Arada bir перевод на французский
9,937 параллельный перевод
İki arada bir derede kalmasını istemiyorum da ondan.
Je ne veux pas qu'il soit pris entre deux feux.
Arada bir biraz kendini çıldırtabilirsin
Toi, tu pourrais supporter un peu de folie de temps en temps.
Sen de arada bir gitmiyor musun?
Tu ne pourrais pas y aller de temps en temps?
Bu arada bir ihtimal haplarımı sifonlamaya fırsatın olmamış olabilir mi?
Au fait, par hasard, tu n'aurais pas déjà jeter mes pilules, hein?
Arada bir konuşabilir miyiz onu merak ediyorum.
Je veux savoir si on pourra parler parfois.
Başka bir deyişle, iki arada bir derede kaldın.
En d'autres mots, tu es dans une position délicate.
İyilik için uzaklaştırıldığımı biliyorum ama arada bir ziyaretime gelebileceğini umuyordum.
Je sais que je m'en vais vraiment, mais j'espérai... que tu pourrais me rendre visite... - de temps en temps?
Güven bana, Amerika'da, arada birkaç alışkanlık kapmadan iyi bir yere gelemezsin.
Quiconque veut s'élever prend de mauvaises habitudes.
- Arada bir fark yok.
Il y a pas de différence.
Şu da var ki çok daha fazla adam kaybedebilirdik ama Aiden iyi oynamış. Bir arada tutmak yerine dağınık tutmuş.
Nous aurions pu perdre beaucoup plus, mais Aiden a bien joué, en les dispersant au lieu de les regrouper.
Bu arada 83 defa otuz bir çektik.
Depuis, on s'est aussi branlé 83 fois.
Bu kadar çok nilüfer çiçeğini bir arada görmemiştim.
Je n'avais jamais vu autant de fleurs de lotus.
Bu arada, evimdeki çamaşır makinesi yaklaşık bir aydır filan bozuk, yani...
En plus, La laverie de mon immeuble est HS depuis, genre, un mois, donc...
Bu arada gitmekte olduğu yerde öyle bir yer yok.
Une adresse qui, en passant, n'existe pas.
Bu arada, posta kutunu tıkabasa dolu bırakman iyi bir fikir değil.
D'ailleurs, mauvaise idée de laisser déborder la boite aux lettres.
Düşünüyorum da hazır sen eski görevine dönmüşken bir kaç doktordan ped numaramla kullanmak için örnek imza alsan bende arada gelip hem onları alsam ve hem de öğle yemeğine çıksak.
Comme tu es de retour dans la place, je pourrais passer plus tard, pour avoir quelques signatures de médecins pour les échantillons, je noterai mes chiffres, puis je t'emmènerai déjeuner.
Buraya zulümden kaçmak için gelmişlerdi ama o kadar sorunlu kişinin bir arada olması Croatoan'un ilgisini çekti.
Ils sont venus ici pour échapper à la persécution, mais autant de Perturbés au même endroit, a attiré l'attention de Croatoan.
Onları bir arada tutmak istiyorum.
Quoi? Je veux les garder ensemble.
Aile tekrar bir arada.
La famille est de retour à la maison.
Bu arada da ben burada, Paul müzesinde bir başıma öleceğim.
En attendant, je vais mourir ici toute seule dans le musée de Paul.
Teşekkürler, ikisi bir arada kullanıyorum.
Merci, c'est du deux-en-un.
Bu arada, bir ara arabamı getirsen iyi olur.
J'aimerais bien récupérer ma voiture.
Bunları daha fazla bir arada tutabileceğini sanmıyorum.
Je ne pense pas que vous puissiez le tenir ensemble plus longtemps.
Bu arada 5 numaranız bir harika. Çok güzel kokuyor.
- Bravo pour le N ° 5, ça sent très bon.
Bu arada P.E. yazicilarin fisten cekilmesine dair herhangi bir aciklama yapmadi.
En attendant, P.E. n'a rien fait pour répandre l'information de débrancher ces imprimantes.
Bu arada, ben işleri bitirdiğimde seni bir Tanrı'nın kulu bile bulamayacak.
Quand j'aurai fini mon taf, tu seras un putain de fantôme.
Tanrı ikimizin bir arada olmasını istiyor.
Dieu souhaite que nous soyons ensemble.
Bu arada Henriette'nin çevresi o kadar bitkindi ki ben de minnoşkom için bir fırsat yaratayım dedim.
D'ailleurs, l'entourage d'Henriette semblait très fatigué. Alors, j'ai obtenu une place pour ma chère demoiselle.
Üniversiteli bir çocuğa göre beklediğimden çok bir arada durduk.
Il a tenu plus longtemps que je le pensais pour un étudiant.
Babam iyi olduğuna ve hepimiz bir arada olduğumuza göre açıkça konuşacağım.
Maintenant qu'il va bien et que nous pouvons parler, parlons ouvertement...
- Biri bizi bir arada gördü.
- On nous a vus ensemble.
Bizi bu şekilde bir arada bulurlarsa bu büyük bir ulusal olaya sebep olur biliyorsun.
Tu sais, si quelqu'un nous voyait, ce serait un grave incident diplomatique.
Tüm insanların bir arada yaşadığı yeni Avrupa'nın Birleşik Devletler vatandaşlarıyız.
où tous les peuples vivent ensemble comme les citoyens unis d'une nouvelle Europe.
Bu arada, hiçbir şekilde depresyon belirtisi olmayan ve aslında bir maratona hazırlanan ancak birkaç gün önce intihar eden donörü buluyor.
Qui ne montrait aucun signe de dépression et qui s'entrait pour un marathon quelques jours avant qu'elle se suicide, soit-disant.
Vincent bu davaların sizi bir arada tutan tek şey olduğunu söyledi.
Quand Vincent a suggéré que ces... affaires, étaient la seule chose qui vous rapprochait,
Bir şey değil bu arada.
De rien, d'ailleurs.
Bu arada ben de Whitehall'un sır dolu eserlere olan takıntısının faydasız mı olduğunu yoksa gerçekten de Hydra'daki geleceğimiz için kullanabilecek şeyler üretebilir mi bir araştıracağım.
En attendant je compte découvrir si l'obsession de Whitehall pour les objets anciens était vaine où si au contraire cela a donné quelque chose dont HYDRA pourra se servir à l'avenir.
Ben gidip ekibime yardım edeyim, sen de burada kalıp geçmişinle tekrar bir arada ol.
Je vais aider mon équipe, tu restes te familiariser avec ton passé.
Gerçekten de hep istediğimiz gibi üçümüz bir arada olacağız.
- Ça va. Ça sera vraiment nous trois ensemble, juste comme on le voulait.
Bu arada, bir hasta seni soruyor, yedi numara.
Un patient te demande, lit 7.
Belki ayda bir yemeğe çıkarız ve bu arada başkalarıyla da beraber oluruz.
Peut-être qu'on ira dîner une fois par mois en fréquentant d'autres gens.
- Bu arada sana bir hediyem var.
Je t'ai apporté un cadeau.
- Beşi bir arada yapan var mı peki?
Quelqu'un fait des cinq en un?
Robert ile bir arada olmaktan hoşnut değilim.
Ça ne va pas entre Robert et moi.
Bu arada Michael bir dedektif, ve Jane'in babası, Rogelio'yu, gezintiye çıkardığında, dost oldular.
Oh, en passant, Michael est détéctive, et quand il est parti avec le père de Jane, Rogelio, se balader, une romance amicale est née.
- Başka bir yol bulmakla zaman harcarsak Jennifer o arada konuşabilir.
Si nous perdons du temps à chercher un autre moyen, Jennifer pourrait craquer.
Genelde iki işi de bir arada halledebilirim ama bu yapmam gereken bir şey.
Et... Et d'habitude je peux faire les deux, Mais c'est juste que je dois...
Ailenle işlerin bir arada gitmiyor mu?
Les choses ne vont pas mieux avec ta famille?
Şu anda önemli olan tek şey hepimizin güvende olup bir arada olmasıdır değil mi?
Eh bien, tu sais, le plus important c'est qu'on soit tous sains et sauf, et de nouveau ensemble, non?
Kumtaşı ve su bir arada olmaz.
Le grès et l'eau, ça ne va pas ensemble.
- Arada büyük bir fark var.
- La différence est grande.
bir şey değil 1063
bir tanem 228
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
bir tanem 228
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
bir gelişme var mı 30
birisi 209
birini 32
bırakıyorum 119
bir ay sonra 33
bir şey sorabilir miyim 139
bir dakika 5689
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir defa 29
birisi 209
birini 32
bırakıyorum 119
bir ay sonra 33
bir şey sorabilir miyim 139
bir dakika 5689
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir defa 29