Él перевод на французский
29,953 параллельный перевод
İçinde el yapımı basit bir mekanizma var.
Il y a un truc qui semble artisanal.
El yapımı olarak aratıyorum.
Artisanal semble juste.
Bu el yapımı bir silah.
C'est une arme improvisée.
Bir el sallayın.
Dites-lui bonjour.
Irkçılığın El Kitabı'nda mı? Cengiz Han, dünyanın sıcaklığını etkileyecek sayıda insan öldürmüş.
Ce mec a tué assez de gens pour abaisser la température de la Terre.
Peki ama ben sana ikinci el dükkanında parayı ihtiyacın varsa, parayı al dedim.
OK, je t'ai dit à la boutique de prendre le fric, si t'en avais besoin.
Millete el sallıyor.
En faisant juste signe aux gens.
Rastgele tesadüfler mi, bizi birbirimize iten görümez bir el mi yoksa?
Des coïncidences, une main invisible... qui nous fait avancer.
Altı el ateş etti.
Il a tiré six fois.
Tabii birisi kovanlardan birini yanıltıp ADI'ınıza el koymak için bunu kullanmadıysa.
Sauf si quelqu'un a imité une ruche pour piloter votre DIA.
Bu senin buluşma el kitabın mı?
C'est ton guide pour choper des mecs?
Hazır bu işe başlamışken çene bölgeme de el atar mısın?
Tant que tu y es, tu peux faire le menton?
Bizi ülkeden attıkları yetmiyormuş gibi paramıza da el koyuyorlar.
Ils nous jettent dehors, et en plus, ils gardent l'argent.
Ama Cali daha iyi bir teklifle gelir gelmez, yeni ortaklarıyla el sıkıştı.
Mais quand Cali a surenchéri, il a reçu ses nouveaux partenaires à bras ouverts.
El Poblado'da güvenli bir yer var.
Dans une maison du Poblado.
Normalde diğer programlarda konuk ışıltılı perdenin arkasından gelir azıcık el sallar ve yerine oturur. Ama burada öyle olmayacak.
Normalement, sur les autres émissions, l'invité arrive au travers d'un rideau étincellant, remue un peu et finit par s'asseoir, mais pas ici.
El ve ayaklarında çivi olduğu için mi?
Parce qu'il avait des clous dans les mains et les pieds?
Her neyse, bugün el doktoruma uğradım.
À part ça, pour info, je suis allée voir le médecin pour mes mains.
Daha bebek olan kuzenim Kal-El'i korumak için dünyaya gönderildim.
Envoyée sur Terre pour protéger mon cousin, Kal-El.
Kasabayı kurtarmaya el atmaya.
Fonds pour la réparation de la ville.
Sonra Peter suyun üzerinde yürümeye başlar, güzel vakit geçiriyordur herkese el sallar.
Donc... Pierre commence à marcher sur l'eau, il passe un bon moment, il salue tout le monde.
Bu benim el yazım, ama... bunu ben yazmadım.
C'est mon écriture, mais... je n'ai pas écrit ça.
Birisi el diğeri ayak bileğine sarılmıştı.
L'un était lié autour du poignet, l'autre autour des chevilles.
Hayır, el atmak zorundasın... üst tarafta.
Non, tu dois... enlève ta main de... c'est là.
El sallayarak adam öldürdüğünü gördüm.
Vous avez tué quelqu'un en le saluant.
Ama bu Patrick'in el yazısı.
Mais c'est l'écriture de Patrick.
Bir haftalığına El Bulli'ye gitmemi sağladı.
Il s'est arrangé pour que j'aille travaillé au El Bulli une semaine.
El Bulli'ye gidince... Ferran'ın yaptığı ilk iş beni yemek salonuna götürmek... ve yemek yedirmek oldu.
Quand je suis rentré dans le El Bulli, la première chose que Ferran a fait fut de me mettre dans la salle de dîner... et de me donner un repas.
Masadan kalkınca el sallayan bir lastik eldiven vardı.
Il y avait un gant en latex qui vous faisais signe quand vous partiez.
El Bulli'den bahsetti.
Il a parlé du El Bulli.
Dünyanın bir numarası El Bulli'den.
Le meilleur restaurant du monde, El Bulli.
"Google'da El Bulli'yi ara" dedi.
Il a dit : "Cherchez le El Bulli. Googlez-le."
O yüzden El Bulli kitapları aldım.
Donc j'ai acheté des livres El Bulli.
Ona tam olarak söyledim. " El Bulli'de çırak olmak isterim.
Je lui ai dit, exactement. " J'aimerais aller et être apprenti au El Bulli.
O sırada El Bulli dünyada bir numaraydı.
A cette époque, le El Bulli était numéro 1 dans le monde.
Bangkok'a dönerken... Hindistan'ın El Bulli'si olmak istediğimi biliyordum.
Quand je suis revenu à Bangkok, je savais que je voulais être le El Bulli de l'Inde.
El Bulli'yi değiştiren o tek yemek neydi?
Quel a été ce plat qui a changé le El Bulli?
Evini yakıp kül etmeden aile servetine el koymadan ve nişanlısını öldürmeden hemen önce.
Juste après avoir brûlé sa maison, dilapidé sa fortune, et tué sa fiancée.
Sana el kaldırdım.
J'ai posé la main sur toi.
Senden isteğim, eğer sen seçilirsen kendi içindeki o el değmemiş uçuruma atlaman olacak. Ama o uçuruma güvenle atlayacaksın.
Je veux, si c'est toi qui es choisie, que tu plonges dans les abîmes de ta matière première, mais avec confiance.
- El sıkışmıyordun değil mi?
Pas de poignée de mains, c'est ça?
Tam el izi biyometrik kontrolü.
Empreinte biométrique complète.
MacGYVER : El izi tarayıcısını nasıl by-pass edersin?
Comment berner un scanner à empreinte?
Oraya gidecek miyiz yoksa uzaktan el mi sallayacağız?
Est-ce qu'on va s'approcher ou est-ce qu'on va observer à distance?
Geri satış programındaki el koymalara baktım.
J'ai tracé les demandes du programme de redistribution des armes des stups.
Bugünkü de dahil Neden tüm el koymalarda senin imzan var?
Pourquoi c'est votre signature sur toutes ces demandes, même celles de ce matin?
El Hanesi'nden Astra'yı kryptonite'tan yapılma bir kılıç ile öldürdüm.
J'ai poignardé Astra de la maison El avec une épée de kryptonite.
El yazın mükemmel. - Fark ettiğin için sağ ol.
Ton écriture est impeccable!
Adım Kara Zor-El, Kryptonluyum.
Mon nom est Kara Zor-El, je suis de Krypton.
Benim adım da Mon-El.
Mon nom est Mon-El.
" Yağmur suyuyla parlamış kırmızı el arabasının..
" So much depends upon a red wheelbarrow