Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ B ] / Büyükbabam

Büyükbabam перевод на португальский

2,021 параллельный перевод
Büyükbabam neden ölmüş?
O meu avô morreu de quê?
... büyükbabamın adı ve ben de en son doğan olduğumdan...
... fui a última a nascer.
Büyükbabam öldü ve kredi kartını bana bıraktı.
O meu avô morreu e deixou-me o cartão de crédito.
Büyükbabam neden seni seçmedi, baba?
Porquê o avô não te nomeou como o seu sucessor, pai?
Nick, büyükbabamın vasiyetini dağıtan Amerikan hukuk bürosu için çalışıyor.
Nick trabalha para a firma de advocacia americana que distribui o crédito do meu avô.
- Büyükbabamın evinin duvarında.
- da casa de minha vó.
Büyükbabamın bilmediği oğlu İtalya'da 442. birlikle beraber savaşırken komşularının mülkü üzerlerine geçirip sahiplenecekleriydi.
O que o meu avô não sabia é que enquanto o seu filho estava a lutar em Itália com o regimento 442... os vizinhos estavam a declarar a propriedade imprópria e a transferi-la para eles próprios.
Büyükbabamın babası, Kızılderilileri öldürmüş.
O meu bisavô matou indios.
Geçitten oraya ulaşmamız beş ya da altı saat sürdü, ama ben daha bir çocuktum ve büyükbabam yolun büyük bir bölümünde taşındı.
Levou cerca de 5 a 6 horas para chegarmos lá a partir do portal. Mas era apenas uma criança e meu avô carregava-me a maior parte do caminho.
Size söylüyorum, birkaç saniyede büyükbabam adını söyleyemeyen bir insandan, bana iz sürmeyi ve avlanmayı öğreten insana dönüştü.
Estou a dizer, em questão de segundos vi o meu avô ir de alguém que não podia dizer o seu próprio nome para o homem que me ensinou a perseguir e a caçar.
Büyükbabamın büyüdüğü evden daha büyük.
É maior que a casa onde o meu avô cresceu.
New York'taki en güzel hamburgeri yemişseniz diğer tüm hamburgerlerin tadı büyükbabamın ayağı gibi geliyor.
Quando já se comeu o melhor hambúrguer em Nova Iorque, qualquer outro hambúrguer sabe aos pés do meu avô.
Ama siz yiyebilirsiniz. Büyükbabamın ayağının tadını çıkarın.
Mas vocês comam-no, apreciem os pés do meu avô.
Büyükbabamın doğum günü partisine gelecek.
Ele vem para a festa de aniversário do avô.
Büyükbabam Joseph, düğününde bunları almak için altı ay fazla mesai yapmış.
O meu avô, Joseph, trabalhou durante seis meses de horas extras para poder ter estes no dia do seu casamento.
Şu an için büyükbabamın 70'lerden kalma takımının mahvolmadığından emin olmam gerek. - Tabi.
Neste momento, preciso de certificar-me de que o fato dos anos 70 do meu avô não ficou estragado para sempre.
Büyükbabamın 70'lerden kalma takımından daha fazlasıydı.
Mas do aquilo que já estava por ser o fato do meu avô dos anos 70.
Büyükbabam yüksek sesle ıslık çalabilir.
O meu avô consegue assobiar muito alto.
Oh, evet. Büyükbabam da bir kabartı yüzünden ölmüştü.
O meu avô morreu com um alto.
- Evet! Evet, büyükbabam.
Sim, o meu avô.
Büyükbabam, 1.Dünya Savaşı'nda Alman İmparatorunu Hollanda'ya kadar kovalayanlar arasındaydı.
O meu avô ajudou a perseguir o kaiser até à Holanda, na I Guerra Mundial.
Kibarca büyükbabamızı dinliyordum.
Estava a ouvir educadamente o nosso avô.
Ama Brian, büyükbabam Haim'in düğününü kendi gözlerimle görme şansını bir daha ne zaman yakalayabilirim.
Mas, Brian, quando é vou ter outra oportunidade de ver o casamento do meu avô Haim com os meus próprios olhos.
Büyükbabamın kereste fabrikası vardı, oradaki ahşap kokusunu çok severdim.
minha avo tinha uma serraria... tinha um cheiro bom de madeira!
Bu büyükbabamız.
E esse é o avô.
Gelde, büyükbabamın bana aldığı harika şeylere bak!
Vem ver o que o avô me deu.
Bandana, büyükbabam vermişti.
É uma bandana, o meu avô deu-ma.
Beni çölde yolculuğa büyükbabam Kral George çıkardı.
O meu avô, o King George, levou-me na caminhada ritual.
Büyükbabam bana en önemli şeyi, öykü anlatmayı öğretti.
O meu avô ensinou-me a lição mais importante de todas. Contar histórias.
Büyükbabam Kral George.
É o meu avô, o King George.
Büyükbabam konuştu.
O avô.
Biliyor musun? Koç'un tıpkı büyükbabam gibi konuşuyor.
Sabes, o teu treinador, parece-se muito com o Pops.
Büyükbabamı bu işe karıştırma, Will.
Deixa o Pops fora disto, Will.
Büyükbabam 40 yıl boyunca yer altında çalıştı.
Durante 40 anos, o Pops trabalhou debaixo da terra.
Ve bana inandığı için büyükbabam.
e... e ao Pops por acreditar em mim.
Hayatım boyunca büyükbabamın şöhretinin gölgesinde yaşadım.
Toda a minha vida vivi à sombra da fama do meu avô.
Büyükbabamın doğum günü partisine geciktim!
A festa de aniversário do avô.
Büyükbabam her akşam kiliseye onu Bach çalarken izlemeye gidermiş.
O meu avô costumava vê-lo a tocar Bach todas as noites na igreja.
Evet, büyükbabamın evi.
Sim, é do meu avô.
Büyükbabam huzur içinde yatsın. Bu yaptığımı görse beni öldürürdü.
Se o meu avô, paz à sua alma, me visse a fazer isto voltava dos mortos e fazia de mim uma salsicha.
Komünist büyükbabamın dediği gibi para herşeyi satın alıyor.
Bem, como dizia o meu avô comunista, o dinheiro pode comprar tudo.
Büyükbabamın senin birlikte olmanı isteyeceği türden bir adam.
Ele é do tipo de homem que meu pai antiquado com certeza não quereria como neto.
Ama büyükbabam anlamaz.
Avô não.
Büyükbabam bazen kafasını okşayıp, iyi olduğunu söyleyecek birine ihtiyaç duyuyor.
Avô precisas de alguém para passar a mão na cabeça dele e dizer a ele que ele está bem.
Büyükbabamın doğum günüm için bana alacağı dürbünden.
Dos binóculos que o avó me vai oferecer nos anos.
Büyükbabam parayı verince beni öldürecek misiniz bayan?
A senhora vai matar-me quando o meu avô lhe pagar?
Evet. Büyükbabam hayata atılırken hiçbir şeyi yokmuş.
O meu avô começou do nada.
- O zaman onlara büyükbabamı aramalarını söyle, ne isterlerse verecektir.
Eles que liguem ao meu avô, ele paga-lhes o que for preciso.
- Büyükbabamı mı aradın? Evet.
- Ligaste ao meu avô?
Sana bu değerli eşyaları gönderiyoruz Büyükbabamız.
Bem, para dizer a verdade, já tive a minha dose da tua família para um dia.
Sana şükranlarımızı sunuyoruz Büyükbabamız...
Tal como disseste, já fizemos a nossa coisa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]