deriz ki artık kendini... artık kendini bizden say!
♪ Consider yourself at home Consider yourself one of the family ♪ We've taken to you so strong It's clear we're going to get along ♪ Consider yourself well in Consider yourself part of the furniture
Ancak uyuşturucu işte fonksiyon göstermiyorsa, o zaman düşünce kalıplarımızda bir değişiklik olmuş olmalı.
But if the tranquilliser does not function, which is clearly impossible, then a radical alteration of our thought patterns must be in order.
O zaman onu yanımızda götüreceğiz.
Then we'll have to take him with us.
- Bu, sizin zamanınızda hiç yapılmadı mı?
- Didn't they say that in your time?
Hayatımızda ilk kez bir tarafta birikmiş biraz paramız olduğunun belki de farkına varmama ve daha çoğunu da kazanma fırsatı olduğunu düşünmeme neden oldu. Şimdi kimin daha hızlı silah çektiğini öğrenme zamanı değil.
He maybe made me realise that now we've got a little money for the first time and a chance to get a lot more, this would be a dumb time to find out who's fastest with a gun -
O zaman yanımızda sadece çikolatalar vardı.
We only had chocolates at that time.
O zaman sizin yanınızda kalsın. Siz kazanırsanız ben de kazanırım.
Well, you keep them here then, and if you win, I win.
Her zaman aynı hikaye, 300 yıldır dönüp dolaşıyor, eğer çok zekiysen, neden başından beri bizim tarafımızda değildin?
It's the same story, for 300 years ; if you're so clever, why didn't you join us from the beginning?
- Ne zaman? - Yola çıktığımızda.
- Since we started out.
Hayatımızda bir boşluk var. Her zaman birbirimizi yanlış anlıyoruz.
There's a empty space in our life we always misunderstand each other.
Kötü zamanınızda Freddy'yi aldım ve şimdi beni atmaya çalışıyorsunuz!
I took Freddy in when you had a bad time, and now you try to push me out!
Her zaman yanınızda olacağım.
We'll be there for him
Bir başımıza kaldığımızda Berlin'e döneceğimiz zamanın hayalini kuruyorduk.
We were always solitary, dreaming of the hour where we would return Berlin.
Ve ben sana evde olduğumu söyleşmiştim. Bütün bu zaman sarfında biz St. Louis'deydik. Ve dışarı çıktığımızda seni gördük.
And I told you I was up home when all the time, where we were we were right downtown St. Louis and we would've went out and seen you but we weren't dressed and, uh, we didn't want to see the missus like that.
İşlerimizde ve meşgul hayatlarımızda istediğimiz zaman bir koltuğa oturabilir miyiz?
And with the sort of busy lives we lead To sit down in a comfortable chair just when we want?
Ve şimdi yanımızda, yağmurdan zamanında kaçarak içeri girmeyi başaran o meşhur üç temsilci var.
And now we have those three ambassadors who really had sense enough to get in out of the rain.
Yarışın başlamasına çok kısa bir zaman kaldı. Karşınızda, ben Grace Pander, her zaman olduğu gibi. Tüm zamanların en büyük yarışçısını karşılamaya hazırım.
With the start of the race only a heartthrob away, this is Grace Pander on the spot - as usual - to welcome the greatest racer of all time, and a very dear friend of mine.
Ama yaşarken hakkımızda söylenen şeyler tarihin söylediği şeyler değildir her zaman.
But what is said about us in our lives is not always what history says.
- O zaman söyler misin bu mürekkep lekeli mağara adamının bizim toplantımızda ne işi vardı?
- Then will you tell me why this ink-stained Neanderthal was invited to our meeting?
Atları aldığımızda ya da alırsak, o zaman ne olacak?
Well, when and if we get the horses, what then?
Bay Haus kendisine ne zaman ihtiyacımız olsa yanımızda olacaktır.
I'm sure Mr House will be there for us whenever we need him.
Donna'nın zamanına bir baktığımızda 16 yaşında bir bakire vardı.
Once upon a looking for Donna time There was a 16-year-old virgin
Bu deliklere dalıp çıktığımızda kendimizi hayal edilemeyen ilginç bir zaman diliminde ve bölgesinde bulacağız.
We would plunge down to emerge in some unimaginably exotic time and place.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı gelince 71
zamanımız azalıyor 34
zaman geldi 92
zamanın var 16
zamanım var 22
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı gelince 71