Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → испанский / [ H ] / Her şeyin

Her şeyin перевод на испанский

15,901 параллельный перевод
Sana ihanet etseydi sence nasıl hissederdi? O güveni sonsuza dek kaybedeceğinin bilincinde olsaydı? Sonra da her şeyin bir üçkağıt olduğunu öğrenseydi?
¿ Cómo cree que ella se sentiría si le traicionara sabiendo que perdería esa confianza para siempre, cuando supiera que todo se ha basado en una artimaña?
Bebeğim, burada canlı birisi varken bu işi internetten halletmeye çalışırsan her şeyin içine edersin.
Cariño, estaría mal si prefieres hacerlo en línea... cuando tienes a alguien aquí de carne y hueso.
Liz, neden odaya gidip konaklaması boyunca ihtiyacı olan her şeyin odada olup olmadığına bakmıyorsun?
Liz, vete arriba y asegúrate de que tiene todo lo que necesita en su habitación para estos días que se queda.
Her şeyin mükemmel olmasını istiyorum.
Quiero que todo sea perfecto.
Her şeyin üstüne örtü atıyorum çünkü hizmetçiler ayak dahi basmadığım odaları temizlemek zorunda kalıyorlardı.
Tengo todo cubierto porque las mucamas limpiaban cuartos adonde yo nunca entraba.
Her şeyin içine ettiğim için üzgünüm.
Siento que lo arruiné todo.
Birlikte çalışırsanız her şeyin üstesinden gelebilirsiniz.
Podréis superarlo si trabajáis juntos. Sé que podéis.
Korkarım ki tipik doktor hasta ilişkisi yani burada konuşulan her şeyin gizli kalması durumu geçerli olmayacak.
Temo que la típica relación entre psiquiatra y paciente, donde todo lo que se dice en esta habitación es confidencial, no se aplica.
Adeta bir cerrah gibi titiz çalıştı... her şeyin arapsaçına dönmesine rağmen.
Ella fue precisa y quirúrgica, incluso cuando la situación era considerablemente menor.
İçine ettim her şeyin.
La cagué.
Her şeyin nerede olduğunu biliyorum.
Yo sé dónde está todo.
Her şeyin önemsiz olduğu bir yerde sonsuza dek kalmak mı istiyorsun?
¿ Quieres pasar la eternidad en un sitio donde nada importa?
Her şeyin ardında sen varsın.
Tú estás detrás de todo esto.
Aşağı yukarı her şeyin içinde palm yağı yok mu zaten?
¿ El aceite de palma no se usa en todo?
- Her şeyin içine ettin!
¡ Acabas de hacer explotar esto por los aires!
Ona söylemem gereken şeylerden biri de annesinin iki yıllık kocasının her şeyin yarısını alabileceğiydi. O zamanlar onu tanımıyordum.
Una de las cosas que tuve que decirle fue que el esposo de su mamá con el que estuvo dos años casada podría recibir la mitad de todo.
İçine edildi her şeyin.
Ahora estoy jodido.
Umarım bunun bir açıklaması vardır. Mulder'ın kayboluşunun, her şeyin.
Espero que haya una explicación a esto, a todo a la desaparición de Mulder, a todo.
Sanki onun beni anlamaya çalışması, kendisiyle ilgili düşündüğü her şeyin kuyusunu kazıyor. - Tanrım.
Intentar entenderme debilita su opinión de sí.
Her şeyin var!
¡ Lo tienes todo!
Hard diskindeki her şeyin imajını alıyoruz.
Aún estamos duplicando todo lo de su disco duro.
Her şeyin sorumlusu sensin.
Tú eres la responsable de todo.
Ayrıca, her şeyin ötesinde teknolojilerini nasıl açıklayacaksın? Ne öğrendin?
Además, ¿ de qué otra forma explicarías la tecnología más allá de lo que hemos visto? ¿ Qué me puedes decir sobre eso?
Üç Adam ve Bir Bebek, her şeyin mükemmel bir şekilde bir araya geldiği büyülü bir dönemdi.
La filmación de Tres hombres y un bebé fue una época mágica, en la que todo se fue dando maravillosamente.
Her şeyin ötesinde benim için paha biçilmez olduğunu bilmeni istiyorum.
Por sobre todo, quiero que sepas que eres invaluable para mí.
- Her şeyin bir oluş sebebi var.
Todo sucede por una razón.
- Her şeyin bir ilki vardır, değil mi?
Hay una primera vez para todo, ¿ no?
Bu gece gördüğün her şeyin bir anlamı ve açıklaması var. Doğduğun günden beri de bu konuşmayı yapmaktan korkuyordum. Neler oluyor?
Todo lo que has visto esta noche tiene un sentido y una explicación, y llevo temiendo tener esta conversación contigo desde el día en que naciste.
Her şeyin yolunda olduğundan emin misin?
¿ Segura que todo está bien?
Her şeyin düzeleceğini söylemekten vazgeç.
Por favor deja de decir que todo está bien.
- Her şeyin peşindeyim!
- ¡ Quiero todo!
Her şeyin eskisi gibi olması için fazla çalıştık.
Hemos trabajado mucho para volver a lo mismo.
Yaptıkları her şeyin doğal bir amacı var.
Todo lo que hacen tiene un propósito natural.
Para kazanabilir, her şeyin yenisini kıçımızı Şişko Annie'ye...
Podríamos ganar dinero, comprar todo sin venderle el culo...
Bir eşim ve genç bir kızım var ve inan bana, onlara her şeyin hesabını vermek zorundayım.
Bueno, tengo una esposa y una hija adolescente y, créeme, respondo ante ellas por todo.
Her şeyin başlangıcı işte.
Eso de ahí es el Big Bang.
Her şeyin kontrolümüzde olduğundan da emin ol.
Revisa que todo esté en orden.
Yalnızca gerçekten cesur olanların dünyaya bakabileceklerine ve her şeyi anlayabileceklerine inanırım. Tanrılar, insanlar diğer her şeyin sonu kötü bitecek.
Creo que sólo los verdaderos valientes pueden mirar el mundo y entender que todo los Dioses, los hombres y todo lo demás terminarán mal.
Saara'ya sakin olmasını ve her şeyin iyi olacağını söyledim.
Le dije a Saara que se tranquilizara, y todo irá bien.
Bilirsin, bence yaptığı ve düşündüğü her şeyin merkezinde bu var.
Sabes, creo que está en el centro de todo lo que piensa y hace.
Her şeyin Hitler'le bittiğini mi sanıyorsun?
¿ Crees que todo terminó con Hitler?
Herkes bunun çok iyi olduğunu,... her şeyin iyi olacağını, söyleyip durdu.
Y todo el mundo seguía diciendo, todo esto es genial, todo va a estar bien.
İşler yolunda giderken Antoine her şeyin içine etmezse olmaz tabii!
¡ Cuando todo está bien, Antoine jode todo!
Bu bildiğin viski, başarısızlık hüsran ve dünyadaki her şeyin en kötüsü neyse o gibi kokuyor.
- Claro. Huele a whisky y a fracaso. Y a que das pena.
Her şeyin kendi hatası olduğunu söylemeye çalışıp seni ve o küçük haydutlar çeteni rahat bırakmamı istedi.
Quiso convencerme de que fue su culpa para que los dejara fuera de esto a ti y a tu banda de inadaptados.
Her şeyin bir temeli vardır. Shakespeare'in şiirlerinin, bir kitaplığın ve lanet Empire State binasının.
Todo tiene una base : un soneto de Shakespeare, un librero... o el puto Empire State Building.
Her şeyin düzgün olmasını istiyorsan Greenwich var.
Lo siento. Si quieres orden, tienes Greenwich.
Evet, birlikte her şeyin üstesinden geliriz.
Sí... juntas podemos superar cualquier cosa.
Gümüş kaşıklarla, kuş sütleriyle büyütülmüş kızlar her şeyin kolay yoldan gelmesini bekliyorlar.
Chicas como tú que crecen con cucharas de plata y la piel perfecta, esperáis que todo te sea fácil.
Her şeyin yanında avokado yiyorlar.
Comen aguacate con todo.
Şunu. DJ'lik yıllarım boyunca bir şeyin insanı her zaman neşelendirdiğini öğrendim. Dans.
Bueno, con tanto tiempo pinchando he aprendido que hay una cosa que alegra a la gente...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]