Anlattı перевод на французский
18,464 параллельный перевод
Bayan Guthrie'nin anlattığına göre ilk çabayı siz göstermişsiniz. Lord Hamilton ve Peter Ashe'le birlikte Nassau'ya af sunacakmışsınız.
Mademoiselle Guthrie m'a dit que vous avez participé au premier effort pour introduire le pardon à Nassau, avec Lord Hamilton et Peter Ashe.
Ama hikâyeyi anlattığı an gözlerine bakarken bizi inandırmayı anında başardı.
Mais... en regardant dans ses yeux pendant qu'il racontait son histoire... Ça nous avait directement captivés.
Dün gece sana o kadar şey anlattım ve sen Rosa'yla arkamdan iş mi çeviriyordun?
L'autre soir, pendant que je me confiais à toi, tu pensais et tu avais des sentiments pour Rosa?
Ne anlattın hiç bilmiyorum.
Je ne sais pas quoi vous dire.
Barb önceden anlattım, bu evde kağıt kullanılmıyor.
Comme je l'ai dit à Barb, il n'y a pas de papier ici.
Steph'in senin hakkında anlattıklarından sonra, seni tanıdığımı düşünüyordum, artık düşünmüyorum.
J'ai l'impression de te connaître après tout ce que Steph m'a dit, mais...
Laird bana anlattı.
Un mot que Laird m'a appris.
Neden bana bunu anlattın?
Pourquoi m'as-tu menti?
Peki sana derneği anlattı değil mi?
Mais il t'a parlé de la fondation, non?
Ona kulak vermelisin bence... aslında anlattıkları kulağa ilginç geliyor.
Je crois que tu devrais l'écouter, car c'est très intéressant, en fait.
Çünkü birilerini dinlediğin zaman onları sahiden dinlediğin zaman, sadece işitmekle olmaz....... fakat diğer insanın sana anlattığı şeyi alırsın.
Écouter quelqu'un, l'écouter vraiment, ce n'est pas juste l'entendre, mais assimiler ce que l'autre personne dit...
Bak, Sonja senin yastığının altında saç bandımı bulmuş....... bu yüzden de ona hakikatı anlattım :
Elle a trouvé mon chouchou sous ton oreiller. Alors, je lui ai dit la vérité.
# Sana anlattığım gizemi hatırla #
Je vais te dire un énorme secret
Tuhaf, Phil dayım ; eski patronun enerjik ve sorumluluk sahibi olan adam, bana derdini anlattı.
C'est drôle, mon oncle Phil, ton ex-employeur, si dynamique et plein d'assurance, s'est confié à moi.
Hiçbirinin yaşadıklarını bana anlattıktan sonra kendini daha kötü hissettiğini sanmıyorum.
Personne ne s'est jamais senti plus mal après m'avoir parlé.
Bana anlattığın her şey raporda yer alabilir.
Tout ce que vous me direz pourra être consigné.
Polisin anlattığı hâliyle olayların ve suçlamaların vahametinin farkında mısın?
Vous comprenez la version des faits de la police? La gravité des charges?
Konuştuğumuz oğlanların tümü bize nasıl her gün oraya götürülüp çalışanları eğlendirmek için mastürbasyon yapmaya zorlandıklarını anlattı.
Tous les garçons interrogés nous ont dit qu'on les y emmenait tous les jours et qu'on les obligeait à se masturber pour divertir l'encadrement.
Delilli bir dava sunabilmek için bulabildiğimiz kadar kanıt bulmalı ve bu kanıtları da anlattıklarımızı destekleyecek biçimde düzenlemeliyiz.
Nous devons collecter autant de preuves que possible pour étayer notre rapport et exposer les faits de façon solide.
George bana Sandford'la olanları anlattı.
- George m'a dit ce qui s'était passé avec Sanford.
Veri çiftlerini anlattım. Sadece numaraları.
Juste des paires de données, des numéros.
- Yalnızca sizin anlattıklarınızı biliyoruz.
- Que celles que vous nous avez racontées.
Kafası iyiyken bana dayısını anlattı.
Elle m'a raconté de ces trucs sur lui.
O ucube bir gece buraya gelip Lucifer ile nasıl konuştuğunu anlattı.
Un soir, ce cinglé débarque, raconte qu'il parle à Lucifer.
Anlattıkları uyuşuyordu ancak benim saçmalık radarıma girdi.
Elle m'a bien répondu, mais mon détecteur de conneries s'affole.
Anlattıkları uyuşuyordu ancak benim saçmalık radarıma girdi.
Elle a été très coopérative, mais je pense qu'elle ment.
Bana bu anlattıkların da saçmalık olamaz, öyle değil mi?
Vous ne seriez pas en train de, me raconter n'importe quoi à propos de tout cela, si?
Sana anlattıklarımın yarısını anlamıyorum bile.
Je ne comprends pas la moitié des choses que je vous dis.
Ama anlattığım hikâyede gerçek olmayan tek şey buydu.
Mais c'est le seul moment fallacieux de toute l'histoire.
Carlos bana anlattı.
Carlos m'a raconté.
Sana onları anlattığıma bile inanamıyorum.
Je n'arrive pas à croire que je t'ai dit toutes ces choses.
- İşe alırken kendini anlattığı gibi biri değilmiş.
Elle n'est pas celle qu'elle prétendait être.
Bana hakkında her şeyi anlattın ve benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun...
Je sais tout de toi et tu ne sais rien de moi.
Hikâyenizin bana anlattığı tek şey sizin kim olduğunuz Bay Sizemore.
Tout ce que me dit votre scénario, M. Sizemore, c'est qui vous êtes.
Neden ona anlattın ki?
Oh. Pourquoi tu lui dis ça?
Onunla bir konuşur, anlattıklarını sorarız.
On va lui en parler, on lui demandra.
Paçayı sıyırmalarına göz yummak bir hata ayrıca beni de tehlikeye atıyorsun çünkü olanları bana anlattın.
C'est une erreur de les laisser filer, et je suis coincée parce que vous m'en avez parlé.
Ama ona anlattığımda hemen anladı.
Mais lui, il a tout de suite compris.
Michael Eisner'la telefonda konuştuğunu ve Michael Eisner'ın onu yönetmenlikten vazgeçirmeye çalıştığını, ilk yönetmenlik denemesini kendini bir sinema filminde yöneterek yapmasını söylediğini anlattı.
Il avait parlé au téléphone avec Michael Eisner, et Michael Eisner essayait de le dissuader de réaliser, de faire ses débuts de réalisateur, de réaliser lui-même un long-métrage.
Sürekli kızımızın gidip de bütün her şeyi anlattığını hayal ediyorum.
Je continue de l'imaginer marchant là-bas et déballer toute la chose.
Bunu bana anlattığın için teşekkür ederim.
Merci de me l'avoir dit.
Ona mı anlattın yani?
Tu lui as dit?
Bu beyefendiye durumu anlattım.
J'ai dit à ce gentleman quel était mon problème.
- Gördüğüm her şeyi anlattım.
- Je t'ai dit tout ce que j'ai vu.
Zaten en başından ilk konuşan oydu, Basın'a hikayesini anlattı.
Elle a déjà parlé. Elle a tout raconté aux médias!
Anita'nın üç arkadaşı daha ortaya çıktı, bildiğimiz kişiye ilave olarak. O zamanlar Thomas'ın kendisini rahatsız ettiğini onlara anlattığını hatırlıyorlar.
Trois amis d'Anita, en plus de l'autre, se rappellent qu'elle s'était plainte de Thomas.
Eğer bu olanlar anlattığın olduysa, Neden bu adam bu gücünü, statüsünü ya da üstünlüğünü senin için bir kenara attı?
Si cet homme vous a réellement dit toutes ces choses, pourquoi diable, enfin libérée de son emprise, de son influence, ou de son autorité, pourquoi diable avez-vous continué d'adresser la parole à cet homme?
Ona koz olabilecek bir şey anlattım şimdi bana karşı kullanılıyor.
Je lui ai dit quelque chose de compromettant, et ça se retourne contre moi.
Sana özel bir şey anlattım sonrasında başıma gelen ilk şey federallerin ve kocanın peşime tekrar düştüğünü öğrenmek.
Je t'ai dit quelque chose de compromettant, et la chose que j'apprends ensuite, les putains de fédéraux, ton mari, est sur mon dos à nouveau.
Tatlım onlara çoktan anlattım.
Bébé, je leur ai déjà dit.
Affınıza sığınarak söylüyorum efendim ama bana bu durumu tüm gerçekliğiyle anlattığınıza emin değilim.
Franchement, je me demande si vous m'avez dit toute la vérité.
anlattım 33
anlat 464
anlatamam 71
anlatabildim mi 110
anlatacağım 106
anlatayım 104
anlatsana 152
anlatma 25
anlat bana 351
anlatırım 31
anlat 464
anlatamam 71
anlatabildim mi 110
anlatacağım 106
anlatayım 104
anlatsana 152
anlatma 25
anlat bana 351
anlatırım 31