Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ B ] / Büyük ihtimalle

Büyük ihtimalle перевод на французский

5,710 параллельный перевод
Tamam. Büyük ihtimalle doğum günüm olduğu için bana karşı nazik davranıyordur.
Il est probablement gentil avec moi juste parce que c'est mon anniversaire.
Büyük ihtimalle biraz pasta da vardır.
Et probablement du gâteau.
Büyük ihtimalle "Ma" ile başlayan bir şey.
Probablement... Un jeu qui commence en "Ma".
- Büyük ihtimalle yanlışlıkla oldu.
C'était probablement une erreur.
Ve büyük ihtimalle beni daha sonra arayacak.
Et me rappellera peut-être plus tard.
- Büyük ihtimalle boynunda asılı.
- Elle est probablement suspendue autour de son cou.
Büyük ihtimalle susuz kalmıştır.
Il est déshydraté.
- Ne? Büyük ihtimalle yüzbaşının Bayan Strong'un mekânında konakladığını duymuş olmalısınız.
- Vous avez sûrement eu vent que le capitaine logeait chez Mme Strong.
Büyük ihtimalle onunla birlikteydik ve ona açık bir işaret verdik.
Et surtout on était avec elle et on lui a donné un avertissement.
Siz de büyük ihtimalle askeri mahkemede disiplin suçlamalarıyla yüzleşmek için benimle birlikte geleceksiniz.
Vous m'y accompagnez pour répondre de vos accusations et sûrement devant une cour martiale.
Rahmi yırtıldığı için kan kaybediyor. Büyük ihtimalle kürtaj sırasında gerçekleşmiş.
La perte de sang est dûe à une perforation de l'utérus sûrement aggravée par le curetage.
Büyük ihtimalle gözlerim de kanlanmistir, degil mi?
Et mes yeux sont... sûrement injectés de sang, non?
- Büyük ihtimalle onları izledi.
Il les a sûrement traquées.
Elektronik emisyon sıfır. Büyük ihtimalle telsiz susması uyguluyorlar.
Ils sont sûrement en silence radio.
Aşıyı başarılı bir şekilde test ettikten sonra büyük ihtimalle hepimizi öldürüp geminizi yok edeceğim.
Une fois que j'aurai testé le vaccin avec succès, je vous tuerai probablement tous et détruirai votre navire.
Lastik botları büyük ihtimalle kıç taraftan yaklaşacak.
Leur bateau de secours approchera sûrement par la poupe.
- Büyük ihtimalle iyileşir.
Elle va probablement aller très bien.
Anlayamadım, büyük ihtimalle mi dedin?
Pardon, probablement?
Büyük ihtimalle bize ihtiyacı var.
Il a probablement besoin de nous.
Büyük ihtimalle yapmayacağım.
Je ne pense pas non.
Siz de büyük ihtimalle askeri mahkemede disiplin suçlamalarıyla yüzleşmek için benimle birlikte geleceksiniz.
Vous rentrez avec moi, faire face aux accusations devant une cour martiale.
Kaptan'ın dingisini Lily'nin lagününe demirlediği mi? - Büyük ihtimalle.
Qu'il a amarré son dériveur au lagon de Lily?
Tamam, büyük ihtimalle dört tane sıfırdır. İlk ayar hep öyle olur, değil mi?
Ok, c'est surement 0 0 0 0, c'est le réglage d'usine, non?
Büyük ihtimalle biraz üzgün. En yakın arkadaşının kurt adamlar tarafından parçalara ayrılmasını izledi.
Il probablement encore un peu boulversé d'avoir vu son meilleur ami se faire démembrer par des Loups-Garous..
Büyük ihtimalle herifin menisinde kuş gribi vardır.
Il a du attraper la grippe aviaire en se baignant dans sa semence.
Ayrıca büyük ihtimalle seni ikna etmek için leydilerinden birini öldüreceğimi düşünmüştür.
Et il sait que j'aurais probablement tué une de vos filles pour vous convaincre.
Büyük ihtimalle ünlü siyahi rapçiler kahvaltılarında bundan yiyorlardır.
Alors c'est ça que les rappeurs noirs mangent au petit-déjeuner?
Ben büyük ihtimalle bu kızı sorgu için buraya çağıracağım.
Je vais sûrement devoir l'appeler pour l'interroger.
Büyük ihtimalle, Parsa ve korumasına rastladığında müdahale etmeye çalışmış ve kendini öldürtmüş.
Plus précisément quand il est tombé sur le garde du corps de Parsa, a essayé d'intervenir et s'est fait tuer.
- Büyük ihtimalle geç kalacak.
- Sûrement en retard.
Ki bu da büyük ihtimalle ölümüne sebep olan şey. Kafatası içinde.. -... fazla miktarda kanama vardı.
Ça l'a sûrement tuée, elle a une grosse contusion au crâne.
Ann, büyük ihtimalle Michigan'dan asla dönmeyeceksin o yüzden gizlice evine girip çantanı hazırladım.
Tu vas te casser au Michigan à jamais, alors je suis allée chez toi pour te faire un paquet. Ciao.
Büyük ihtimalle o adamı kastediyorlardır.
Ça doit être pour lui.
- Büyük ihtimalle onu öldürürler.
Elle serait sûrement abattue.
Ninem her zaman, "İlk kötü haberi söyle çünkü iyi haber büyük ihtimalle yalandır." derdi.
Ma mamie disait toujours, "Les mauvaises nouvelles d'abord, parce que les bonnes sont probablement des mensonges."
Büyük ihtimalle geç kalırım.
Je ne sais pas quand. Tard, probablement.
Eğer Tup'ın bozulmasına bir sebep olduysa, büyük ihtimalle sana da bulaşmıştır.
Si un virus est à l'origine de la maladie de Tup, vous avez certainement été exposé à la contagion.
Büyük ihtimalle biz de dahil birkaç kişi.
Plusieurs personnes, même. Nous compris.
Büyük ihtimalle başlattığım sağlık kampanyası.
Sûrement les initiatives médicales.
Bilemiyorum, Matthew Greenberg zorbaydı, ve büyük ihtimalle Beanie Bebeği'ni çaldı.
Je ne sais pas. Matthew Greenberg était un voyou, et il a probablement volé cet ours en peluche.
Olabileceğim kadar iyiyim. Kalbimin paramparça olduğunu ve büyük ihtimalle yalnız başıma öleceğimi düşünürsek.
Ça peut aller, disons que mon coeur est brisé et que je vais sûrement mourir seule ou autre.
Onu bu kadar uzun hayatta tutan da büyük ihtimalle bu.
C'est sûrement ce qui l'a maintenu en vie tout ce temps.
Büyük ihtimalle sağlıklıdır.
Ca lui fera sûrement du bien.
Yara yüzeysel, yani bıçak büyük ihtimalle küçüktü.
Vu la blessure, la lame devait être courte.
- 206 ölü var, büyük ihtimalle meşguldürler.
Ils ont 206 corps, ils sont sûrement un peu occupés.
- Tabii, elbette. Büyük ihtimalle meşgulsündür.
Bien sûr, t'es sûrement occupée.
Söyledikleri büyük ihtimalle doğru bile değildir.
C'est sûrement même pas vrai.
Büyük ihtimalle yaramazlık yapıyordur.
Elle doit être quelque part à faire des bêtises.
Evet, büyük ihtimalle bu doğru.
C'est probablement vrai.
Büyük ihtimalle Suvek'ten kalmıştır.
Probablement des restes du Suvek.
- Şimdi de düğüne bir haftadan az kalmışken minicik bir ihtimalle büyük annesinin madalyonunun bende olduğunu düşünüp seni düğün günü terk eden ve üç saat fark olan bir yere taşınan kadını arıyorsun.
Et maintenant, moins d'une semaine avant le mariage, tu appelles la femme qui t'as laissé à l'autel et qui a déménagé trois fuseaux horaires plus loin avec l'infime chance que, d'une manière ou d'une autre, je me sois retrouvée avec le médaillon de sa grand-mère?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]