Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ K ] / Kendisi

Kendisi перевод на французский

20,834 параллельный перевод
Kendisi nerede?
Où est-elle?
Kendisi kayıp durumda.
Elle est portée disparue.
Kendisi binanın teknik sorumlusu.
Il s'occupe de la maintenance de ce bâtiment.
En iyi ödül serin havanın kendisi.
L'air frais est la récompense.
Kendisi iyi görünse bile hala insanlara virüsü bulaştırabilir.
Il peut toujours contaminer même s'il a l'air en forme.
Leo Green, beni bu işe sürükleyen kişi oydu, peşimi bırakmamıştı ama şimdi kendisi yok.
Léo Green... C'est lui qui m'a traîné vers tout ça, comme un chien avec un os, et maintenant il est sortit.
Kendisi bir kahramandı.
C'était un héros.
Damien Darhk hapishanedeydi ve kaçmayı başardı ve herkes onu durdurmaya çalıştı ama kız kardeşin tatlım, kendisi...
Damien Darhk était en prison, et il s'est évadé, et tout le monde a essayé de... l'arrêter. Mais ta sœur, chérie, elle...
Kendisi Kraliyet vazifesine öncelik tanıdı.
Elle a privilégié son devoir royal.
Kaz tanışmak istiyorsa kendisi gelsin. Anlaştık mı?
Si Kaz veut la voir, elle vient à Bea, ok?
# Geliyor işte, tişörtlü ve şortlu bir kasırga kendisi # Geliyor işte, tişörtlü ve şortlu bir kasırga kendisi
Un cyclone en short et T-shirt est en route.
# Karşı konulamayacak bir güçtür kendisi # Bir güçtür kendisi!
Sa force n'est pas à prendre à la légère.
# Karşı konulamayacak bir güçtür kendisi # Bir güçtür kendisi!
Ne sous-estime pas sa force.
# Karşı konulamayacak bir güçtür kendisi Bir güçtür kendisi!
Sa force n'est pas à prendre à la légère.
# Karşı konulamayacak bir güçtür kendisi Bir güçtür kendisi!
Ne sous-estime pas sa force.
Kendisi iyi bir güreşçi.
Elle est douée.
Ki kendisi çok başarılı bir antrenördür.
Et c'est un professionnel.
Kendisi güçsüzleşti sadece.
C'est lui qui s'est affaiblit.
Geeta'nın şimdi iki seçeneği var. Ya 30 saniye boyunca Naomi'ye puan kazandırtmayacak ya da kendisi puan kazanıp karşılaşmayı kazanacak.
Geeta a deux options, l'empêcher de marquer pendant 30 sec, ou marquer pour gagner le match.
Kendisi saygı değer bir adam. Alınabilir.
Il risquerait de mal le prendre.
Wes değilsin. Bir sorusu varsa gelip kendisi sorabilir.
S'il veut me questionner qu'il vienne.
- Kendisi polis zaten.
- Je pensais qu'il était la police.
Meslektaşlarımdan birinin sekreteri olur kendisi.
C'est la secrétaire d'un de mes collègues.
Dallas'tan bazı baş delegeler ile yakın arkadaştır kendisi.
Proche des superdélégués de Dallas.
Kendisi hastanede iken tüm ülke gergin bekleyişteydi.
Le pays retenait son souffle pendant l'hospitalisation.
Başkan Underwood'un durumu kritik olduğundan dolayı kendisi donör listesinin en üstündeydi. Yine de vaktinde bir nakil bulabildiği için şanslı.
Même si le président Underwood était en haut de liste, il a eu la chance de recevoir un organe à temps.
Şaka bir yana, sizce kendisi dış politika tecrübesine sahip mi?
A-t-elle l'expérience en politique étrangère?
Kendisi tabure yapıyor.
Il fabrique des tabourets.
- Kendisi, kız arkadaşı Riley Perrin'le yaşıyor.
Tu sais, il vit quasiment avec sa petite-amie, Riley Perrin.
Anlaşılan kendisi vurdu.
Avec lui-même, apparemment.
Kendisi yakın arkadaşım.
C'est une amie.
Eksileri, kendisi de beyaz ırktan orta yaşlı biri iç açıcı biri değil, hayal gücü yok ve Ulusal Tüfek Birliği'nin kadim dostu.
Points faibles : Blanc, d'âge mûr, décevant, sans imagination et ami de longue de la NRA.
Kendisi fena değildi ama listedeki diğer hiç kimseye ayılıp bayılmadım.
Aucun autre candidat ne m'enthousiasme.
Louisiana çekişmeli bir eyalet bunun farkındayım. Ama kendisi hala halkın sevdiği yüzlerden. Bize kadınların oyları konusunda yardımcı olabilir ve ona güveniyorum.
La Louisiane n'est pas un État pivot, je sais, mais c'est une figure nationale appréciée des femmes, et j'ai confiance en elle.
Thomas Yates, kendisi yazar.
le romancier.
Kendisi ve Sayın Başkan, Catherine Durant'i desteklemeye devam...
Elle et le président soutiennent Catherine Durant.
Gülünç olan bunu yapmasını söylemedim bile. Kendisi yapmış.
Je ne lui ai même pas demandé d'écrire cet article.
Aramanızı reddetme niyetindeydim ama kendisi beni konuşmaya devam etmemiz gerektiğine ikna etti.
Je voulais ignorer votre appel, mais il m'a convaincu de vous parler.
Kizimi tutsak alabilecek en kotü adam Han'in ta kendisi.
Il n'y a pas pire esclavagiste pour ma fille que le khan.
Öncelikle konuğumuz olan InfoWorld'den Ross Weaver'a hoş geldin demek istiyorum. Umarım hepiniz konuşma fırsatı yakalamışsınızdır. Kendisi yeniden işe koyulmamızı halka tekrar lanse edecek.
Tout d'abord, bienvenue à Ross Weaver du magazine InfoWorld, qui prépare un sujet sur notre nouveau départ.
Aslında eyaletin kendisi değil, ama New York ve New Jersey limanlarından elde edilen kazanca bel bağlayan bir çok işletme var.
Pas l'État en tant que tel, mais beaucoup de gens vivent grâce aux ports de New York et Jersey.
Kraliçe Elizabeth Don Carlos'u aylar önce kendisi reddetti.
La Reine Elizabeth a personnellement rejeté Don Carlos il y a des mois.
Daniel Adams'ın kızı ve kendisi de 1987'de ülkeden ayrılıp 2012'de dönmüş.
Fille de Daniel Adams, qui a en fait quitté le pays en 1987 avant de revenir en 2012.
Doğru ama maalesef kendisi şu an biraz meşgul.
C'est vrai, mais j'ai peur qu'elle ne soit un peu retenue en ce moment.
Bay Fagin, bana anlattıklarınızı doğrulasa bile kendisi güvenilmesi zor bir tanık..
Bien que M. Fagin a confirmé ce que vous m'avez dit, il n'est guère un témoin fiable.
- Korkarım kendisi iyi değiller.
Je crains qu'il soit malade.
- Kendisi iyi olduğunda görüşebilirim.
Je peux le voir quand il ira mieux.
Kusura bakma da kendisi hâlen kız kardeşim sayılır.
Je te rappelle que c'est ma sœur.
- Erkek kendisi.
- "Il", en fait.
Ama o artık bizimle değil. Onun yerini VI. George aldı ve kendisi oldukça titiz birisi.
Mais il n'est plus avec nous et ce vide a été rempli par George VI, lequel est en fait assez pointilleux et... et ne laisse pas plus le souverain se mêler des affaires du Premier ministre que se porter candidat lui-même.
Siz kendi sıralamanızı yaparken, büro nihayetinde kendisi için en iyisine karar verir.
Et là tu sautes vraiment dans le plus profond, Will. Tu es sur de vouloir que je le fasse?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]