Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ D ] / Demek istediğim şu

Demek istediğim şu перевод на португальский

434 параллельный перевод
Demek istediğim şu... Bir kereliğine bile olsun çekingenliğimi biraz üzerimden atabilsem kendime güvenim artardı.
Bem, o que quero dizer é... se eu puder me livrar de minhas inibições de uma vez... talvez eu ganhe mais confiança.
Demek istediğim şu : Bütün iyi doktorlar esasen hevesli olmalıdır.
O que quero dizer é que todos os bons médicos devem, em primeiro lugar, ser entusiastas.
Şey... Demek istediğim şu ki siz bana her zaman iyi davrandınız. Benim de size karşı hep dürüst olduğumu bilmenizi isterim.
O que quero dizer é que sempre foi muito decente comigo desde o início, e quero que saiba que sempre fui muito honesto consigo.
Demek istediğim şu ki, daha kötüsü de olabilirdi.
O que eu quero dizer, é que podia ter sido pior.
Hayır, demek istediğim şu, ben bir çiftlikte büyüdüm.
Não, quis dizer que fui criado num rancho e...
- Demek istediğim şu.
- Foi isso que eu pensei.
Demek istediğim şu, aslında anımsamıyorum.
O que quero dizer, é que não lembro.
Demek istediğim şu, Onu seviyorsan, beni bir engel gibi görme.
Se a ama, deixe de pensar que eu sou um obstáculo.
Senden politik bir cevap beklemiyorum. Demek istediğim şu :
Quando perguntei o que pensa de mim, não quis saber num sentido católico.
Yok, demek istediğim şu ki Profesör Kelp futbol antremanına gitmek zorundayım.
O que eu queria dizer é que tenho de ir... treinar futebol.
Demek istediğim şu ki, San Francisco'da bir sürü çatı var.
Há tantos telhados em São Francisco.
Demek istediğim şu ki, Spencer hiç göze batmıyor çok ağırdan alıyor, çünkü doğru işi bekleyecek kadar parası var.
O que estou a dizer é que o Spencer está a dar pouco nas vistas, a ser discreto, porque posso dar-me ao luxo de esperar pela coisa certa.
Demek istediğim şu ki çalındı... Yani, arabamı kaybettim, tamam mı?
Quero dizer que alguém roubou... não, perdi meu carro, entende?
Tek demek istediğim şu, Tommy ; ... eğer onlara kim olduğunu kanıtlarsan, özgür olursun!
Só estou a tentar dizer, Tommy, que... se conseguisses provar quem és, serias livre!
Demek istediğim şu... bunun için para ödemem gerekmiyor.
O problema é... Não preciso de pagar.
Demek istediğim şu : Belki bundan sonra tek başımıza devam etmeliyiz.
Escute, talvez seja hora de seguirmos o nosso próprio caminho.
Demek istediğim şu bir daha cinayet ihbar ederken eliniz de ceset var mı emin olun.
Que, da próxima vez que denunciarem um homicídio, certifiquem-se de que têm um cadáver.
Sen yanılıyorsun demiyorum. Demek istediğim şu, belki başka ihtimaller de vardır.
- Não digo que esteja errada, estou apenas a admitir outras possibilidades.
Demek istediğim şu, Nordberg biraz düzeldiği an emniyete geri dönebilir.
O que estou a tentar dizer é que, assim que o Nordberg melhorar, queremo-lo no Esquadrão da Polícia.
Öte yandan benim içimdeki hayatı hiç suçluluk duymadan kurutuyorsun, ama bu başka bir toplantı konusu. Her neyse, demek istediğim şu ki,
E, no entanto, não sentes culpa nenhuma por me torturar mas isso é outra história.
Ama demek istediğim şu canım, bizi o tanıştırmıştı.
Sim, mas o mais importante, amor, é que foi ele que nos apresentou.
Demek istediğim şu ki, gelecek yıl oynarsam kendi şartlarıma göre olacak, onlarınkine göre değil.
Tudo o que posso dizer é que se jogar na próxima temporada será do meu jeito, e não do deles.
Demek istediğim şu. Bana hikayenin güzelliğini gösterdiniz.
O que queria dizer é que me fez ver a beleza da história.
Demek istediğim şu...
O que estou dizendo é o seguinte :
Demek istediğim şu ; baharın gelmesiyle birlikte çevrede olağanüstü ve büyük bir değişiklik olacak.
O que estou a dizer é que com a chegada da Primavera assistiremos a uma profunda e notável mudança na paisagem que nos rodeia.
Demek istediğim şu ortaya çirkin bir yorgan çıksın istemiyorum.
O que estou dizendo... é que não quero ficar com uma colcha horrorosa.
Demek istediğim şu ki artık ne düşündüğüm ya da düşünmediğim umurumda değil.
A questão é que já não me importa o que penso ou deixo de pensar.
Demek istediğim şu :
- É disto que eu falo.
Demek istediğim karınız ve onun birlikte oynadığı şu adam.
Falo de sua esposa e do jovem com o que está fazendo a peça de teatro.
Sadece şu var ki, yaşlı biriydi. Kadınlara bir şeyler olabilir, demek istediğim bu.
Ela já era idosa e acontecem coisas às mulheres.
Demek istediğim Eyalet Polisiyleyim, ve... onlarlayken biriyle olmuş oluyorum, ama şu anda yalnızım.
Quis dizer que estou aqui com a polícia estadual e... com eles estou com alguém. Mas neste momento estou sozinho.
Yok, demek istediğim su :
Não, não... o que queria dizer era...
Demek istediğim, o şu anda nerede?
Isto é, onde está ele, agora?
Demek istediğim, şu kayma izleri ve mermi deliği var elinizde.
Há aquelas marcas de pneus, e o buraco da bala...
Demek istediğim telsizle konuştuğuna göre şu an markizdesin. Yani kolay bir hedefsin.
Você está em todos os noticiários está no rádio... o que significa que você é um alvo fácil.
Ve kız da tabii ki. Demek istediğim, birlikte yaşadığım şu güzel kızı unutma.
E não te esqueças da rapariga linda com quem estou a viver.
Demek istediğim, şu gülünç büyücünün yeğeni olamazsınız gerçekten.
Quero dizer, não podes ser a sobrinha daquele mágico ridículo.
Demek istediğim, şu ödüllere bir baksana.
Tantos troféus de combate.
Demek istediğim sadece... içinde... bir güç var, benim şu ana kadar farkına varamadığım bir güç.
Só quis diser que havia uma nova... força em si que eu desconhecia até agora.
Demek istediğim, Şu kıyı şeridinden 10 mil aşağıda, bir nükleer işleme tesisi inşaa ediyorlar.
Mac, a 16 quilómetros daqui, estão a construir uma central nuclear.
Şu an daha fazla gibi görünse de gelecekte daha az olacak. Yani demek istediğim, bu ağacın 25 yıl garantisi var.
Agora é mais, mas será menos, porque esta árvore tem garantia de 25 anos.
Demek istediğim, hiç paramız olmayınca bizi ne diye çağıracaklar? Şu lanet çapulcular mı?
Há alguma conversa em que uma mulher não vá?
Demek istediğim, evin direği şu an yaşarken bir dakika sonra...
- Depois de seres enganada virás dizer-me que tinha razão. Porque tenho.
Sen ne demek istiyorsun? Söylemek istediğim şu, Albay : Senin için neyin iyi olduğunu biliyorsan, her şeyin peşinden koşmaktan vazgeç!
Que se tu souberes o que é bom para ti paras de dar ordens a toda a gente.
Demek istediğim, Kuzey Kutbundaki su bükücülere ay tutulması esnasında ne olduğunu bir düşünün.
Quero dizer, pensem no que o eclipse lunar fez aos dobradores de água no Pólo norte!
Demek istediğim, kalkanı sen tasarladın. Sen ve şu MacLeod.
Tu concebeste essa coisa, tu e esse MacLeod.
Şu anda yakınız, ama, demek istediğim... Anlarsın.
Neste momento, estamos próximos...
- Bak demek istedigim su, Stratton'i arastirdigini biliyorum ama isin içine neden benim hayatimi da katiyorsun anlamiyorum.
- Olhe... Eu sei que você está a investigar a Stratton Pela minha experiência de vida, eu desconfio do porquê disso.
Demek istediğim, şu boka bakar mısın?
- Olha para esta merda, meu. - Estás completamente passado!
Ama demek istediğim, şimdi. Demek istediğim... Şu an bana karşı bir şey hissetmiyor musun?
Mas não sentes nada por mim, agora?
Benim demek istediğim, şunlardı, şu mavi olanlar.
o que quis dizer foi... essas aqui, essas azuis.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]