Bir otel перевод на испанский
2,793 параллельный перевод
Çünkü seni yerleştireceğimiz bir otel yok.
Ya que en el motel de Ceará no te aceptan.
Bir otel odasındaki modellerden daha sıkıcı bir şey var mıdır?
Hay algo más deprimente que los rayados en un cuarto de hotel?
Yani bence bu gece için bir otel bulman gerek.
Creo que deberías conseguir una habitación de hotel esta noche.
Sanaa'nın merkezinde bir otel adı.
Es el nombre de un hotel en el Capitolio de Sana'a. El Oasis Azul.
Bir otel çalışanı vardı.
Es un empleado de hotel.
Belki bir otel odasına girip de bir adamın eski sevgilisiyle yeniden birleştiğini gördüğünde hemen yandaki yatağa kıvrılmak yerine başka bir şey yapmalısın.
Quizá cuando entras a un cuarto de hotel y ves a un chico regresando con su novia, debes considerar hacer otra cosa que no sea meterte en la cama de al lado.
Ne için, sana uyuşturucu verip tekrar bir otel odasında ölüme terk etmesi için mi?
¿ Para qué? ¿ Para drogarte y dejar que mueras en un motel otra vez?
Senin bir otel karşılığı takas edilmen gibi mi?
¿ Qué a ti te vendieran por un hotel?
O üvey annesiyle yatarken Lord Marcus'la çıkmışsın. Sonra ise Chuck Bass tarafından- - ki namı kendinden önde gelen bir adam bu- - bir otel karşılığı takas edilmişsin.
Saliste con Lord Marcus mientras se acostaba con su madrastra luego fuiste intercambiada por Chuck Bass cuyo nombre lo precede, por un hotel.
Rastgele uyandırma telefonları, harika derecede ayarsız sıcaklıkları ve dün itibariyle tahta kuruları olan harika bir otel.
Es una pequeña hostería encantadora con un azaroso servicio de despertador temperaturas deliciosamente inestables y, desde ayer, chinches.
Belki de şu CIA'deki kankaların bir otel ayarlayıp uçuş işini düzene sokarlar.
A lo mejor tus colegas de la CIA pueden lanzar en un hotel y algunas actualizaciones de vuelo.
İster Langley'deki bir komuta merkezinde isterse South Beach'teki bir otel odasında olsun tüm CIA soruşturmaları aynı şekilde işler.
Ya sea que estés operando en una sala de situación en Langley, o tomando por la fuerza un hotel en South Beach, todas las investigaciones de la CIA son iguales.
Ama hala bir otel odasında kalıyorsun. Peki bu bana ne ifade ediyor?
Bueno, también estás en un lugar en donde ponen un trozo de papel sobre el inodoro.
Burayı arada bir uğrayacağın bir otel mi sanıyorsun?
¿ Llegas sin avisar como si esto fuera un hotel?
Sen bir kulübede ilaçla uyutulurken,.. ... benim seni Denver'da bir otel odasında sanmam beni deli ediyor.
Me vuelve loco pensar que estabas en esa cabaña, y ese tío te estaba drogando, y yo creía que estabas en una habitación de hotel en Denver.
Sizi temin ederim ki burası saygıdeğer bir otel.
Le puedo asegurar que es un hotel respetable.
Kısacası Amélie, içindeki utanma duygusunu yenmek için aynı şartların sağlanması gerektiğini düşündü. Yani karanlık bir otel odasında, ışığı açmadan ve tek kelime etmeden...
Amélie pensó que, para vencer su pudor, debía estar en condiciones similares a las del experimento, es decir, en una habitación de hotel, a oscuras y sin hablar.
Amélie internetten bir otel ayarladı.
Amélie reservó un hotel por lnternet.
Portland'da bir otel odasında tek başına, arkadaşsız, yalnız başına oturmak...
Sentarte en un hotel en Portland tú solo, sin amigos, solo.
Her gece farklı bir otel mi?
¡ ¿ En un hotel diferente todas las noches?
Suçlunun tam da hayal ettiği gibi bir otel..
Demasiado para una sudes a la que le gustan los hoteles.
Göz alıcı, güzel bir otel odası.
¡ Es majestuoso! Una suite en un hotel.
Orası eski bir otel. Güvenlik şartları idare eder.
Es un hotel viejo, algo fuera de las normas...
Yani bilmiyorum, ucuz bir otel bulurum sanırım, ve böylesi daha iyi olur.
De modo que me marcho, consigo un hotel barato y todo estará bien.
Bu bin yıldızlı bir otel.
Es un "mil estrellas".
Gölün karşısına... Harabe bir otel var.
Al otro lado del lago está un viejo hotel destartalado.
... Doge Sarayı'nın yanında bir otel gondol turu...
El hotel cerca del palacio de los Dogos,
Bir dahaki sefer Chicago'ya geldiğimde sen de benim konserime gelirsin sonra da bir otel odası tutarız diyecektim. Ama şimdi yalnızca çılgın seks yapacağız.
Iba a decir, la próxima vez que esté en Chicago, deberías venir a mi concierto y tendríamos una habitación de hotel después, pero por ahora, simplemente deberíamos tener sexo salvaje.
Otel boş olduğuna göre gerçek bir temas sağlayabiliriz diye düşündüm.
bueno como este hotel esta casi vacio es probable que podamos ver algo.
Ama o gece otel odasında, büyük bir hata yaptım.
Pero en esa habitación de hotel, cometí un error garrafal.
Otel sahibi Bay Sissoko ile ciddi bir tartışma yaşadığınızdan bahsetti. Politik mevzular ve tuvaleti kullanış biçimi hususunda.
Su casero nos dijo que discutió acaloradamente con el Sr. Sissoko sobre cuestiones políticas y su modo muy personal de usar el baño.
Babamdan kalma para vardı, hem bir de otel işletiyor.
Ella usó los ahorros de papá y también dirige un hotel..
Genellikle senin gibi kızlar ucuz otel odalarında, fazla doz almış bir şekilde, bir nedenden dolayı dururlar, Paisley.
Cuando una chica como tú sufre una sobredosis en un hotel barato es por una razón.
Beaumont Otel'de bir süiti vardı.
Tenía una suite en el Hotel Beaumont.
Wellington, Chloe'nin Beamount Otel'de bir süiti olduğunu söyledi.
Wellington dijo que Chloe tenía una suite en el Hotel Beaumont.
Ardından da otel odanı aramak için izin çıkarttık ki orada da üzerinde klor olan bir t-shirt bulduk.
Y después de eso, conseguimos una orden para buscar en tu habitación de hotel, donde encontramos una camiseta con cloro...
Oscar kazanınca, bu sana daha seçkin bir seviyede aktör çılgınlığının kapılarını açar. Otel çalışanlarına telefon atmak, Afrika'daki berbat durum hakkında B.M. ile konuşmak ve kesinlikle kendi adamı alacağım.
Cuando ganes un Oscar, abrira un exclusivo nivel de locura de los actores arrojando teléfonos a los empleados de hoteles hablando con la ONU sobre alguna mierda de follón en África, y yo definitivamente me iré a una isla privada.
Ya görüşmesini unuttu, ki bu onun profesyonelliğinde birisinin yapacağı bir şey değil. Ya da orada atıştırmalık cipslerden yerken boğularak öldü, orada yatıyor. Sen de burada kalkmış otel kurallarını anlatıyorsun.
O bien no se hizo cargo de su cita, lo cual una mujer con su profesionalidad no suele hacer, o está ahí tirada, ahogándose con algunas de sus patatas fritas, mientras tú estás aquí de pie poniendo objeciones a la política.
Görünürde bir tane bile otel yok.
Ningún hotel a la vista.
Baton Rouge'da birkaç dakikalık işim var. Dönüp burada birkaç çorap dolduracağım. Sonra da otel odamda en sevdiğim kişiyle güzel, sakin bir tatil günü geçireceğim.
Iré hasta Baton Rouge y regresaré enseguida para hacer algunos regalos más, y luego pasaré una fiesta tranquila en la habitación del hotel con uno de mis seres más queridos.
Çiftlere mahsus bir otel.
Es un resort para parejas
Bir priz, otel odasına dinleme cihazı yerleştirmek için oldukça ideal bir yerdir.
Un conector es el lugar ideal para plantar un micro en un hotel.
Bir başka zaman ise 2000 dolarlık bir elbiseyi mahvedip otel balkonundan aşağı sarkarak kendinizi kurtarmak olabilir.
Otras veces, implica destruir un vestido de $ 2.000 para bajar a salvo del balcón de un hotel.
Bir süre sonra beni eğlendiremez oldu,.. ... ben de otel odasından çıkmamaya başladım.
Pronto no supo qué más hacer conmigo, y terminé pasando todo el día en el cuarto del hotel.
Otel odalarında verdikleri pornolarda filmden bütün sikişi çıkarttıklarında ve geriye sadece, adamın birinin terli götünü izlemek kaldığında bunun aynı, herhangi bir Matthew McConaughey filmi gibi göründüğünü fark ettin mi?
¿ Te diste cuenta de que cuando editan las porno de cuarto de hotel sacan las penetraciones y sólo queda el culo sudado de un tipo bombeando se parecen a casi cualquier película de Matthew McConaughey?
Tara beni otel konusunda uyarmasaydı Eric hâlâ bir zombi olurdu, sen de ölmüş olurdun.
Si Tara no me hubiese advertido sobre el hotel, Eric aún sería un zombie y tú estarías muerto.
Otel odaları bir süre sonra aynıymış gibi görünmeye başlıyorlar.
Todas las habitaciones de hotel comienzan a verse igual luego de un tiempo.
Otel ya da ona benzer bir yer olmalı.
Será un hotel.
Sadece bu otel ve bu akşam burada toplanan bir grup yatırım danışmanı.
Sólo este hotel y un montón de banqueros inversionistas que se reunirán aquí más tarde esta la noche.
Bir saniye, otel kayıtlarına bakıyorum.
Dame un momento... mirando los registros del hotel.
Bu Bobby Fischer, otelinden ayrılırken. Madrid'teki, Palace Otel'den ayrılan, bir matador gibi.
Aqui está Bobby Fischer saliendo del hotel para la lucha, como un torero saliendo del Palace Hotel en Madrid.
otel 43
otelde 37
otel mi 22
oteller 28
bir önemi yok 44
bir oyun 38
bir öpücük ver 95
bir oğlan 76
bir oda 17
bir oğlum var 25
otelde 37
otel mi 22
oteller 28
bir önemi yok 44
bir oyun 38
bir öpücük ver 95
bir oğlan 76
bir oda 17
bir oğlum var 25