Demişti ki перевод на португальский
420 параллельный перевод
Şimdilik o kadar iyi olmayabilirim... ama Manuel demişti ki, iyiye...
Talvez ainda não seja suficientemente bom, mas o Manuel disse que estava a ficar...
Manuel demişti ki...
O Manuel disse...
- Galiba demişti ki...
- Pensei que ele tinha dito...
Albay Haki bana demişti ki,
O coronel me disse Haki
O doğmadan annesi demişti ki...
Antes de nascer, a mãe disse...
Bana demişti ki- -
Ele disse-me que...
Demişti ki :
"Múmia."
Bir keresinde babam demişti ki, "Atina ne bir kenttir, ne de site devlet. O bir fikirdir."
Meu pai me disse :'Atenas não é cidade nem estado... é uma ideia.'
... demişti ki, bir gün, denizde toprağın kokusu duyulacak, fakat etrafta hiç kara olmayacak o gün Ahab kendi mezarını boylayacak, fakat tekrar canlanacak, ve bizi çağıracak ve herkes, herkes, bir kişi hariç herkes, onun peşinden gidecek.
Ele disse, que um dia virá em alto mar, quando te cheirar a terra e não houver terra. Nesse dia, Ahab irá para a sua morte, mas... ele aparecerá de novo, como um sinal. E então todos,... todos... todos, excepto um, o seguirão.
Çünkü O bize demişti ki :
Porque ele nos disse.
- Ama Şef, Muriel Everett demişti ki...
- Mas, chefe, a Muriel Everett disse...
Bana bir kere demişti ki, "Eğer çok ekmeğin varsa,"
"Se tivesses um bocado de pão," ele ter-me-ia dito
Evet, bazıları da demişti ki filmim 2001 :
Sim, bem, algumas pessoas disseram que o meu filme 2001 :
Roosevelt, büyük vatansever, demişti ki...
Roosevelt, nosso grande patriota tem dito........
Anımsamıyor musun? Roger bize demişti ki... Bayan Astor bu oymalı şemsiyeyi ona vermiş...
Não te lembras que o Roger nos disse que Lady Astor lhe dera um chapéu-de-chuva entalhado...
Demişti ki, " Bakın.
Ele disse : " Vê bem.
Temizlikçi kız, Edna Joe demişti ki...
A camareira Edna Jo, disse-me...
Babamız Eddie amcanın tabutuna bakmış, Jenny teyzeye dönmüş ve demişti ki...
O pai olha para o caixão do Eddie, depois olha para a Jenny e diz
Bir arkadaşım demişti ki :
Tive um amigo que disse :
Annem, bir keresinde demişti ki, annemle babam ilk kez, orada sevişmiş.
Uma vez a Mãe disse-me que foi lá que ela e o pai fizeram amor pela primeira vez.
Bana demişti ki...
Mas ele disse-me que...
Annem demişti ki...
A mãe disse...
Çok akıllı bir adam demişti ki :
Um homem com muito bom senso disse :
- Demişti ki...
- Ele disse que...
İsa demişti ki, dünyanın sonu gece vakti hırsız gibi gelecek.
Jesus disse que o fim viria como um ladrão pela calada.
Siz doğmadan çok önce, hatırlıyorum, televizyon izliyorduk, ve demişti ki :
Na verdade, antes de terem nascido, lembro-me que estávamos a ver televisão e ele disse :
Bir arkadaşım demişti ki, tüm yönleri bir seferde göstermeye çalışıyorlarmış, bizi arkasına dolanıp bakma zahmetinden kurtarmak için.
Um amigo meu disse-me que estavam a tentar mostrar todos os lados ao mesmo tempo. Assim não tínhamos de ir dar a volta para ver as costas.
Çiçekçideki kadın demişti ki...
O homem da loja disse...
Binbaşı Dingledine, yani yeni babam demişti ki...
Não sei. O Major Dingledine, o meu novo pai, disse-me...
Demişti ki, eğer Ruslar Amerika'yı işgal ederlerse, çocukları alıp, ailelerinden ayıracaklarmış.
Ele disse que, se os russos invadirem os Estados Unidos, levam as crianças e separam-nas dos pais.
Uzun süre önce bana demişti ki... dövüşmenin % 90'ı beyin,
Vou-te mostrar uma coisa. Ele disse-me há muito tempo... Disse que lutar era 90 % cabeça e 10 % corpo.
Demişti ki, "Homer, sen büyük bir hayal kırıklığısın."
Ela disse : "Homer, és uma grande desilusão."
Powers demişti ki, Oswald... Ruslara uçağı vurmaları için yeterli bilgi verebilirmiş.
o Powers chegou a dizer que só o abateram devido a informações dadas pelo Oswald.
Dr. Humes demişti ki...
Ouvi o Dr. Hume dizer...
Phil demişti ki...
O Phil é...
O demişti ki...
e ele disse,
Demişti ki, "Bazen kazandığında, aslında kaybedersin."
Às vezes, quando se ganha, na verdade, perde-se ou empata-se.
Bir arkadaşım demişti ki : Arka ayaklarının üstünde durmayı öğretsen de köpek yine de köpektir.
- Um amigo meu disse-me uma vez que podes ensinar um cão a andar em duas patas, mas ele continua a ser um cão.
Annem bana bir keresinde, üç yaşımdayken demişti ki :
A minha mãe contou-me um dia de quando eu tinha 3 anos.
Celestine demişti ki "Yatağımı bir adamla paylaşmak zorunda olmadığım için çok mutluyum."
A Irmã Celestine disse : "Ainda bem que nunca terei de partilhar a minha cama com um homem."
Adamın biri demişti ki :
Como me disse um tipo certa vez,
Demişti ki...
Ela dizia...
Dedem bir gün demişti ki bir gün öleceğim anneannen gibi bir sürü insan gelecek... ve seni görecekler sonra da alıp götürmek isteyecekler.
O avô disse que chegaria o dia em que ele morreria tal como a avó e que viriam pessoas e ver-me-iam e tentariam me levar.
Demişti ki, beyaz ateş Tanrı'dır.
Ela dizia que o "fogo branco" era Deus.
Gerçekten ismini bilmediğim birisi gelip dedi ki, sanırım Chip demişti onu da yaşı geçkin karısı doğurmuştu da bu beni düşündürmüştü. Vay!
Há aí um tipo, de quem nem sei o nome... mas lembro-me que o Chip disse... que a mulher tinha dado à luz!
Ondan önce demisti ki :
Antes disso, disse :
Ne tesadüftür ki Doktor Mackenzie'de tropik bir cennette yaşayan ilkel bir kabileyi incelerken... ve ne demişti, "sosyal çekingenlik çok az"
E só aconteceu do Dr. Mackenzie estar estudando uma tribo primitiva que vive num paraíso tropical e ter, como ele colocou, "pouca ou nenhuma inibição social".
O da bana "Üzerinde papatya ve küçük tomurcuklar olanı seçerdim çünkü papatya sempatik bir çiçektir, tomurcuklarsa öyle neşelidir ki bir an önce açmayı beklerler." demişti.
E ela disse : "O das margaridas com botões de rosa porque as margaridas são muito acolhedoras e os botões de rosa muito alegres, sempre prestes a florir."
Dedi ki : "Mühim değil, beklerim." "Gözün arkada kalmasın." demişti.
Disse que não me inquietasse por ela, mas não pôde esperar.
Marvin demişti, ki : "İnsanı köleleştiren insandır." O, Nino'dur.
O Marvin disse-o. "O rapaz que tornou homens em escravos." É o Nino!
Bir gün biri bana şöyle demişti... "Hayatına ilişki sokma ki, polis baskını olacağını hissettiğinde... " 30 saniye içinde her şeyi bırakıp gidebilesin. "
Uma vez um tipo disse-me que não me prendesse a nada que não pudesse largar se visse a polícia por perto.