Zor iş перевод на английский
16,598 параллельный перевод
Hiçbir şey yapmamak en zor iştir.
To do nothing is the hardest job of all.
Bu senin için çok zor.
How difficult this is for you.
Sadece diktatör ve korkunç bir lider olduğum için ya da şimdi düşününce garip gelen ve kobraları dahil etmeme rağmen o kadar da komik olmayan bebek dövüşlerini düzenlediğim için değil de gerçek aşk zor bulunur ve mücadeleye değer olduğu için.
I would force every one of you to join this man's army, not because I was a tyrant and a terrible leader who hosted baby fights, which I now realize is weird and not that entertaining, even after the addition of the cobra, but because true love is rare and worth fighting for.
Zor olduğunu biliyorum.
I know this is hard.
Bizim işimiz günlük bir iş. Ne zaman yoğunlaşacağını söylemek zor.
Well, our business is day to day so you never know when it's,
Saklı olan her neyse bulması daha da zor olacak.
So wherever it was hidden is gonna be that much harder to find.
Oh Korucu olmak ne kadar zor bir iş.
Oh, it is such a tough job being a Ranger.
Bunu bir anda kabullenmenin zor olduğunu biliyoruz ama Russ'ın dengesiz davranışlarının açıklaması olabilir.
We know this is a lot to wrap your head around, but it could explain some of Russ'erratic behavior.
Sizler için ne kadar zor olduğunu görebiliyorum.
I can see this is hard on you guys.
Ne kadar zor olabilir ki?
How hard is that?
L.A.'deki evimiz hala duruyor. Boşanmanın evlenmekten daha zor olduğunu öğrendim.
Plus, we still have the house in L.A., which, as it turns out, is a harder thing to get out of than a marriage.
Neden anlamasi bu kadar zor?
Why is it so hard to understand?
Benden zar zor duyarsın bunları.
Which is the only time you will ever hear me say that.
Sizin zor zamanlar geçirdiğinizin farkındayım. Ama birkaç sorum var.
I appreciate this is a difficult time for you, but I have a few questions.
Oğlunuzun zor zamanlar geçirdiği için üzgünüm ancak bence gitseniz iyi olur.
I'm sorry your son is having a hard time, but I think you should leave.
Tek yapabileceğin bunu kabul etmek ancak kabul etmek zor.
All you can do is part with it, but very few will take it.
Pekala, işin zor kısmı hangisini kullandıklarını bulmak.
Okay, the challenge is to figure out which ones they used.
Onlar hakkında konuşmak zor.
Talking about them is hard.
İnsanların kitle sarsıntısının neye benzediğini anlamalarını sağlamak çok zor.
It's very hard to get people to understand what mass trauma is like.
Bu çok zor kararlar için bir an.
This is a moment for very difficult decisions.
Ne kadar zor olduğunu bilmezsin...
You don't know how hard it is...
O kişinin kurbanlardan birisi ile bağlantısı olup olmadığını söylemek çok zor. Ellen'in hamile olduğunu biliyor muydunuz?
Whether or not that person is connected to one of the victims- - very difficult to say.
Adını söylediğini duymak zor mu geliyor?
Is it difficult to hear her saying your name?
"Çok zor bir iş Ve ellerinden geleni yapıyorlar"
♪ "It's a really tough job And they're doing their best" ♪
İnsanların başlarından geçenleri anlatması yerine hayatlarının bir günü bile zor bir iş yapmamış milyoner bir grup metroseksüel söz konusu.
Where instead of people actually telling their stories, you got a bunch of millionaire metrosexuals who've never done a hard day's work in their life, but they figured out the words and the phrases they can use
Hayat zor.
Life is tough.
Bu ne kadar zor?
How hard is that?
Hademelik sen aradığını bulduktan sonra bokunu arkanda bırakmadan da yeterince zor.
And Janitorial is hard enough without you leaving your mess behind, once you found what you been looking for.
Senden nefret etmek çok zor çünkü kalbin doğru yerde ve bizi ne kadar önemsediğini biliyorum.
You know, it's so hard to hate you, because your heart is in the right place, and I know how much you care about us.
Leila Al Fayeed'in İslamcı bir partinin yüzü olması zor.
Leila Al Fayeed is hardly the face of an Islamist Party.
- Biliyorum bu çok zor fakat Weller'a yardım etmek istiyorsanız ona bunu yapan kişiyi bulalım.
- Look, I know this is hard, but if you want to help Weller, let's find the person who did this to him.
Onları korumak içindi, ve nerede olduğumu açıklamam zaten yeterince zor olacak.
To protect them, and it's gonna be hard enough as it is to explain where I've been.
Seninle sürekli görüşüp sana dokunamamak ve seni sevdiğimi söyleyememek ne kadar zor haberin var mı?
Do you have any idea how hard it is to meet with you and not touch you and not tell you that I love you?
Seni görüp sana dokunamamak ve sevdiğimi söyleyememek ne kadar zor haberin var mı?
Do you have any idea how hard it is to meet with you and not tell you that I love you?
Hayat zor.
This life is hard.
Bunun senin için zor olduğunu biliyorum.
I know this is hard on you.
Gus, sence hangisi daha zor?
Gus, what would you say is harder,
- O zor seçimlerin kısıtlı.
- The hard choice is restraint.
Barry, anlaması neden bu kadar zor?
Barry, what is so hard to understand?
Bulmasi zor bir zikkimdir, dolayisiyla da fiyati yuksektir.
And that shit is hard to scavenge, so it cost more.
Bak, bütün gün masa başında olmam senin işinin benimkinden daha zor olduğu anlamına gelmiyor.
Look, just because I sit behind a desk all day does not mean your job is harder than mine.
Gel sen dört saat boyunca hendek kaz, sonra gelip daha zor mu söyle.
You dig a hole for four hours and tell us if your job is harder.
Lütfen bu kaltaklara benim işimin de delik kazmak kadar zor olduğunu söyler misin?
P, please tell these bitches that my job is just as hard as digging'a ditch.
Hayat o kadar zor ki kendi yatağına çıkamadın mı?
Life is so tough you can't make it into your own bunk?
Bildiğimiz şey ise siperde zor kararları vermek zorunda olanlar biziz.
What we do know is, we're the ones on the ground making the tough calls every day.
Evet, normal İngilizce'den çok daha zor bu.
Ugh, yeah, this is so much harder than regular English.
Mevcut durumda zaten zar zor ayakta duruyorum.
I can barely keep up supply as it is.
Bu, senin için olduğu kadar benim için de zor, Isabela.
This is as hard for me as it is for you, Isabela.
Neden, buna inanmak o kadar zor mu?
Why, is that so hard to believe?
Bunu söylemek çok mu zor? Cesedine ihtiyacımız var.
How hard is that for you to say, "We need his body"?
Seçim yapmak neden hep bu kadar zor oluyor?
Why is it always so difficult to choose?
isobel 20
isabella 89
istediğim 46
ister 23
isim 189
işim 71
isabelle 104
işini 16
istemiyorum 1125
isaiah 38
isabella 89
istediğim 46
ister 23
isim 189
işim 71
isabelle 104
işini 16
istemiyorum 1125
isaiah 38
işıklar 178
ışıklar 44
istiyorum 518
işte bu 2275
iste bu 21
işte burada 1824
iste burada 21
işte orada 1649
iste orada 22
isim yok 36
ışıklar 44
istiyorum 518
işte bu 2275
iste bu 21
işte burada 1824
iste burada 21
işte orada 1649
iste orada 22
isim yok 36